Kur’an, yardımlaşma ve dayanışmayı ifade eden İnfak’a çok yer veriyor. Namaz ibadetini emrettiği her yerde hemen akabinde fakir ve yoksullara yardım etmeyi emretmiştir. Diğer taraftan, aile yapısını önemser, korunması için anne ve babaya iyilik yapmayı, onlara yardımcı olmayı, evlatlara da sahip çıkmayı emreder. Aynı şekilde, akraba bağını koparmayı Allah ile bağı koparmış sayarak, akrabalık bağının sürdürülmesine önem verir.
"Cehennemliklere sorulur; Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?
Onlar şöyle cevap verirler: Biz namaz kılanlardan değildik; Yoksulu doyurmuyorduk." (Müddessir,42-44)
"Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi ve anne babanıza iyi davranmanızı emretti. Onlardan biri veya ikisi senin yanında yaşlanırsa onlara öf bile deme! Onları azarlama! İkisine de gönül alıcı güzel sözler söyle." (İsra,23)
"Çocukların normal ölçülerde yiyecek ve giyeceklerini sağlamak da babanın borcudur." (Bakara,233)
"Kim rızkının bollaştırılmasını arzu ederse, akraba ile irtibatını sürdürsün!" (Müslim, Buhârî)
"Kim Allah"a ve âhiret gününe inanıyorsa, akraba ile irtibatını sürdürsün; Yüce Allah şöyle buyurur: Akrabayla ilişkiyi sürdürenle ben de ilişkimi sürdürür, onunla ilişkiyi kesenle ben de ilişkimi keserim." (Buhârî; Ebû Dâvûd)
Allah’ın bu ayetleri ve Peygamberin hadislerinde yer alan talimatların uygulanması halinde, toplumsal huzur ve güvenin tesisine büyük katkısı olacaktır. Aile sevgisinden mahrum bireylerin genelde topluma uyum sağlayamadığı uzmanlarca dile getirilir. Yanlızlık ve ilgisizliğin de insanları kötülüğe sürüklediği yine bilinen bir gerçektir.
Dünyanın her yerinde gençleri saran uyuşturucu bağımlılığı, intihar ve cinayetlerin arkasında da ailevi ihmaller, akraba sorumsuzlukları ve ülkemiz özelinde Müslüman bireyler olarak maddi ve manevi ihmallerimiz bulunuyor. Ebeveynler olarak çocuklara karşı öncelikli sorumluluğumuz inançlı nesil yetiştirmektir. O çocukları en güzel şekilde yaratan Allah’ın emridir bu. Her bireyin içinde taşıdığı kötülük planını emniyet güçlerinin bilmesi ve suçların oluşmasını engellemeleri beklenemez. Bu konuda Kur’an’ın çocuklara çağrısı çok anlamlıdır;
"Oğul! Yapılan iş bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa, bir kayanın içinde saklansa veya göklerde yahut yerin dibinde bulunsa yine de Allah onu açığa çıkarır. Allah her şeyi bütün gizlilikleriyle bilir, O her şeyden haberdardır." (Lokman,16). Bu bilinç ve şuurla bezenmiş bir İman, suç işlemeyi önleyen en güçlü kuvvettir.
Kur’an, inanmayı ve iyiliği yaşatmayı emreder, kötülüğün her çeşidini yasaklar. Hayatın bir imtihan olduğunu ve zorluklar karşısında sabredenlerin felah bulacağını söylerken, konfor içinde olanların da imkanlar dahilinde en yakınından başlamak suretiyle infak yoluyla iyilik yapmaya çağırır ve bu iyiliğin madden hiç bir kayba sebebiyet vermeyeceğini taahhüt eder.
Maddi sıkıntıya dayalı bunalım nedeniyle cinnete başvuranlarla ilgili, Müslüman bir toplum olarak bizlerin de vebali olduğunu bilelim. Allah’a verdiğimiz sözler arasında, O’nun verdiği rızıklardan bir kısmını fakir ve yoksullara dağıtmak da vardır. Sevgi, merhamet ve yardımlaşma gibi İyilikler çoğaltılmadan Allah’a hakkıyla kul olunmuyor.
Hz. Peygamber;
"Vücuttaki bütün eklemler için her gün sadaka vermek gerekir." buyurmuştu. Buna kimin gücü yeter diye itiraz gelince;
"Bineğine binmek isteyen kişiye yardım etmek veya eşyasını bineğine yüklemek sadakadır. Güzel söz ve namaza giderken atılan her adım sadakadır. Yol tarif etmek sadakadır." cevabını vermişti. (Buhârî, Cihâd, 72)
Dolayısıyla, iyilik yapmayı düşünen için yapabileceği bir iyilik mutlaka bulunur. Mesela kötülük yapmamak bir iyiliktir. Buna göre, yetim ve yoksulların hakkı bulunan kamu malına el uzatmamak iyiliktir, hatta iyiliğin başıdır.
Cenab-ı Allah haksız kazançla ilgili buyurur ki;
"Yetimlerin mallarını haksız olarak yiyenler şüphesiz karınlarına ancak ateş dolduruyorlar. Zaten onlar alevlenmiş ateşe gireceklerdir." (Nisa,10). Bu tehdit karşısında inanan kimse kendi karnına ateş doldurmaktan sakınır, kimsenin hakkına girmeye de cesaret edemez. Dolayısıyla iyilik, önce kötülük yapmamakla başlar.
Müslümanlar, haksız kazanç sağlamaktan kaçınarak iyilik yolculuğuna çıktıktan sonra helal kazancından bir kısmını da yoksul ve muhtaçlarla Allah için paylaşmalıdır. Hz. Peygamberin;
"Yanı başındaki komşusu açken tok yatan kimse, iman etmemiştir." (İbn Ebû Şeybe, Musannef, Îmân,6) sözü, Müslümanın kulağında küpe olmalıdır. Peygambere yaklaşmanın yolu, dünya görüşü ne olursa olsun muhtaç komşunun kapısından geçer. Kapıyı çalıp hal hatır sormak, okuyan çocuğuyla ilgilenerek gönül kazanmak para kazanmaktan karlıdır.
Kötülük, iyilikle yok edilir ve bu da erdemli insanların işidir. Bencinliğin kölesi olmuş karekterlerin, sömürü düzeni üzerine kurdukları kapitalist sistem dünyayı kan ve göz yaşına boğdu. Hz. Muhammed’in inşa ettiği medeni toplum yapısını bugün de inşa etmek için "Müslüman, Mümin" isimlerini taşıyanların, bu adlarının gereği olarak her zaman barışçı ve çevresine güven veren duruşuyla öncelikle kul hakkını ihlal eden kötülüklerden uzak durmalı, muhtaç ve yoksullara iyilik yaparak kötülüklerin oluşmasına engel olmaya gayret etmelidir. Merhametin ve iyiliğin tükenmeye doğru yol aldığı dünyada, mutlu ve güvenli yaşam hayaldir.
Kötülüğün panzehiri iyilik yapmaktır. İyilik ne kadar yayılır çoğalırsa kötülükler o oranda azalır ve yok olur. Ve iyilik, hiç bir zaman zarar etmeyen yatırımdır. İnsanı insan yapan da kalpteki merhamet ve iyilik duygusudur.
Yüce Allah buyurur ki;
"Kim iyilikle gelirse ona getirdiğinin on katı vardır." (Enam,160)
"İyilikle kötülük bir olmaz. Sen kötülüğü en güzel bir şekilde önle!" (Fussılet,34).