Zekâtı gönül kırmadan gönüllü vermek

Muhtaçlara yardım etmek, din kardeşliğinin, hatta insanlığın bir gereğidir. Peygamber Efendimiz (sas), “Müslüman, Müslüman’ın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu yalnız bırakmaz. Bir kimse Müslüman kardeşinin ihtiyacını karşılarsa, Allah da ona yardım eder. Bir kimse bir Müslüman’ın sıkıntısını giderirse, Allah da Kıyamet günü onun sıkıntılarından birini giderir. Bir kimse din kardeşinin ayıbını örterse, Allah da Kıyamet gününde onun ayıbını örter.” (Buhârî, Mezâlim, 3; Müslim, Birr, 58) buyurur. Varlıklı bir mümin, infakta bulunurken dikkatli davranır; zekât verdiği kişilerin izzeti nefislerini rencide etmez, gönüllerini incitmez. Gerçek müminler, infakta bulunduklarına eziyet etmez, iyiliklerini hatırlatarak sevaplarını boşa çıkarmazlar. Zekâtın verilmesi bir lütuf değil, görevin ifasıdır. Zekât sorumluluğunu yerine getirirken muhtaçlar incitilmemeli, onurları rencide edilmemelidir. Malın helalinden, iyisinden verilmeli; “Acaba Rabbim bunu kabul eder mi?” endişesi taşınmalıdır.

---

Türkiye Cumhuriyeti ilk cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatı (1938)