Aliye Doruk/Vaiz
İslam coğrafyası uzun zamandan beri adeta kara bulutlarla kuşatılmış durumda. Bir yıldır yanı başımızda Gazze’de devam eden savaşta yüzbinlerce insan hayatını kaybetti. Bombaların, kimyasal silahların altında kadınlar, çocuklar, masumlar can vermeye hala devam ediyor. Bir millet, görülmemiş bir zulümle topyekûn yok edilmeye çalışılıyor.
Bir yıldır dünyanın gözü önünde Miracın mekânı, ilk kıblemiz Kudüs ve Filistin’de ardı arkası kesilmez işgaller, savaşlar ve katliamlar yapılıyor. Kadın, çocuk, yaşlı demeden korkunç bir soykırım yaşanıyor. Savaşta dahi dokunulmaması gereken mabetler, okullar ve hastaneler yerle bir ediliyor. Zulümde sınır tanımayan vicdansızlar, gönderilen insani yardımlara engel olup, mazlumları bir lokma ekmekten, bir yudum sudan dahi mahrum bırakıyor. Bir milletin varlığı, özgürlüğü hiçe sayılıyor. Zalimlerin yaktığı ateş her tarafı kaplarken dünya an be an savaşa sürükleniyor.
Zalimlerin adeta dünyaya meydan okuyuşu karşısında her geçen gün Müslümanların duyarsızlaşması ne kadar can yakıcıdır. Bu vahşet ne kadar vahim ise, insanlığın bu zulme, bu katliama ses çıkarmaması daha da vahimdir. Bu zulme kör ve sağır kesilmek daha acıdır. Bu vahşeti durdurmak için hiçbir çaba harcanmaması ne kadar üzücüdür. Şu bir gerçek ki, mazlumların hayatını kaybetmesinden daha acı olanı insanlığın vicdanını kaybetmesidir. Yoksa Müslüman vicdanlar, Rahmet Peygamberi (sas)’in, “Zalimin zulmünü önlemedikçe size de kurtuluş yoktur.” (İbn Mâce, Fiten, 20.) ikazını unutmuş mudur? Bombalar altında inim inim inleyen bebeklerin çığlıklarına, çocukların gözyaşlarına, kadınların feryatlarına kayıtsız mı kalmıştır? Mazlumlara karşı insanlık görevini, kardeşlik sorumluluğunu hakkıyla yerine getirebilmiş midir? Üzülüp yanmakla, acınıp kederlenmekle yetinmeyip zulmü ortadan kaldırmak için elinden geldiği ölçüde çaba sarf etmiş midir? Zulme ve haksızlığa karşı suskun mu kalacaktır? Halbuki Gazze başta olmak üzere bütün zulümlere karşı durmak, İslami, insani ve vicdani bir sorumluluk ve zorunluluk değil midir?
Bizler inanıyoruz ki; dünyanın başına musallat olan bu organize kötülük ve karanlık savaş elbet bir gün sona erecektir. Masum insanları, anaları, yavruları ezip geçen bu hayasızca akın bir gün elbet duracaktır. Bizler biliyoruz ki masumların kanları üzerine kurulu hiçbir düzen ayakta duramaz ve asla duramayacaktır. Zalimler bu dünyada da ahirette de hak ettikleri cezayı göreceklerdir. Gözyaşı ve kanın eksik olmadığı bu coğrafyada Allah’ın izniyle yeniden adalet ve hakkaniyet hayat bulacaktır. Hiç şüphesiz bu da Müslümanların vahdetiyle, Müslümanların elinden olacaktır.