Rabbin Âdemoğulları’ndan -onların sırtlarından- zürriyetlerini alıp bunları kendileri hakkındaki şu sözleşmeye şahit tutmuştu: Ben sizin rabbiniz değil miyim? “Elbette öyle! Tanıklık ederiz” dediler. Böyle yaptık ki kıyamet gününde, “Bizim bundan haberimiz yoktu” demeyesiniz. (A‘râf, 7/172)
Allah’a (cc) kullukta bulunma, insanın en önemli sorumluluğudur. Ancak insanlar, bu sorumlulukları hakkında bilgilendirilmez veya böyle bir bilgiye ulaşma yeteneğiyle donatılmış olmazlarsa bu durumu bir mazeret olarak ileri sürerler. İşte bu sebeple Allah (cc) insanları, kendisine iman etmeleri için yeterli zihnî ve psikolojik donanımla yaratmış; iç ve dış âlemde kendi varlığını ve birliğini gösterecek pek çok kanıt var etmiştir. Böylece O (cc), sanki bu kanıtlar aracılığıyla insanlara, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” diye sormakta, onlar da iç dünyalarında ve hâl dilleriyle “evet” diyerek tasdik etmektedirler. Bu konuşmanın ruhlar âleminde Allah'la (cc) insanların ruhları arasında geçtiği görüşü de vardır.
“Her doğan çocuk, fıtrat üzere doğar.” (Buhârî, “Cenâiz”, 93)
Kâlû belâ: Dediler ki: “Evet”; Allah’ın, insanlarla yaptığı sözleşme.