Prof. Dr. Harun IŞIK
Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi
Kur’an ve sünnete dayalı sahih bilgi ışığında toplumu din konusunda aydınlatma ve çeşitli açılardan hizmet sunma görevini üstlenen Diyanet İşleri Başkanlığı hızla gelişen ve değişen dünyamıza paralel olarak hizmet alanlarını da genişletmektedir. Bunlardan biri de ceza infaz kurumlarıdır. Çünkü bir şekilde ceza infaz kurumuna giren bir kişinin kuruma adaptasyonu, rehabilitasyonu ve cezasının sona ermesiyle birlikte ailesi ve topluma uyum sağlaması, kendisi ve çevresiyle barışık bir hayat sürmesi noktasında manevi destek ve rehberlik son derece önemli bir yere sahiptir. Hatta hiçbir rehabilitasyon sürecinin, dinin manevi desteği olmaksızın tam anlamıyla başarılı olmasının mümkün olamayacağı söylenebilir. Mekân ceza infaz kurumu ve muhatap da hükümlü ve tutuklular olduğunda sağlıklı bir manevi rehberlik hizmetinin sunulabilmesi için öncelikle muhatapların psikolojik durumlarının iyi bilinmesi gerekmektedir.
Hükümlü-tutuklu psikolojisi denildiğinde karşımıza farklı yönleri bulunan bir süreç çıkmaktadır. İlki suça sevk eden sebepler ve davranışlar ile suçu kabullenme sürecidir. İkincisi, ceza infaz kurumunda bulunulan zaman diliminde hem kurumun hem de diğer hükümlülerle bir arada bulunmanın psikolojik etkileridir. Sonuncusu da ceza infaz kurumundan salıverildikten sonra karşılaşılması muhtemel sorunlardır. Bu hususlar, hakkında ceza hükmü sabit olan hükümlünün kişisel özellikleri, ceza infaz kurumundaki atmosferi ve sosyal çevresiyle ilişkiler, cinsiyeti ve yaşı gibi faktörler bağlamında değişkenlik gösterebilecektir.
Herhangi bir suç işlendiğinde muhtemel ilk psikolojik durum pişmanlık hissidir. Çünkü gaflet ya da öfkenin anlık yansımasının, intikam duygusu içerisinde hareket etmenin, nefsani arzu ve isteklerin dışavurumunun kanunen suç teşkil eden bir eyleme dönüşümü uzak gibi görünen ceza infaz kurumu ile sonuçlanabilecektir. Bu durum da “Aman Allah’ım! Nasıl böyle bir şey yaptım.”, “Keşke yapmasaydım.” ve benzeri sözlerle pişmanlığı ifade etmeyi beraberinde getirebilecektir. Bu sürecin belki diğer bir psikolojik yansıması, farklı söylem ve tavırlarla suçlunun kendini haklı çıkarma ve iç çatışmayı bastırma çabasıdır. Kasten değil de taksirli ya da hata eseri meydana gelen suçlarda ise suçlunun psikolojik yönden boşluğa düşmesi ve yaşananları anlamaya ve anlamlandırmaya çalışması söz konusudur.
Ceza infaz kurumunun psikolojik etkilerine gelince öncelikle ifade edilmesi gereken husus bu kurumların kendilerine has yapı, işleyiş, güvenlik ve sosyal çevre ve alt kültürünün bulunmasıdır. Dolayısıyla tutuklu veya hükümlü olarak kuruma girişle birlikte norm, şartlar, ilişki ve davranış kalıpları, gelenekler ve dile, katı kurallara uyumun benimsenmesi kaçınılmazdır. Bu da seçme, karar verme ve davranış bakımından özgürlüğün büyük ölçüde kenara bırakılmasını ve sınırlı bir hayatı beraberinde getirecektir. Aile, dost ve arkadaşlardan uzak kalma ile birlikte de duygusal ilişki kaybı, yalnızlık ve can sıkıntısı, korku, çaresizlik, klostrofobi, endişe ve panik atak, bilinmezlik korkusu, otoriteye güvensizlik, geleceğe dair ümitsizlik, öz değer duygusunda azalma gibi psikolojik etkiler meydana gelebilmektedir. Zaman ilerledikçe bu etkilerde bir azalma görülse de tam anlamıyla son bulmamaktadır. Uzun süreli mahkûmiyetlerde, bazı durumlarda tercih ve eylem yeteneğini yitirme, atalet, sorumsuzluk ve yabancılaşma, saldırganlık, acımasızlık, kavgacılık, nasihate aldırış etmeme şeklinde duygu ve davranış gelişimi gibi durumlar söz konusu olabilmektedir. Ya da bu olumsuzlukların tersi yönde derin bir sükûnet, üzüntü, içe kapanma ve benzeri hâller içerisine girilmesi de mümkündür.
