Hicr ne demektir?
Sözlükte “engellemek, yasaklamak; bir şeyden bir parça ayırmak” mânalarına gelen hicr, Kâbe’den ayrılmış olmakla birlikte onun bir parçası kabul edilen yere verilen isimdir.
“Hicr-i İsmâil” nedir?
Kâbe’nin kuzeybatı duvarının önünde iki ucu Rükn-i Şâmî ile Rükn-i Irâkî’den 2 metre kadar mesafede olan ve “hatîm” adı verilen yarım daire şeklinde 1,31 m. yüksekliğinde duvarla çevrili olan ve Kâbe’den ayrılmış olmakla birlikte onun bir parçası olan kısma “Hicr” veya “Hicr-i İsmâil” adı verilir.
Burası, Hz. İbrâhim’in oğlu Hz. İsmâil’le birlikte inşa ettiği Kâbe’ye dahil bulunuyordu. Ancak yangın ve sel baskınları sonucunda yıkılan Kâbe’nin Hz. Muhammed (sas)’in de katıldığı 605 yılındaki yeniden inşası sırasında Mekkeliler, kendi aralarında topladıkları paranın Hz. İbrâhim’in temelleri üzerine yapılan inşaatı tamamlamaya yetmeyeceğini anlayınca binanın daha küçük tutulmasına karar verdiler. Bu inşaat sırasında yarım daire şeklindeki bir yeri Kâbe dışında bıraktılar ve burasını göğüs hizasına gelen bir duvarla (hatîm) çevirip Kâbe’den olduğu anlaşılsın diye taşla döşediler; Kâbe’den sayıldığı halde ondan ayrı bırakıldığı için de “hicr” veya “hicru İsmâil” adını verdiler.
Resûl-i Ekrem (sas) Hz. Âişe’ye “Eğer kavmin küfür dönemine yakın bulunmamış olsaydı Kâbe’yi yıktırıp İbrâhim’in temelleri üzerine yeniden inşa ederdim” (bir başka rivayette: “dışarıda bırakılan kısmını içeri aldırırdım”) (Buhârî, “Ḥac”, 42; Nesâî, “Ḥac”, 125)
Hicrin sınırını gösteren hatîm (terkedilmiş, bırakılmış), iki ucu da Kâbe duvarına bitişmeyen yarım daire şeklinde bir duvardır. İçi, dışı ve üstü mermerle kaplı olup üzerinde biri ortada, diğerleri uçlarda yer alan, şamdan biçimi kaideli ve silindirik fanuslu üç adet lamba bulunmaktadır.
Kâbe’ye girmek istersen burada namaz kıl
Hz. Âişe, Kâbe’ye girip namaz kılmak istediğini söylediğinde Hz. Peygamberimiz (sas) onu elinden tutarak Hicr’e girdirip, “Kâbe’ye girmek istersen burada namaz kıl, çünkü o Kâbe’den bir parçadır” buyurmuştur. (Tirmizî, “Hac”, 48; Nesâî, “Hac”, 128).
Tarihra Kabe'nin İnşası ve Hicr
Kâbe, Husayn b. Nümeyr kumandasındaki Emevî ordusunun Abdullah b. Zübeyr’i kuşattığı sırada ciddi bir tahribata uğradı; ancak Emevî kuvvetleri çekilince Abdullah b. Zübeyr Kâbe’yi eskisinden daha güzel bir biçimde yeniden yaptırdı. İnşa tarzı üzerinde ashap kendisine itiraz edince Resûl-i Ekrem’in Hz. Âişe’ye söylediği sözleri delil getirip Kâbe’yi yıktırarak Hz. İbrâhim’in temellerini buldu ve ileri gelenlere gösterdi; sonra da duvarları bu temeller üzerinde yükseltti. Böylece Resûl-i Ekrem’in hadisine göre hicr Kâbe içine alındı. Emevî halifelerinden Abdülmelik b. Mervân zamanında Haccâc b. Yûsuf es-Sekafî, Mescid-i Harâm’a sığınan Abdullah b. Zübeyr’i kuşatınca Kâbe’yi mancınıkla taşa tuttu. Şehri ele geçirdikten sonra da onun Kâbe’yi inşa ediş biçimi ve yaptığı ilâveler konusunda Abdülmelik ile istişarede bulundu. Halifeden aldığı emir üzerine binanın hicr mevkiini meydana getiren bölümünün duvarlarını 4,50 m. kadar yıktırdı ve Kâbe’nin o tarafını kapatıp burasını Kureyş’in yaptığı tarzda alçak bir duvarla çevirdi; diğer kısımları ise olduğu gibi bıraktı (74/693).
