Bütün peygamberler namaz ibadetini yerine getirmişler ve nesillerine de emretmişler.
İbrahim Peygamber şöyle dua ederdi;
“Rabbim! Beni ve soyumdan gelecek olanları namazı devamlı kılanlardan eyle; Rabbimiz, duamı kabul et.” (İbrahim Suresi,40)
Aynı şekilde Allah (cc) Kur’an-ı Kerimde çok defa namaz ibadetini müslümanlara emreder. Namazı kılan müminlerden övgüyle söz ederken, namazı terk edenlerin kıyamet gününde büyük pişmanlık yaşayacaklarını haber verir.
Kur’an şöyle nakleder;
“Namaz kılanlar var ya, onlara korku yoktur, onlar üzüntü de çekmezler.” (Bakara,277)
“Cennetlikler cehenneme girenlere sorarlar;
Sizi şu yakıcı ateşe sokan nedir?
Onlar şöyle cevap verirler:
Biz namaz kılanlardan değildik;
Yoksulu doyurmuyorduk;
Günaha dalanlarla birlikte biz de dalıyorduk,
Ceza gününü de asılsız sayıyorduk,
Sonunda bize ölüm geldi çattı.”
(Müddessir, 40-47)
Hz. Muhammed (sas) de şöyle buyurmuştur;
“Dinin başı kelime-i şehâdet getirerek Allah"a teslim olmak, direği ise namazdır." (Tirmizî, Îmân,8),
“Cennetin anahtarı, namazdır.” (Tirmizî,Tahâret,1)
Namaz ibadeti, kul ile Allah arasında bağ kurduğu gibi, insanlara ve canlılara karşı kötülük yapmaktan alıkoymak gibi önemli bir fonksiyon icra eder. Bu durum Kur’an’da şöyle anlatılır;
“Namazı özenle kıl! Kuşkusuz namaz hayasızlıktan ve kötülükten alıkoyar.” (Ankebut,45)
Namaz ibadetinin gerek Kur’an’da gerekse Hz. Muhammed’in hadislerinde ve bütün peygamberlerin hayatlarında önemli yer tutması ve bu denli üzerinde durulmasının nedenini işte bu ayet açıklamaktadır. Zira namaz, sadece belli ritüelleri yerine getirmekten ibaret değil, sosyal hayata dair önemli bir yansıması dikkat çekmektedir ki o da;
“Namaz, kötülüğe karşı kalkandır.”
Namaz Allah’ı hatırlatır. Allah’ı unutmayan ise doğal olarak O’nun emir ve yasaklarını gözetir, yaptıklarının ve yapması gerekip yapmadıklarının hesabının sorulacağı hesap gününü hatırında tutar ve bu inanç sayesinde yaşamını bir denge üzerine inşa etmeye yönelir.
Dolayısıyla namaz, kişiyi yüz kızartıcı ve başkalarına zarar verici kötü davranışlar sergilemek, yalan konuşmak, ticaretine hile bulaştırmak, aldatmak, haksız kazanç sağlamak, adaletsizlik ve yalan şahitlik yapmak gibi kötülüklerden alıkoyar.
Buradan hareketle, kişi kıldığı namazın kabul olup olmadığını kendisi anlayabilir. Yukarıda sayılan ve benzer kötülüklerden uzak duruyorsa, namazdan beklenen sonuç elde edilmiş ve namaz kabul olmuş demektir.
Şayet, namaz kıldığı halde hala insanlara kötülük yapıyor, haksızlık yapmaktan geri durmuyor ve utanma duygusunu kaybetmişse, o namaz henüz meyvesini vermemiş demektir.
Bu durumda olan Müslüman, nerede hata yaptığını düşünmeli ve namazlı müslümana yakışmayan bu çelişkinin giderilmesi için mücadele vermelidir.
Kur’an’daki şu uyarı söz konusu çelişkinin giderilmesinde etkili olabilir;
“Vay o namaz kılanların haline ki, onlar namazlarının özünden uzaktırlar.“ (Maun Suresi,5-6).
Bilindiği üzere, namazda okunan meşhur sureler vardır ve yukarıda geçen ayetin yer aldığı Maun Suresi de onlardan biridir. Bu sure her okunduğunda, davranışlar hızlı bir şekilde gözden geçirilirse, umulur ki bunun neticesinde namaz galip gelir ve kötü davranışlar mağlup olur. Yaşam tarzı da namazın özüne uygun şekil alır.
Namazın özü, hayasızlıktan ve kötülükten alıkoymaktır. Namaz kıldığı halde haya duygusundan mahrum ve kötülükten kaçınmayan kimse namazın özünden uzaklaşmıştır.