“Ölen bir kimsenin ardından” sürekli “ağlayıp sızlamanın onu geri getirmeyeceğini ve üzüntülüyken de ölçülü davranmak gerektiğini” anlatmak için “ölenle birlikte ölünmez deriz. Bu atasözünü, ölen bir yakını için ağıtlar yakan ve ölümün hayat kadar doğal bir şey olduğunu unutan kimseleri kendilerine getirmek için kullanırız.

Evet, ölüm de hayat kadar doğaldır.

Öyle ki Hz. Âdem babamız ile Havva annemizden bu yana şu yeryüzüne sayısız insan topluluğu gelip gitmiştir. Kiminin işi imar etmek olmuştur kimi de ömrünü yakıp yıkmakla geçirmiştir lakin hiçbiri burada kalıcı olamamıştır. Bizim de son lokmamızı yiyip, son nefesimizi verdikten sonra bu dünyadan nasibimiz kesilecektir ve amel defterimiz de kapanacaktır. Ancak ardında kesintisiz bir hayır bırakanlar için mahrumiyet söz konusu değildir. En bilindik anlamıyla kesintisiz hayır, sadaka-i cariye demektir.

Örneğin “İçerisinde Allah’a ibadet edilen mescitler ve ilim tahsil edilen okullar başta olmak üzere, insanlara hatta can taşıyan her bir varlığa yarar sağlayan müesseseler kurmak da bir sadaka-i cariyedir.”

Aynı şekilde faydalı ilim öğrenip kıymetli bir eser bırakmak ve ardından dua edecek hayırlı bir evlat yetiştirmek de böyledir. Yani bir yakınımız ölüp gitmiş olsa bile geride kalan bizlerin yapacak daha çok şeyi vardır. Eğer her ölenle biz de ölmüş olsaydık, henüz toprağa girmeden işleyeceğimiz kesintisiz hayırları da defnetmiş olurduk.

Eh… Her ne kadar bu sözümüz acısı henüz taze olan birinin yüreğine işlemese de hiç değilse onu teselli etmiş oluruz. O hâlde biz esas derdimize dönelim ve asıl üstünde durmamız gereken o şeyi düşünelim.

Sahi, üzerinde durmamız gereken o şey de nedir?

Tabii ki son nefeste imansız gitmemektir.

Gerçek kurtuluş, “Allah’a, meleklerine, kitabına, O’na kavuşmaya ve Peygamberine iman etmektir. (Aynı şekilde) son dirilişe iman etmektir.” Bu kurtuluşa ermek için iman esaslarını dilimizle söyleyip kalbimizle de tasdik etmek, yani onaylamak lazımdır. Mademki onaylıyoruz, öyleyse salih ameller işleyerek nurumuzu artırmaya bakalım çünkü bir müminin nuru dünyada işlemiş olduğu salih amellerdir. Bu amellerle Allah’ın huzuruna varanlardan oluruz İnşallah.

O “Allah (ki) iman edenlerin velisidir; onları karanlıklardan aydınlığa çıkarır. İnkâr edenlerin velileri ise sahte tanrılarıdır; onları aydınlıktan çıkarıp karanlıklara sokarlar.”4 O’na kavuşmayı arzulayan gönüller için ölüm, bir bayram günüdür.

Ölüm güzel bir şey olmasaydı, ölür müydü Peygamberimiz?

Gerçekten de bu yönüyle baktığımızda ölüm, güzel bir şeydir; Allah’a kavuşmayı istemek güzel bir şeydir, karanlıklardan aydınlığa çıkmak güzel bir şeydir.

Hayatınızdaki güzellikler çok, içinizdeki karanlıklar ise yok olsun.