Hatîm önceleri sadece taştan örülmüş bir duvar şeklindeydi; yine hicr de taş döşemeliydi. Abbâsî Halifesi Ebû Ca‘fer el-Mansûr 140 (758) yılında hac için Mekke’ye gittiğinde hatîm ve hicrin mermerle kaplanmasını emretti. Abbâsîler’den Osmanlılar’a kadar pek çok devlet adamı buranın imarı için gayret sarfetti. Bugün hicr, çevreleri saç örgüsü ve çeşitli geometrik motiflerle süslenmiş çok kıymetli, gül kırmızısı, siyah, yeşil, mavi mermerlerle kaplıdır.
Hatim'de Kudüs detayı
Hatîmin iç tarafının ortasında mermer üzerine Kudüs yönünü göstermek üzere Mescid-i Aksâ’nın kubbesine benzeyen bir şekil işlenmiştir; çevresinde de ince geometrik nakışlarla süslü mermerler bulunmaktadır. Sultan Abdülmecid ve Abdülaziz zamanında Osmanlılar tarafından yapılan bu süslemeler, kıblenin Mescid-i Harâm’a çevrilmesinden önce Hz. Peygamber’in Mescid-i Aksâ’ya doğru namaz kılmasına işaret etmektedir. Resûl-i Ekrem o dönemde namazını Hacerülesved’le Rüknülyemânî arasında kılar ve böylece Kâbe’yi kendisiyle Mescid-i Aksâ arasına almış olurdu; kıble yönü de hicrin ortasından geçerdi.
Hatmin ilk ve son örtüsü
Memlük Hükümdarı el-Melikü’z-Zâhir Çakmak, hatîmin dış yüzü için Kâbe örtüsü gibi siyah renkli bir örtü gönderdiyse de bu örtü o yıl kullanılmadı. Ertesi yıl iç yüzü için de bir örtü gönderilince hatîm hem içeriden hem dışarıdan örtüldü; ancak daha sonra böyle bir uygulama yapılmadığı için bu ilk ve son örtü oldu.
Hicr-i İsmail'de yapılan dua
Hasan-ı Basrî, Risâle fî fażli Mekke adlı eserinde hicri duaların makbul olduğu yerler arasında sayar (Süleymaniye Ktp., Esad Efendi, nr. 3634/18, vr. 85, 87; ayrıca bk. ALTIN OLUK). Bu eserin Mustafa Hâmî tarafından yapılan Fazîletü’l-mücâvere adlı Türkçe tercümesinde hicrin faziletine dair bazı hadislere yer verilmiştir (s. 20, 38).
Hicr-i İsmail'de namaz
Kâbe’nin bir bölümü olması sebebiyle Mâlikî ve Hanbelî mezheplerine göre hicrde nâfile namaz kılınmakla birlikte farzlar ve müekked sünnetler kılınmaz.
Hanefî ve Şâfiîler’e göre ise Kâbe’de olduğu gibi burada da her türlü namaz kılınabilir.
Hicr-i İsmail'de tavaf yapılır mı?
Bütün mezheplere göre tavaf sırasında hicrin dışından dolaşmak şarttır.