Nikâhın, evlenenleri sevgi bağıyla bağladığını ifade etmek için “Nikâhta keramet vardır.” deriz. Bu atasözünü, evlilik şartlarını üzerinde taşıyan kimselerin bekâr durmaktansa evlenmelerinin daha uygun olacağını belirtmek için kullanırız.

Gerçekten de birbirini yeterince tanımayan kimselerin, nişanlılık süresini tamamlayıp evlendikten sonra aralarında bir sevgi ve muhabbet bağı oluştuğu görülmüştür. Tabii bunun için evlilik şartlarını yerine getirmek lazımdır.

Evliliğin olmazsa olmaz şartlarından biri de sorumluluk sahibi olmaktır. Sorumluluk, “kişinin kendi davranışlarını veya yetki alanına giren herhangi bir olayın sonuçlarını üstlenmesi” demektir.

Böyle bir mesuliyet bilincinden yoksun olan kişi evlendiğinde çoluk çocuğunun hayatını zindana çevirebilir. Bu gerçeği göz önünde bulundurduğumuz sürece insanların evlenmesine vesile olmamızda bir sakınca yoktur. Hele evlenmeye istekli olan ve birbirini seven nitelikli gençlerin işini kolaylaştırmak elzemdir. Yani bu hususta onların önünü açmak lazımdır. Nitekim “ ‘En hayırlı nikâh en kolay olanıdır.’ Hadisi hem evlenecek çiftlere hem de ailelerine rehber olmalıdır. Aksi takdirde evlilik yolu tıkanır, toplumda bozulma ve ahlaki çöküntü başlar.”

Bundan sonraki sözlerimiz, yeni evlenen çiftler ve yıllardır evli olup da aralarındaki sevgi bağını kuvvetlendirmek isteyen eşler için olacaktır.

“İffetli bir toplum oluşturmanın” ve mutlu bir evliliği devam ettirmenin önündeki en büyük engellerden biri de bencillik duygusudur. Pek çok yuvanın yıkılmasına sebep olan asıl şey, “Hep benim dediğim olsun.” çılgınlığıdır. Evet, bunun adı düpedüz çılgınlıktır, yani aşırı ve ölçüsüz davranmaktır. Oysa anlaşmazlıkları giderip sevgi bağını kuvvetlendirmek isteyen kişi “Biz” dilini kullanmaya özen göstermelidir. İşte bu güzel bir tercihtir.

Tercihi güzel olanın aile geçimi de güzel olur.

Doğrusu bu tür güzelliklerin yaygınlaşmasına çok ihtiyacımız vardır. Unutmayalım ki “Ben” dilini kullanan kimseler zamanla nefret diline geçer. Bu dili benimseyenler de her istediğini kaba kuvvetle elde etmeye çalışır. Son yıllarda yaşanan aile içi şiddet olayları bütün toplumu germektedir ve iyi dilekler ile başlayan ancak birkaç yıl içinde dağılan yuvalar bizi derinden sarsmaktadır. Ortada ters giden bir şeyler vardır. Bunu hepimiz hissediyoruz değil mi?

Biz, bunun adına “bencillik” demiştik. Bir başkası “şükürsüzlük” ya da “kanaatsizlik” de diyebilir. Şıkları dilediğiniz kadar çoğaltabilirsiniz lakin bu bizi istediğimiz sonuca ulaştırmaz.

Sahi, bizim istediğimiz sonuç nedir?

Kesinlikle eşlerin bir yastıkta kocamasıdır, çocukların anne ve babadan ayrı düşmeden büyümesidir. Ayrıca toplumun çekirdeğini oluşturan aile yapısının gençlere güzel örnek olmasıdır. Bunun için hepimize görev düşmektedir. Görevimiz; üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirip iyi bir eş, iyi bir anne veya baba olmaktır. Kısacası, “Nikâhta keramet vardır” sözünü özümseyip, öncelikle kendi yuvamızı bir cennet bahçesine çevirmektir.

Ailenizden huzur, dilinizden şükür eksik olmasın.