Uzun süreli hücre cezasına çarptırılanlar ile yüksek güvenlikli hapishanelerde bulunan tutuklu ve hükümlüler üzerinde yapılan incelemelerde yukarıda bahsedilenlerin yanı sıra tespit edilen psikolojik etkilerin şunlar olduğu dile getirilmiştir: Kimlik hissinde bozulma, aşırı duyarlılık, hafıza kaybı, kafa karışıklığı gibi bilişsel işlev bozuklukları, kronik depresyon, travmatik stres, halüsinasyon, paranoya, intihar ya da hapishane psikozları.
Ceza infaz kurumunda diğer tutuklu ve hükümlülerle bir arada bulunmanın da psikolojik etkileri bulunmaktadır. Mahkûmun hangi kısım, koğuş ve odalarda kimlerle kalacağına kurum idaresi karar vereceği için istemediği bir sosyal çevre ve belirli kurallarla zorunlu olarak karşılaşması kaçınılmazdır. Bu da gerginlik, huzursuzluk, kaygı, korku, endişe, bireysel kimlik kaybı, gruba tam bağlılık duygusunu beraberinde getirecektir. Saldırgan ve güçlü olanların zayıflar üzerinde kurmaları muhtemel baskı ve kendi çıkarı için kullanmanın yansıması risk ve tehlikelere karşı aşırı duyarlılık, kendini koruma içgüdüsü ile birlikte fazla göze batmama ve vurdumduymazlık, duygusal tepkisizlik, kendisini güçlü gösterme çabasının oluşturacağı fiziksel ve psikolojik stres, kızgınlık ve saldırganlık ve benzeri psikolojik süreçler görülebilecektir.
Cezanın bitimi ile birlikte özellikle uzun süreli mahkûmiyetin akabinde, değişen ve gelişen hayat şartlarına, aile ve topluma adapte olmak, sağlıklı ve etkili iletişim kuramamak, destek bulmak, kopan aile ve akraba bağlarını yeniden oluşturmak, ev ve iş bulma, temel ihtiyaçları giderme noktasında kaynak elde etme, kendisi ile ilgili negatif bakış açısından kurtulma endişesi görülmesi muhtemel psikolojik etkidir. Bu da kişi üzerinde korku, kaygı, ümitsizlik, stres, sıkıntı, depresyon, öfke, kızgınlık, saldırganlık gibi olumsuz duygu ve davranışları tetikleyebilecektir. Dışarıda kalmasını sağlayacak etkenler güçlendirilmediği ve gerekli yardım ve destek sağlanmadığı takdirde belki de içinde bulunduğu durumdan kurtuluşu yeniden suç işleyerek ceza infaz kurumuna girişte bulacaktır.
Sonuç olarak yukarıda belirtilen sorunların aşılması, mahkûmun rehabilitasyonu, ceza infaz kurumuna adaptasyonu ve sağlıklı bir şekilde topluma yeniden katılımını sağlama hususunda arzu edilen hedeflere ulaşmada ilgili kişi ve kurumların bütüncül yaklaşımla etkin katılımı kaçınılmazdır. Bunlar içerisinde belki de en önemli kurum ve kişi Diyanet İşleri Başkanlığı ve manevi danışmanlık personelidir. Çünkü ceza infaz kurumları mahkûmların Allah’a daha çok yakınlaşma eğiliminde oldukları yerlerdir. Sabır, şükür, tevekkül, dua, tövbe, bağışlama ve benzeri değerler ışığında gerçekleştirilen bir manevi danışmanlık ile mahkûm pek çok psikolojik sorununun üstesinden gelebilmekte ve geleceğe ümitle bakabilmektedir.