Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı Kültür, Sanat ve Turizm Dairesinin destekleriyle süren "16'ncı Yüzyıl Osmanlı Çinilerinin Üretilmesi ve Geliştirilmesi" başlıklı araştırma projesi, 2018 yılında başlatıldı.

Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Osman Şan'ın yürüttüğü, Endüstriyel Tasarım Bölümü Dr. Öğretim Üyesi Muhterem Koç'un araştırmacı olduğu projenin uygulama aşamasında sanatkar Nur Avlupınar da yer alıyor.

Projenin danışmanlığını ise Prof. Dr. Kenan Gürsoy, Prof. Dr. Belkıs Gürsoy, Prof. Dr. Levent Bayraktar, Prof. Dr. Fulya Bayraktar, Prof. Dr. Zülfiye Acar Şentürk, Doç. Dr. Sevinç Gök İpekçioğlu ve Dr. Öğretim Üyesi İnci Ayan Birol üstleniyor.

Usta çırak, hoca talebe ilişkisiyle bugünlere ulaşıp klasik milli üslubunu koruyan geleneksel sanatta önemli eserler veren İnci Ayan Birol ve 3 öğrencisinin yaptığı çalışmalarda temel odak noktasını Kanuni Sultan Süleyman dönemi çinileri oluşturuyor.

Dönemin çinilerini inceleyen, kompozisyonlarını belirleyen proje ekibi, kuvars tanelerinin uygun cam ve cam yapıcı ilave ile bağlanarak yapı içinde homojen dağılımı gerektiğinden üretimi zor olan, imalattan kurutma ve pişirme sürecine kadar büyük riskler barındıran eserleri titizlikle ortaya çıkarıyor.

DPÜ Evliya Çelebi Yerleşkesi'nde tahsis edilen bölümde şu ana kadar hazırlanan 5 eser arasında, Topkapı Sarayı Müzesi'nin sünnet odası dış cephesinde yer alan 127 santimetre ebadındaki "yekpare kuşlu pano" ve "sıvama bulutlu pano" baz alınarak yapılanlar, önemli çalışmalar arasında dikkati çekiyor.

Ön hazırlıkları 2013'te başlayan ve 6 yıldır yürütülen proje kapsamında uzmanların araştırmaları ve eserlerin hazırlanmasına ilişkin sürecin kitaplaştırılması, büyükşehirler başta olmak üzere yurt içinde ayrıca yurt dışında sergilenmesi planlanıyor.

- Laboratuvar çalışmaları hep olumlu sonuçlar verdi

DPÜ Rektörü Prof. Dr. Süleyman Kızıltoprak, Anaolu Ajansı muhabirine, 16'ncı yüzyıl dönemi eserlerini yeniden üretmek, onlara yeniden hayat vermenin projenin asıl hedefleri olduğunu söyledi.

Proje ile Kanuni Sultan Süleyman devrindeki çinilerin benzerlerini ürettiklerini ve desenleri sağlamak için o kompozisyonları yeniden tamamladıklarını belirten Kızıltoprak, "Osmanlı sanatının her alanında bir yansıması bulunan ve yayıldığı bütün coğrafyada derin izler bırakan bu sanatı yeniden yaşatmak projemizin önemli hedeflerinden biri." dedi.

Kızıltoprak, proje sayesinde kompozisyonlardaki incelikleri, üretim tekniklerini, desen ve renklerin uygulanmasını yeniden elde ettiklerini anlattı.

Eserlerin sağlamlığı ve dayanıklılığına işaret eden Kızıltoprak, şu bilgileri verdi:

"Ürettiğimiz çiniler, Osmanlı çinileri gibi 500 yıl yaşama şansı bulabilecek kalitede, değerde. Türk çini sanatının zirvesi Kanuni devri ve 16'ncı asırdır. Bu projede ürettiğimiz çiniler, tıpkı Kanuni devrinde üretilen çiniler gibi gelecek 5 hatta 10 asırda da aynı parlaklığı, aynı canlılığı, aynı ihtişamı sürdürecektir. Projenin laboratuvar ortamlarındaki iddiasını kanıtlama yönündeki çalışmaları hep pozitif sonuçlar vermiştir. Biz bu proje sayesinde Kanuni devri çinilerini tekrar üretmek, o desenleri tekrar ortaya koymak, o renklerin ihtişamını tekrar ilgililere göstermek istiyoruz. Bu muhteşem eserler hem 16'ncı yüzyıldan hem Selçuklu'dan hem de Cumhuriyet devrinin sanat anlayışından ilham alıyor."

- "Bu eserleri yaparken 16'ncı yüzyıla gidiyorum"

Sanatkar Nur Avlupınar ise sanat, medeniyet ve kültür tarihi için çok önemli bir projede yer almaktan onur duyduğunu dile getirdi.

Osmanlı'nın 16'ncı yüzyıldaki çinilerinin emsalsiz olduğunu vurgulayan Avlupınar, "O zamanda yapılan çiniler günümüze niçin aktarılamadı? Günümüzde yapmak mümkün olabilir mi?" düşüncesiyle hareket ettiklerini belirtti.

Projedeki bütün çalışmaların bilimsel araştırmalarla desteklendiğini ve test edildiğini vurgulayan Avlupınar, şöyle konuştu:

"Bu eserleri yaparken 16'ncı yüzyıla gidiyorum, zaman zaman bugüne geliyorum. Bazen 16'ncı yüzyıl da yeterli gelmiyor, daha eskilere, Selçuklu dönemine, Orta Asya'ya kadar gidiyorum çünkü kullanılan motif ve teknikler bir önceki devrin tamamlayıcısı ve geliştiricisi niteliğinde. Bu projede Orta Asya ile 6'ncı ve 7'nci asırdan günümüze kadar sürekli bir yolculuğun içindeydim. Zaman zaman geriye dönüp bakmak gerekiyor; bir aynaya bakar gibi. O sanat eserlerinde sanatkar kendini görebilmeli. Çünkü o sanat eserinde toplumun kendisini, o devrin teknolojisini, insanını ve inancını görmek mümkün oluyor. Ancak o zaman bir kültürün gelişmesinden, tazelenerek devam etmesinden bahsedebiliyoruz. Çini hem teknolojik anlamda hem de sanat ve mana anlamında pek çok değeri barındıran bir sanat. Bu sanatın geleceğe aktarılabilmesi için de bu sürekliliğin olması gerekli. O kültürün günümüze aktarılarak gelmesinde katkım varsa bundan çok büyük mutluluk duyuyorum."

Kaynak: aa