Aile önemlidir. Nikah bağı ile başlayan birliktelikler Cenab-ı Hakk'ın meveddet ve rahmet tecellisi ile can bağına dönüşüverir. Ve ardından kan bağı ile birbirine kenetlenen, bacı kardeş, dede nine, hısım akraba oluşuverir. İyi günde kötü günde, mutlulukta kederde, düğünde dernekte, doğumda ölümde bir araya gelinir, iyi dilekler dilenir, taziyeler iletilir. Paylaşıldıkça sevinçler çoğalır, acılar ise azalır. Sevgi ile akrabalar birbirine sarılır sonra herkes evlerine dağılır.
Vefa duygusu gönüllerde yaşar ama asıl vefa, eve döndüğü andan itibaren başlar.
Zira vefa, bağlılık ve sadakattir. Şahitler huzurunda ifade edilen sağlam söze sadık kalmaktır. İki ayrı bedende şefkatle çarpan tek bir yürek olmaktır. Tartışma çıktığında benim dediğim gibi olacak demek yerine orta yolu bulmaktır. “Küçüğümüze merhamet etmeyen, büyüğümüze saygı göstermeyen bizden değildir.” (Tirmizî, Birr, 15) nebevi öğüdüne kulak vermektir. Sevgili Peygamberimiz’in “Faziletlerin en üstünü, seninle akrabalık bağlarını kesenle ilişkini sürdürmen, sana vermeyene vermen, sana kötü söz söyleyeni bağışlamandır.” (İbn Hanbel, Müsned, III, 439) sözünü uygulamaktır.
Dostluk önemlidir. Gönül bağı ile başlayan arkadaşlık, cana yakınlık ve samimiyetin hikmetiyle ülfete dönüşüverir. Ve ardından “..Hani siz birbirinize düşman idiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O’nun nimeti sayesinde kardeş oldunuz...” (Âli-imran, 3/103.) ayetinde işaret edilen din kardeşliği oluşuverir. Neşeli günlerde beraber vakit geçirir, zor günlerde dayanak olur destek verir. Gün gelir mükellef sofralarda yemek yerler, gün gelir kuru ekmeği paylaşır, buna da şükür derler.
Vefa duygusu gönüllerde yaşar ama asıl vefa eve döndüğü andan itibaren başlar.
Zira vefa, istikamet ve dostlukta sebat etmektir.
Dost ile beraber iken yapılan sohbetin sıcaklığını, başka meclislere muhabbetle aktarmaktır. Yapılan iyiliklere teşekkür ederken, gıyabında onu dua ile anmaktır. Ardından söylenen yalan yanlış bilgileri duyduğunda, doğruyu dile getirerek savunmaktır. Bencillik ve hasedi bertaraf ederek, kazandığı başarıları yürekten alkışlamaktır. “Allah Teâlâ (kıyamet günü) şöyle buyurur: “Nerede benim rızam için birbirlerini sevenler! Gölgem dışında hiçbir gölgenin olmadığı böyle bir günde onları kendi gölgemde gölgelendireceğim. (Benim himayemden başka hiçbir himayenin olmadığı böyle bir günde onları, özel himayeme alacağım.)” (İbn Hanbel, Müsned, II, 338) ilahi müjdesine talip olmaktır.
Vefa, yaşanan kırgınlıkların ardından, küllenen hatıraların peşinden, unutulan nimetin zevalinden sonra başlar. Vefa, Lokman (as)’ın evladına hitaben öğütler verdiği, “Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir...” (Lokmân, 31/16.) ayetinde işaret edilen, o hiç bir amelin zayi olmayacağı gün için, iyiliği çoğaltmaya niyet etmekle başlar.