Resûl-i Ekrem’in bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi‘rac denilmiştir. (Diyanet İslam Ansiklopedisi)
Nübüvvetin 11. yılında meydana gelen bu kutlu mucizeyi iki yönden ele almak gerekir. Biri miraç öncesi, diğeri de sonrası. Biri yükselişe götüren çileli yıllar, diğeri de yücelişi sağlayan müstakim yollar.
MİRAÇ YÜKSELİŞTİR
Miraç, imanla yaşayıp imanla ölmektir.
İnsan önce, “Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı alaktan (asılıp tutunan zigottan) yaratmıştır.” beyanıyla kendini tanımalı, kainattaki konumunu araştırmalı, var oluş amacını anlamlandırmalı. Böylece “Ey iman edenler! Allah’a karşı gelmekten nasıl sakınmak gerekiyorsa, öylece sakının ve siz ancak müslümanlar olarak ölün.” (Ali imran, 3/102.) emri mucibince, kalbini imanla yeşertip, yine aynı istikamet üzere canını teslim edebilmelidir.
Miraç, her türlü batıldan vazgeçiştir.
Gerçekliği olmayan, fayda sağlamayan her türlü boş duygu, düşünce ve davranışlardan yüz çevirmeli. Zira, “Hak geldi, batıl yok oldu. Şüphesiz batıl, yok olmaya mahkûmdur.” (İsra, 17/81.) Batıl işler hep yok olmuş ve olacak, hak her daim baki kalacaktır.
Miraç, başa gelen imtihanlara göğüs germektir.
İmtihan yeri olan dünyaya geldiği andan itibaren etrafını saran sıkıntı ve mihnetlere dayanmalı, sabır ve metanet göstermeli. Çünkü bilmeli ki, “...Yoksa siz, sizden öncekilerin başına gelenler, sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?..” ikazı, ahiretteki ahvalin, hayatta yapıp ettiklerinin karşılığı olacaktır.
Miraç, ayrılıklara ve acılara katlanmaktır.
İslam hakikatlerinin bir güneş gibi her yeri aydınlatması için bazen yardan bazen de serden vazgeçebilmeli. Zira, “Ey iman edenler! Eğer siz Allah’a yardım ederseniz (emrini tutar, dinini uygularsanız), O da size yardım eder ve ayaklarınızı sağlam bastırır.” Muhammed, 47/7.) müjdesi tecelli edecektir.
Miraç, keder ve sevincin bir arada yaşanmasıdır.
Dünya hayatının zıtlıklarla örülü olduğunu, bu zıtlığın ahengini yakalamayı ve ne gibi hikmetlerin çıkarılması gerektiği bilinmeli. Zira, “Müminin durumuna şaşılır. Her hali kendisi için hayırlıdır. Bu durum yalnız mümine mahsustur. Başına sevinecek bir hâl geldiğinde şükreder; bu onun için hayır olur. Başına bir sıkıntı geldiğinde ona sabreder; bu da onun için hayır olur.” (Müslim, Zühd ve rekâik, 64.) ifadesi, her davranış ve halin şükür ve sabır ikilisiyle iyilik ve güzelliğe dönüşeceğini gösterir.
MİRAÇ YÜCELİŞTİR
Miraç, namazı ikame etmektir.
Tevhid ile atılan İslam binasının temelini, namaz ile inşa etmeli, namaz ile ayakta tutmalı. Zira, “Dinin başı İslâm (kelime-i şehâdet getirerek Allah’a teslim olmak), direği ise namazdır.” (Tirmizî, Îmân, 8)
Miraç, i‘lâ-yi kelimetullah için hicret ve seferdir.
İslam’ın neşvünema bulması, daha fazla kitlelere ulaşması ve yaygınlaşması için zaferi Allah’tan bekleyerek yola çıkmalı. Zira, Allah’ın geniş arzına (Nisa, 4/97.) hicret edenlerin, yurtlarından çıkarılanların, eziyet görenlerin günahları örtülerek Allah katından bir mükâfat olmak üzere, onları içinden ırmaklar akan cennetlere konacağı (Al-i İmran, 3/195.) müjdelenmiştir.
Miraç, ahlaki ilkelerle yaşamaktır.
İnsanı olgunlaştıran, kâmil derecesine ulaştıran, dünü, bugünü ve geleceği güzelleştiren, bireyi ve toplumu iyileştiren kuralları içselleştirmeli. Zira, “Müminlerin iman bakımından en mükemmeli, ahlâk bakımından en güzel olanıdır.” (Ebû Dâvûd, Sünnet, 15)
Miraç, üzerine düşen vazifeleri yerine getirmektir.
Sosyal bir varlık olarak insan, hangi mevki ve makamda, hangi konumda olursa olsun, yüklendiği misyonun hakkını vermeli. Zira unutulmamalı ki, “...Allah işini güzel yapanları sever.” (Al-i imran, 3/148.) ve “Yüce Allah, yaptığınız işi sağlam ve iyi yapmanızdan hoşnut olur.” (Beyhâkî, Şu’abu’l-Îmân, 4/334.)
Miraç, doğru yolda istikameti korumaktır.
Dosdoğru yola revan olan kişi, hile ve tuzakların cazibesine, çıkmaz sokakların süsüne aldırış etmeden, sağa ve sola sapmadan müstakim üzere kalmalı. Zira, “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar…” (Hud, 11/112.) ilahi beyanı bunu gerektirir.
İşte her müslüman bu yükseliş için, önüne çıkan engelleri aşarak yola devam etmeli, yüceldiği yeri muhafaza etmek ve hüsn-ü hatime ile ömrünü nihayete erdirmek gayesiyle de elinden gelen gayreti sarfetmeli.
Miracımız mübarek olsun.