İbadet, Allah’a saygı ile boyun eğmek ve emirlerine itaat etmek demektir.

İbadet, saygı ve itaatin en yüksek derecesidir. Böyle bir saygı yalnız Allah’a yapılır. Çünkü bizi yaratan ve çeşitli nimetler vererek yaşatan O’dur. Öyle ise saygı ve itaatin en yüksek derecesi olan ibadet, bütün varlığımızı kendisine borçlu olduğumuz yüce Allah’ın hakkıdır.

İbadetin ruhu niyettir. Kalbin bütünüyle Allah’a yönelmesi ve bağlanmasıdır. Ruhsuz beden bir işe yaramadığı gibi, niyetsiz ibadetin de değeri yoktur.

Bu sebeple, ibadetin, hem beden, hem de ruhla yani bütün varlığımızla şuurlu olarak ve samimi bir niyetle yapılması esastır.

A) İbadete İhtiyacımız Vardır

Bizi yoktan var eden Allah, vücudumuzu gören gözler, işiten kulaklar gibi mükemmel organlarla donatmış, diğer canlılardan farklı olarak bize akıl ve fikir vererek varlıklar arasında seçkin bir duruma yükseltmiştir.

Kur’an-ı Kerim’de konu şöyle ifade buyrulmuştur:

قُلْ هُوَ الَّذٖيٓ اَنْشَاَكُمْ وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْـِٔدَةَۜ قَلٖيلًا مَا تَشْكُرُونَ

“(Ey Muhammed!) de ki: Sizi yaratan, sizin için kulaklar, gözler ve kalpler var eden O’dur. Ne az şükrediyorsunuz.”65

Bunlardan başka, hayatımızı devam ettirebilmemiz için içtiğimiz sudan, teneffüs ettiğimiz havaya kadar bize sayılamayacak derecede nimetler ihsan etmiş, kâinatta birçok varlığı emrimize ve hizmetimize vermiştir.

Yüce Rabbimiz Kur’an-ı Kerim’de,

وَاِنْ تَعُدُّوا نِعْمَةَ اللّٰهِ لَا تُحْصُوهَا

“Allah’ın nimetini sayacak olsanız bitiremezsiniz.”66 buyurarak bize vermiş olduğu nimetlerin çokluğuna dikkatimizi çekmiştir.

Biz, insan olarak bize yapılacak küçük bir iyiliğe bile teşekkür etme ihtiyacını duyarız. Bu duygu, insanın yapısında var olan bir özelliktir.

Bazı hayvanlar bile, kendilerini yedirip içiren ve barındıran insanlara karşı bağlılık gösterdikleri hâlde, yaratıkları içinde seçkin bir yeri olan insanın, bunca nimetler karşısında duygusuz kalması, bunları kendisine veren Allah’a teşekkür etmemesi nasıl düşünülebilir?

İşte ibadet, Allah’a, O’nun yüce zatına yaraşır bir şekilde en üstün saygının gösterilmesi ve bize verdiği sayısız nimetlerine karşı kendisine borçlu olduğumuz teşekkür görevinin yerine getirilmesidir.

İnsanın böyle bir davranışta bulunması yaratılışının gereğidir. Doğru düşündüğümüz takdirde vicdanımız da bize bunu emreder.

Nitekim peygamberimiz, Allah’ın büyüklüğü ve sayısız lütufları karşısında daha çok teşekkür etme gereğini duyarak geceleri bile kendisini ibadete vermiştir.

Hz. Âişe (ra.) diyor ki:

Peygamberimiz, mübarek ayakları şişinceye kadar geceleri ibadet ederlerdi. Bunun üzerine kendisine:

—Ey Allah’ın Resulü, geçmişte ve gelecekteki günahların bağışlandığı hâlde niçin böyle yapıyorsunuz, diye sorulduğunda, o:

—Rabbime şükredici bir kul olmayayım mı, diye cevap vermiştir.67

Esasen yaratılışımızın hikmeti, dünyaya gelişimizin gayesi, Allah’ı tanımak ve O’na ibadet etmektir. Bu konuda Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ

“Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım.”68

Mükemmel bir düzen içinde işleyen kâinatta hiçbir şeyin başıboş olmadığını, her şeyin bir gayeye yönelik olarak görevini yaptığını görüyoruz.

Bütün varlıklar, yüce yaratıcı tarafından kendilerine verilen görevleri yerine getirirken, en güzel bir surette yaratılan, yerde ve göklerdeki birçok varlıklar hizmetine sunulan insanın ibadet görevini en iyi bir şekilde yapması gerekmez mi?

Allah’ın emri olan ibadet, dinî bir görevdir ve Allah’ın kulları üzerindeki hakkıdır. İbadet, Allah’ın emrettiği ve peygamberimizin öğrettiği şekilde yapılması gerekir. Bu sebeple, ibadetlerde azaltma veya çoğaltma olamayacağı gibi herhangi bir değişiklik de söz konusu olamaz.

