Hz. Muhammed’in, bir gece Mekke’den Mescid-i Aksa’ya gidip gelmesi İsra hadisesi olarak Kur’an’da anlatılır.

“Bir gece, kendisine bazı âyetlerimizi gösterelim diye kulunu Mescid-i Harâm’dan çevresini mübarek kıldığımız Mescid-i Aksâ’ya götüren Allah eksikliklerden münezzehtir. O, gerçekten her şeyi işitmekte ve görmektedir.” (İsra.1)

Bu hadise, insanlar için bir imtihandı. Çevresinde herkes tarafından iyi tanınan, yalan dolandan uzak ve insanlara iyilikten başka bir amacı olmayan bir kişilik olarak bilinen Hz. Muhammed’in, o zamanın imkanlarıyla iki ay sureyle gidip gelinen mesafeyi bir gece gidip geldiğini söylemesi insanlar tarafından kabul edilmesi zor bir süreçti. Bu nedenledir ki, Hz. Muhammed’in çağrısına inananlardan bazıları bile O’nun davetine olan imanlarından vazgeçmişler, inkarcılar da İsra hadisesini alay konusu yaparak inkarcılıklarını daha da ileri düzeye taşımışlardı.

Hz. Ebubekir’e gittiler, senin arkadaşın Muhammed bu gece Mescid-i Aksa’ya gidip geldiğini söylüyor, ne düşünüyorsun dediler.

Ebubekir; Muhammed’in kendisinden duydunuz mu? diye sorar. Evet, herkes duydu cevabını alınca, O söylediyse doğrudur der. Bunun üzerine, “Ey Ebubekir! İki aylık mesafedeki yolu bir gecede gidip geldiğini gerçekten kabul ediyor musun? dediler. Ebubekir;

Değil Mescid’i Aksa’ya gidip gelmesi, daha uzak olan göklere gidip geldiğini söylese yine O’na inanırım cevabını vererek İman’ın örneği olmuştur.

Umduklarını bulamayınca Hz. Muhammed’in yalancı olduğunu teyit etmek ve insanlara sunduğu davasını çökertmek için kalabalık bir topluluk içerisinde Kudüs’ü anlatmasını isteyerek O’nu imtihana tabi tuttular. Kudüs’e gitmediği bilindiğinden yöneltilen sorular cevapsız kalacak ve yalancı olduğu tescillenecekti. Hz. Muhammed buyurur ki, Mescid-i Aksa’yı tarif etmem istendiğinde, Allah Mescid-i Aksa’yı gözümün önüne getirdi ve eksiksiz olarak onlara tanıttım. Ama inkarcılar, “Bu bir sihirbazdır.” diyerek O’nu yalanlamaya devam etti.

İsra ve Mirac hadisesi, o günün insanları için bir sınavdı. Ulaşımın develerle sağlandığı ve iki aylık bir mesafeyi bir gecede gerçekleştirdiğini söyleyen birinin bu sözünü tasdik etmek iman meselesidir. Bugün biri çıkıp böyle bir iddiada bulunsa bir anlam ifade etmez, herkes uçağa binip o mesafeden daha uzak bir ülkeye gidip gelebiliyor. Ancak o günün ulaşım imkanları dikkate alındığında böyle bir bilgiyi kabul etmek Ebubekir gibi Allah’ı ve Hz. Muhammed’i tanımaya bağlıdır. Dolayısıyla bu olay, Hz. Muhammed’in dürüstlük konusunda çevresinde çok iyi bilindiğinin, yalan ve dolanla bir işinin olmadığının, din adına naklettiği bilgilerin kendisine iletilen Allah sözü olduğunun kanıtıdır.

Ayrıca bu hadise, Kur’an’ın sunduğu bilgilerin, akıl ve bilimle ne kadar uyumlu olduğunun delilidir. Verdiği bilgilerin hak ve doğru olduğu zamanla ortaya çıkmaktadır.

Kur’an’ın Allah sözü olduğunu anlatan buna benzer çok ayetler vardır. Geçmiş ve gelecekle ilgili, tabiatın düzeniyle ilgili, insanın yaratılış süreciyle ilgili, canlıların ve topraktan çıkan binbir çeşit bitkilerin yaratılışıyla ilgili verdiği bilgiler, Kur’an’ın bir beşer sözü olmadığının kanıtıdır. Dolayısıyla, Allah’ın varlığı ve Kur’an’ın O’nun sözü olduğunu anlamak imanın ilk basamağıdır.

Kendisini tanıyan insan Allah’ı tanır. Toprak, su, hava, güneş ve gece aynı olduğu halde, rengi, tadı ve şekli farklı olan çeşit çeşit bitkilere bakıp düşünen insan Allah’ın var olduğunu bilir.

İnsan ürünü ulaşım araçlarıyla aya ve uzaya kadar gidildiğini yaşayarak gören günün insanı, başta insan olmak üzere uzayı, gezegenleri, gökyüzünü ve kainattaki bütün varlıkları yaratan ve bir düzen içerisinde yöneten Allah hakkında, Peygamberini Mescid-i Aksa’ya götürebilecek bir ulaşım aracını yaratmasının çok basit ve kolay olduğunu anlar. Önemli olan aklı kullanmak ve düşünmektir.

İsra’nın, Allah’ı tanımaya ve O’na layık kul olmaya vesile olmasını ve gecenin hakkımızda mübarek olmasını diliyorum.