"Gördün mü dini yalan sayanı? İşte odur yetimi itip kakan; Ve yoksula yedirmeyi özendirmeyen! Vay hâline o namaz kılanların ki, Onlar namazlarının özünden uzaktırlar. Onlar halka gösteriş yaparlar. Hayra da engel olurlar." (Mâûn, 107/1-7)
Sûre, adını son âyetinde geçen “Mâûn” kelimesinden almıştır. Sûrede “ahiret gününü yalanlamak” olarak kabul edilen bazı davranışları sergileyenlerden bahsedilir. Bu kişilerin ahireti yalan saymaları, iyiliklerin ve kötülüklerin karşılığının hesap edileceği o günü düşünerek davranmamaları sebebiyledir. O gün herkes küçük veya büyük, yaptığı her şeyin karşılığını görecektir. Bu sûrede anlatılan ilk iki davranışın kâfirlere, sonrakilerin de münafıklara ait özellikler olduğu yorumu da yapılmıştır.
Ahirete iman, her fiili düşünerek işlemeyi gerektirir. Allah rızası dışında başka gayelerle yapılan iyiliklerin ve ibadetlerin Allah Teâla katında bir değeri yoktur. Mümin hem Allah’a hem de insanlara karşı görev ve sorumluluklarını yerine getirmelidir.
Mâûn: İyilik, hayır, zekât, komşular arasında sıkça ödünç alınıp verilen çeşitli ev eşyası.