ÖN SÖZ
İnsana sadakat yakışır görse de ikrah
Yardımcısıdır doğruların Hazret-i Allah.
Ziya Paşa
Cenab-ı Hak, yaratılmışların en üstünü kıldığı insana sayılamayacak kadar çok nimet bahşetmiştir. İnsan ilahi emaneti yüklenmesine vesile olan akıl sayesinde hakkı batıldan, doğruyu yanlıştan ayırabilme yeteneğine sahip olmuştur. Tabiatı gereği toplumsal bir varlık olan insan, huzurlu bir yaşam sürdürebilmek için birtakım ahlaki kurallara ihtiyaç duyar. İslam’ın ortaya koyduğu ahlaki ilkeler içerisinde en önemlileri ise adalet ve doğruluktur. Bu ikisinin yokluğu hâlinde toplumun düzeni bozulur, birlik ve beraberlik ortadan kalkar. Çünkü toplumu bir arada tutan şey, adalet ve doğruluğun tesis ettiği güven duygusudur.
İslam ahlakında doğruluk ve dürüstlük, insan onuru ve sağlıklı bir toplum yapısının vazgeçilmez şartlarından biri olarak kabul edilmiştir. Doğruluk, insanın iç huzurunu sağlaması açısından birey ile ilgilidir; ancak Allah Teâlâ’nın “Sen, beraberindeki tövbe edenlerle birlikte emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” (Hûd, 11/112) ayeti gereğince toplumsal bir eyleme dönüşür. Dolayısıyla doğruluk birey ve toplum için zorunlu olan ahlaki niteliklerin tamamını kendisinde barındırır.
Dünya yolculuğumuz boyunca “sırat-ı müstakim” üzere olmak, doğruluğun bütün eylemlerimize sirayet etmesiyle mümkündür. Doğruluk önce Allah’a verilen söze sadakat göstermek ve imanda samimi olmakla başlar. “Müminlerden öyle erler vardır ki, Allah’a verdikleri söze sadık kaldılar… Verdikleri sözü asla değiştirmediler.” (Ahzâb, 33/23)
İyiliğe ulaştıran köprüdür doğruluk Hz. Peygamber’in dilinde: “Doğruluktan ayrılmayın; çünkü doğruluk iyiliğe, iyilik de cennete götürür.” (Müslim, Birr, 105) Doğruluk peygamberliğin dayanağıdır; çünkü peygamberler doğruyu getirir, getirdikleri “sözün” gerçek ve doğru olduğunu yaptıkları fiillerle gösterir, ispat ederler. Hz. Peygamber’in kişiliği ve daveti hakkında Herakleios’un sorduğu soruya Ebû Süfyan, “O bize namazı, doğruluğu, iffetli olmayı ve akrabalık hukukunu gözetmeyi emrediyor.” diyerek karşılık verir. (Buhârî, Bed’ü’l-vahy, 1)
Peygamberlikten sonra en yüce makamdır doğruluk. Allah Teâlâ kendilerine lütufta bulunduğu kişileri sayarken peygamberlik makamından sonra dosdoğru olanlara (sıddîk) yer vermiş, onların Allah katındaki manevi derecelerinin yüceliğini göstermiştir. Böylelikle doğruluğun karşılığına en zengin mükâfatı koymuştur: “Korkmayın, kederlenmeyin, size vadolunan cennetle sevinin!” (Fussilet, 41/30)
Doğruluk sadece sözde değildir; kalp, niyet, ticaret, arkadaşlık ve evlilik olmak üzere hayatın hemen her alanını kapsayan bir davranış biçimidir; kısacası hayatın mihenk taşıdır. Toplum hayatında doğruluğun ikame edilmesine katkı sağlamak amacıyla Peygamber Efendimizin (sas) hadis-i şeriflerinden derlenerek oluşturulan bu çalışmanın, doğruluk ve samimiyetten taviz vermeksizin istikamet üzere yaşamamıza vesile olmasını temenni ediyoruz.