ÖN SÖZ
Her çalışmanın bir hikayesi olmalıdır. Neden, niçin ve nasıl yapıldığı gibi. Bir amaç ve hedef olmaksızın araştırma yapmak ve nihayet bunu yazıya dökmek mümkün değildir. Bizim de satırlarımızın başında bu konulara açıklık getirmemiz yerinde olacaktır.
Kanaatimize göre, gerçekten değerli pek çok eser doğrudan doğruya müelliflerinin, kendi öğrenme ihtiyaçlarına cevap olarak hazırlanmıştır. Elinizdeki bu nâçiz çalışma da, öncelikle yazarının kendi entellektüel merakına cevap arama çabasından ibarettir.
Prof. Kâmil Miras, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e intikâl eden ve her iki dönemde de bu vatana, bu millete ve yüce dinimize önemli hizmetlerde bulunan bir büyük şahsiyet, eserler vermiş bir din âlimimizdir. Onun hayatının en büyük bölümü okumak ve okutmakla geçmiştir. Doğum yeri Afyon’daki ilk ve orta öğreniminden sonra, gerek medrese ve gerekse üniversite tahsilini İstanbul’da tamamlamıştır. Bâyezid Cami-i Şerifi Dersiâmlığıyla başladığı öğreticiliği bir ömür boyunca, dönemin en önemli medreselerinde üst düzey müderrislik ve üniversitede profesörlüğün de ilavesiyle devam etmiştir. Bu öğretim kurumlarında Tefsir, Hadis, Fıkıh, Kelâm, Mantık, Ahlâk, İslâm Tarihi ve Dinler Tarihi gibi hemen bütün önemli İslâm ilimlerini ders olarak okutmuştur. Şüphesiz binlerce öğrenci ve değişik düzeylerdeki ilim taliplerini içine alan onun bu faaliyetinin boyutlarını, maddî ölçülerle belirleme imkânımız bulunmamaktadır. Onun takdir ve taltifi, her şeyde olduğu gibi Yüce Yaratıcı’ya aittir.
Prof. Kâmil Miras, ilmî çalışmaları yanında birçok açıdan pek değerli sayılabilecek siyasî faaliyetlerin de sahibidir. Nitekim üçü Osmanlı Meclis-i Mebusânı’nda, biri de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde olmak üzere dört defa doğum yeri Afyon’un temsilciliğini yapmıştır. O bu siyasî çalışmaları sırasında, ilimle olan ilişkisini hiç kesmemiş, bu durumun bir neticesi olarak da çok sayıda eser ortaya koymuştur. Çizilen bu resim, Kâmil Miras’ın iyi tanınan bir şahsiyet olduğunu düşünmemizi gerektirmekteyse de, gerçek bundan çok uzaktır. Bize hizmet eden niceleri gibi, o da kalın bir unutulmuşluk perdesi altında kalmış, ismi ve ismiyle birlikte söylenebilecek birkaç güzel cümle, bunlara eşlik eden bir iki maddî taltif unsurundan başka ondan bize bir şey kalmamış, daha doğrusu ne kaldığı merak da edilmemiştir. Kâmil Miras, sanki adresi belirlenmemiş bir mektup haline gelmiştir.
Gerek Afyon’la ilgili bazı küçük çalışmalarımız ve gerekse diğer bir kısım araştırmalarımız sırasında, yukarıda çizilen panoramayı belirlediğimizde, önce hayret ettik, sonra da Kâmil Miras’ın hayatı ve eserleri konusundaki bu bilgi eksikliğimizi gidermeyi düşündük. Başlangıç olarak onu bir tebliğ konusu yaparak, doğum yeri Afyon’da düzenlenen bir sempozyumda sunduk. Bunda gayemiz belirli bir ilgi uyandırmak ve bu alâkayla birlikte araştırmalarımızdaki bir kısım sıkıntıları aşabilmekti. Bundan hemen hiçbir netice elde edemedik. Bu arada onun izinden yürümeye gayret sarf ettik. Çeşitli kurumlardaki sicil dosyalarını inceledik. Böylece eksik de olsa, birinci elden kaynaklara sahip olduk. Ailesinden kalanlara ulaşma yönündeki yoğun çabalarımız, torunu İsmail Miras’a ulaşmamızla meyvesini verdi. Kendisinden büyük oranda faydalanmamız mümkün olamadıysa, bu onun bütün iyi niyetiyle bize yardım etme isteğini burada hatırlamamamızı gerektirmez.
Kâmil Miras’ın hayat hikâyesini, kısa da olsa yazanlar, onun bir kısmı matbu, diğer bazıları da basılmamış eserin sahibi olduğundan bahsederler. Hatta bunlardan yayınlanmış olanların isimlerini de verirler. Fakat bu sırada basılış yer ve tarihlerinin hiç gösterilmemiş olması, bu kayıtların başkaları tarafından verilen bilgilerin aktarılmasından ibaret olduğunu düşündürmektedir. Biz araştırmamıza başladığımızda onun, hiç değilse matbu eserlerine ulaşabileceğimizi düşünüyor, bu hususu hedeflerimizden biri olarak görüyorduk. Bu hedefimizi, tam olarak tahakkuk ettiremedik. Bu durumun, bizim açımızdan, nedenlerini çalışmamızın ilgili bölümünde gösterdik. Ona ait kitap ve makalelerinin bir listesini hazırladık. Bu çalışmalarla ilgili değerlendirmeleri, imkânlar ölçüsünde, konularının mütehassısı arkadaşlarımıza yaptırdık. Neticede merak ettik, merakımızın gereklerini yapmaya çalıştık ve elinizdeki naçiz esere ulaştık. Belki bizim haricimizde de merak edenler bulunur diye de yayınlamaya karar verdik.
Boyutlarının küçüklüğüne rağmen bu çalışmamız sırasında, çok sayıda dostumuzdan yakın ilgi ve alâka gördük. Bu vesile ile Diyanet İşleri Başkanlığı’nın farklı birimlerindeki fedakâr personeline, Emekli Sandığı Sicil Arşivi görevlilerine, yakın çalışma arkadaşlarıma teşekkürlerimi, bir defa da yazılı olarak ifade etmem yirende olacaktır. TBMM Kütüphanesi’nin yardım sever görevlilerini müdürleri Ali Riza Cihan’ın şahsında burada bir defa daha tebrik etmek, Sicil Arşivi Müdürdülüğü’nden bu sırada emekli olan İhsan Ezherli’yi muhabbetle anmak benim için en zevkli bir görevdir.
Bu çalışmanın bütün kusurları bize aittir. Hata ve eksikliklerimizi gösterenlere içten teşekkür ederiz.
Mart 2002
Prof. Dr. Nesimi YAZICI