Mucize, benzeri yapılamayan ve kendisiyle meydan okunan olağanüstü olay demektir.
Kur’an’ın mucize oluşu da, onun kendi benzerini ortaya koymaları konusunda bütün insanlığa meydan okumasıdır. Dahası, bu çağrı karşısında bütün dilci ve ediplerin çaresiz kalmalarıdır.
Kur’an, birçok ayette kendisinin veya bir sûresinin benzerini yazıp getirmeleri hususunda Arap edebiyatçılarına meydan okumuştur.
Kur’an’ın Allah kelamı olduğunu kabullenmek istemeyen ve ona karşı koymaya kalkışanlar, dil hususunda uzman oldukları hâlde, Kur’an’ın bu çağrısı karşısında çaresiz kalmışlar, onun bir benzerini yazıp getirememişlerdir.
Bu, Kur’an’ın sıradan bir kitap olmadığını ve Allah’ın bir mucizesi olduğunu ortaya koymaktadır. Kur’an’ı inceleyebilecek düzeyde bilgi birikimine sahip olan her mü’minin, onun anlam yüceliği ve eşsizliği karşısında hayranlık duymaması mümkün değildir.
Kur’an’ı önyargısız inceleyen Avrupa medeniyetinin meşhur simaları da onun eşsizliğine hayran olmuşlardır. Milyonlarca insanın onu ezberlemiş olması da Kur’an’ın bir başka mucize yönüdür.