Arapça Kelimelerin Geniş Anlam Dünyası
Sahili Olmayan Bir Okyanus: Arapça
Arapça, dilde katre, âlemde derya, gönülde umman olan bir dildir. Arapça, ilim yolcularının sırt çantasında taşıması gereken pek kıymetli bir cevherdir. Arapça öğrenmek, dilin zenginliğinde ve derinliğinde boğulacağını çok iyi bildiğin halde sahili olmayan bir okyanusa hayranlıkla bakarak dalmak demektir. Yüzmeyi öğrendikçe daha çok sevdiğin ve bir daha ondan kopabilmenin zor olduğunu anladığın bir dildir Arapça...
Arapçanın ilk harfi olan أَلِفٌ Elif, sıcaklık ve samimiyet olan أُلْفَةٌ Ülfet'in temelidir; öğrenmeye en başından başlarken ısıtır içimizi; gönlümüzü… Vâv, Elif'in iki büklüm olmuş halidir. Elif olan insan, tevazu yani alçakgönüllülük ile Vâv olur, Vâv ise dik durarak Elif olur. Özetle insan hayatı, Vâv ile Elif arasındadır.
Arapçada رَفِيقٌ Refîk, yol arkadaşıdır; seninle sadece yola değil duygularına da eşlik eder. Onun için yola işitenle değil, hissedenle çıkılır. İşiten kimse, yoldaki seslerden korkarak ve ürkerek seni her ân yalnız bırakabilir fakat hisseden, dokunulduğunda koku veren fesleğen gibi her zaman yüreğine dokunur, yalnız bırakmaz asla seni...
Arapçada Arkadaş anlamında birçok kelime vardır fakat "gönüldaş, sırdaş, candan arkadaş" olan "Halîl خَلِيلٌ" kelimesinin yeri çok ayrıdır. Unutmamak lazım ki; bu hayatta, Halîl'i خَلِيلٌ iyi seçmezseniz, samimiyetinize Halel خَلَلٌ gelmesi ve dostluğunuzun İhlâl إخْلَالٌ edilmesi kaçınılmazdır!
Arapçada beklemek anlamına gelen İntizâr اِنتِظَارٌ kelimesinin kökü, derin tefekkürle bakmak demek olan Nazar نَظَرٌ kelimesidir. İntizâr'ın; yani bu bekleyişin türü, bir kimsenin ya da istenilen bir şeyin, yakın zamanda geleceğini umarak, yolunu gözleyerek ve gelme ümidini asla yitirmeyerek büyük bir özlemle gelmesini beklemek demektir.
Arapçada zamirler çekilirken, "öteki, diğeri ve bir başkası" gibi anlamlara gelen "O" demek olan هُوَ zamiri ile başlar. BEN anlamına gelen Ene أَنَا zamiri ise sona bırakılır. Burada belki de verilen mesaj şudur: ''Hayatının ölçüsü, Hodgamlık (kendini düşünmek) değil her zaman 'Diğergamlık' (başkasını düşünmek) olsun!''
Arapçada "Ben" yani أنَا zamirinin sonunda uzatma harflerinden olan Elif olsa da okunurken "Enâ" şeklinde uzatarak değil "Ene" şeklinde uzatılmadan okunur. O elif varya işte o, insanın benlik barajının önünde duran set gibidir ve verilen muhtemel mesaj şöyledir: "Ben" derken, "Beeeeen varya beeeeen" diye uzatma demektir!
Arapçada Vicdân وِجْدَانٌ kelimesi, bulmak, vb. anlamlara gelmesinin yanında bir anlamı da ''gidilen yolu sevgi ve aydınlık ile bulmak'' anlamına gelmektedir. Buradan hareketle; küreselleştikçe ısınan şu geçici dünyada, karanlıkta kalan benliğimizi aydınlıkta bularak yolumuzu kaybetmememiz için gerekli tek şey vicdandır.
Arapçada "çaba, istek ve kıskançlık" gibi anlamlara gelen Gayret غَيْرَةٌ kelimesi ile "mağara, dibe batmak" vb. manası olan غَارٌ kelimesi aynı kökten gelmektedir. Kişi bu hayatta, karanlık ve soğuk bir mağarada kalmaması için gayret ile kıskançlıktan uzak durmayı temel ölçü edinmelidir ki başarıya ulaşsın.
Arapçada Köprü demek olan "Cisr جِسْرٌ" kelimesi ile "Cesâret جَسَارَةٌ" kelimesi aynı kökten gelmekte olup bize verilen muhtemel mesaj şöyledir: ''Başarılı olmak için köprüyü aşarak öte tarafa geçme adına gerekli olan tek şeydir Cesâret; adım atmak, emek vermek, gayret etmek, mücadele etmek...''