B) İbadetlerin Faydaları

Allah’a, ibadete layık yegâne varlık O olduğu için ibadet etmeli, bu üstün görevi yalnız O’nun emrini yerine getirmek ve rızasını kazanmak için yapmalıdır.

Allah katında makbul olan ibadet, böyle çıkar düşüncesi olmadan samimi bir niyet ve ihlasla yapılan ibadettir.

Bununla beraber, ibadette bizim için maddi ve manevi pek çok faydalar olduğu da bir gerçektir. Allah Teala bizim ibadetimize muhtaç değildir, fakat bizim ibadete ihtiyacımız vardır. İbadetin faydası da bize aittir.

Bu sebeple, ilerde ilgili bölümlerde ibadetlerin faydaları hakkında gerekli bilgiler verilecektir. Ancak burada kısa bir açıklama yapmamızda yarar vardır.

İbadet, insanı Allah’a yaklaştıran en güzel vasıta, bir kulun dünyada erişebileceği makamların en yücesidir. Hayatımızın en değerli zamanları, ibadetle geçirdiğimiz vakitlerdir.

İbadet, ruhumuzu yüceltir, kalbimizi kötü düşüncelerden, organlarımızı günah kirlerinden arındırır. Davranışlarımızı düzelterek bizi ahlaken olgunlaştırır.

İbadet, ebedi saadet yurdu cennetin anahtarı olan imanımızı korur. İbadetsiz iman, açıkta yanan lamba gibi korumasız kalır, günün birinde sönebilir. Bu sebeple ibadetlerin, en kıymetli varlığımız olan imanımızın korunmasında çok önemli yeri vardır.

İnsan, hayatta çeşitli sıkıntılarla karşılaşır. Bazen ümitsizliğe ve bunalıma düşer. Böyle durumlarda ibadetle bunalımlardan kurtulur. Çünkü ibadet sayesinde Allah’a yönelir, bütün ümitlerin söndüğü anda O’nun sonsuz rahmetine sığınır ve böylece huzura kavuşur.

İbadet, Müminlere Allah katında değer kazandırır. İbadet görevlerini yerine getirmeyenler bu nimetten mahrum kalır.

Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmaktadır:

قُلْ مَا يَعْبَؤُ۬ا بِكُمْ رَبّٖي لَوْلَا دُعَآؤُ۬كُمْ

“(Ey Muhammed!) de ki: İbadetiniz olmasa Rabbim size ne diye değer versin.”69

Namaz kılmak için abdest almak şarttır. Bu ise günde birkaç defa temizlenmek demektir. Temizliğin, insan sağlığı için ne kadar faydalı olduğunu hepimiz biliyoruz.

Oruç, başta sindirim sistemi olmak üzere birçok organı dinlendirir, insanda şefkat ve merhamet duygularını harekete geçirir.

Zekât, sosyal yardımlaşma yönünden topluma birçok fayda sağlar.

Hac, dünyanın her tarafından gelen, dilleri ve renkleri ayrı olan Müslümanları kutsal topraklarda bir araya getirerek İslam kardeşliğini evrensel bir hâle getirir.

Bunlar, ibadetlerin fert ve topluma sağladığı faydaların bazılarıdır.

Eğer biz, Allah’a karşı ibadet görevlerimizi yerine getirir, O’nun sevgisini kazanırsak, Allah, bize, dünyadaki nimetlerinden çok daha fazlasını ahirette verecek ve bizi cennette sonsuz mutluluğa erdirecektir.

C) İbadetin Çeşitleri

İbadetler, bedenî, mali, hem mali ve hem de bedenî olmak üzere üç çeşittir:

1. Bedenî İbadetler

Bedenle yapılan ibadetler demektir. Namaz kılmak, oruç tutmak gibi.

Beden ile yapılan ibadetleri her Müslümanın bizzat kendisinin yapması gerekir, başkasını vekil edemez. Yani bir kimse, başkasının yerine namaz kılamaz, oruç tutamaz.

2. Mali İbadetler

Bunlar, mal ile yapılan ibadetlerdir. Zekât, fıtır sadakası vermek ve kurban kesmek gibi.

Mal ile yapılan ibadetlerde başkasını vekil ederek bu ibadeti yerine getirmek caizdir. Zengin bir Müslüman, zekâtını kendi eliyle fakire verebileceği gibi, vekil ettiği birisi vasıtasıyla da verebilir.

3. Bedenî ve Mali İbadetler:

Hem beden hem de mal ile birlikte yapılan ibadetlerdir. Hac, böyle bir ibadettir.

Hac kendisine borç olan kimsenin, bu ibadeti bizzat yapması lazımdır, başkasını vekil edemez. Ancak, zengin olduğu hâlde hacca gidemeyecek derecede hasta, sakat, çok yaşlı veya gitmesine mani başka bir özrü bulunan kimse, kendi yerine bir başkasını göndererek haccını yaptırabilir.

KAYNAKÇA:

65. 67/Mülk, 23.

66. 16/Nahl, 18.

67. Buhârî, “Teheccüt”, 6.

68. 51/Zâriyât, 56.

69. 25/Furkân, 77.

Kaynak: DİB İslam İlmihali