Arapçada Merhem مَرْهَمٌ kelimesi, "huzur veren ve dinlendiren hafif yağmur" anlamına gelen ''Rihme رِهْمَةٌ'' kelimesiyle aynı kökten türemiştir. Unutmayın ki; dost da merhem gibidir, hepimize huzur verir ve yürek sızısına iyi gelen hafif tatlı yağmur gibi serinletir. Böyle dostlarınızı asla bırakmayın ki yalnız kalmayasınız!
Arapçada "Müfred مُفْرَدٌ" kelimesi, tekil yani "Yalnız" demektir. "Ferd فَرْدٌ" kelimesi de aynı kökten gelmekte olup verilen muhtemel mesaj şöyledir: ''Derdi olan bir Ferdin, attığı adımlarda, çıktığı yokuşlarda ve yürüdüğü yollarda yalnız olması ve kimi zaman tek kalması da buradan kaynaklanmaktadır!''
Arapçada İftira اِفْتِرَاءٌ kelimesinin kökünde, "ince ince doğramak, kıymak, yarmak, bir şeyin ortasını boşaltmak" vb. anlamlar vardır. Kelimeye dikkatle bakıldığında, iftirâ atan kimsenin, başkasında yarık veya çukur açtığını ve iftira attığı kimsenin içini boşalttığını zannettiğini fakat cehennemde kendisine çukur açtığının hiç farkında olmadığını gözlemlemekteyiz, maalesef...
Arapçada Vefâ وَفَاءٌ kelimesinin, tamamlamak, yerine getirmek vb. anlamlarının yanında bir anlamı da "eksiği kapatmak" demektir. Bu açıdan bakıldığında; "Vefâ" kelimesi, temas ettiğimiz bu anlamın yanında her yüreğin kaldırabileceği bir şey değildir. Çünkü her yürek, eksiği veya yarayı kapatamaz.
Arapçada Vefât وفَاةٌ kelimesi, Vefâ وَفَاءٌ kökünden gelir. Sözünü tutmak, borcunu ödemek demektir. İnsan, dünyaya geldiğinde kendisine verilen beden emanetini taşır ve öldüğünde sözünü tutup emaneti teslim etmiş olur. Borcunu tertemiz bir yaşamla ödeyenlerden olmamız dileğiyle…
Arapçada "Dağ" anlamına gelen "Cebel جَبَلٌ" kelimesinin kökünde, "yoğurmak, şekil vermek, eğitmek" gibi anlamlar vardır. İlâhî eğitim, işaret ve bildirim olan Vahyin, Dağ ile olan bu anlamdaki ilişkisi, birlikteliği ve bağlantısı ne kadar da muazzam!
Arapçada Mutluluk anlamına gelen Sürûr سُرُورٌ kelimesi ile Gizli demek olan Sır سِرٌّ kelimeleri aynı kökten gelmektedir ve belki de bu iki kelime, bize şu mesajı veriyordur: ''Mutluluğunu herkesle paylaşma, sadece yakın olan dostların bilsin yeter, çünkü hasedin uykusu hafiftir ve her an uyanabilir o hafif uykusundan...''
Arapçada "Şükür شُكْرٌ" kelimesinin kökünde ''dolu olmak, dışarı taşmak'' anlamı vardır. Buradan hareketle; insanda Şükür olduğu müddetçe, dilin, kalbin ve diğer organların, nimeti veren Allah'ın zikriyle dolması ve bu dolulukla nankörlüğe karşı direnme gücü elde etmesi demektir.
''Sana Mecbûrum'' ne demektir? Arapçada جَبَرَ Cebera fiili, "bir şeyi onarmak, kırık olanı tamir etmek" demektir. Allah'ın bir ismi de ''Cebbâr جَبَّارٌ'' olup dilediğini yapan, kırılanları onaran ve noksanlıkları tamamlamaya gücü yeten demektir. Allah'ım, Senin onarmana muhtacız...
İlim tahsili yolunda bazen, "hayır ben bunu öğrenemeyeceğim, yapamayacağım, sanki olmuyor" gibi hislere kapılmak oldukça doğaldır. İşte biz buna, "İlmin Yokuşu" diyoruz. Biraz daha çabayla o yokuşu aşmak, diğer yokuş gelinceye kadar bu düşüncelerden sıyrılmaya vesile olacaktır.
Velhasıl; buraya kadar temas ettiğimiz bazı Arapça kelimelerin derin ve engin anlamları, bizlerin kısır bilgisiyle tespit edebildiği anlamlardır. Elbette bunların dışında daha derin ve engin anlamlar içeren kelimeler bulunmaktadır.
Daha fazla bilgi için bkz. "Arapçanın Dehlizleri" Kitabı.