Prof. Dr. Süleyman BAKİ
Kuzey Makedonya Tetova Üniversitesi Felsefe Fakültesi

Balkanlarda Hz. Peygamber sevgisi ve mevlit geleneği

Balkanlar ya da Rumeli diye ifade edilen coğrafyada yaşayan Müslümanlarda Hz. Peygamber sevgisi ayrı bir anlam ifade etmektedir. Rumeli insanında peygamber sevgisi bazen şiirde bazen nesirde yankı bulmaktadır. Beş asırdan fazla Osmanlı Devleti idaresi altında kalan Rumeli topraklarında Hz. Peygamber’e duyulan aşk ve sevgi, başka hiçbir insana karşı hissedilmemiştir. Yine Rumeli insanı, gönlündeki peygamber aşkını, mahza Mevlit Kandili olarak bilinen rebiülevvel ayının 12. gecesinde coşkulu bir şekilde hisseder ve yaşar. Osmanlı’nın bir parçası olan Balkanlar’da mevlit geleneği, fert ve toplum hayatının kıymet ifade eden bir değeridir. Bu sebepten dolayıdır ki mevlit ve mevlit merasimleri Rumeli’de oldukça neşvünema bulmuş, son zamanlarda bazı bölgelerde kısmen değerini yitirmeye başlamış olsa da hâlâ yaygınlığını sürdürmektedir.

Osmanlı kültüründe, Hz. Peygamber’in doğum günü olarak kabul edilen rebiülevvelin 12. gününde tertiplenen merasimlerin başlangıcı hakkında kesin bir bilgi olmamasına rağmen, Osmanlılar tarafından Balkanlar’ın fethiyle birlikte bu coğrafyada mevlit merasimlerinin yapılmaya başlandığı da bilinmektedir. Saraybosna’daki Gazi Hüsrev Bey Camii’nin 938 (1531) tarihli vakfiyesinde mevlit için yılda 300 dirhemin tahsis edildiği görülmektedir. Dolayısıyla bu tarih, mevlit töreninin Fatih Sultan Mehmed’in Bosna’yı fethinden (1463) 68 yıl sonra yapıldığını göstermektedir. Bu coğrafyadaki diğer camilere ait vakfiyelerde veya şahsi vasiyetnamelerde de benzeri kayıtlara rastlanmaktadır. Ancak, Kanuni Sultan Süleyman döneminden itibaren saray tefrişatında/protokolünde yer almaya başlamış olması, söz konusu geleneğin belki de ilk olarak Balkanlar’daki resmî protokol olarak ortaya çıktığının bir kanıtıdır. Selânikî’nin kaydettiğine göre, 1566 yılındaki Zigetvar (Macaristan) seferi sırasında Kanuni Sultan Süleyman’ın vefatının saklanmaya çalışıldığı bir ortamda, padişahın otağında rebiülevvelin on ikinci gecesi mevlit okunmuş, ertesi gece de sadrazamın çadırında tekrarlanmıştır. Şeyhülislam Şeyhî Efendi’nin öğrencisi olarak zikredilen Sırbistan’daki Alacahisarlı (Kruševac) ve babası Sofyalı Bali Efendi’nin halifesi olan Şeyh Necmuddin Hasan, mevlit okurken ilk olarak onun tarafından bizzat cami minaresinde kandil yakılmaya başlandığı zikredilmektedir. Bu olay Padişah III. Murad’ın çok hoşuna gitmiş ve 10 Şubat 1588’de (12 Rebü’l- Evvel 996) bütün minarelerde Resul-i Ekrem’in doğum yıl dönümü münasebetiyle kandil yakılmasını ve camilerde, mescitlerde mevlit okunmasını emretmiştir. Osmanlı geleneği olan bu merasimin, o tarihten itibaren Balkanlar’da da resmen kutlandığının kanıtıdır. (Aruçi, Muhammed, “Balkanlarda Mevlit Geleneği”, Köprü Dergisi, Üsküp, Aralık, 2006, yıl:4, sayı:19, s. 28-31; Okiç, Tayyib, “Çeşitli Dillerde Mevlidler ve Süyeman Çelebi Mevlidinin Tercemeleri”, İİFD, sy. 1, Ankara 1975, s. 38.)

Osmanlı döneminde, XIX. asrın ikinci yarısına kadar günümüz Kuzey Makedonya, Bosna, Sancak, Arnavutluk, Bulgaristan, Sırbistan, Batı Trakya, Karadağ ve Kosova’da Süleyman Çelebi’nin “Vesiletü’n-Necat” adlı eserinden Türkçe mevlitler okunmuştur. Bu tarihten sonra Hafız Ali Ulçinaku tarafından 1884 tarihinde İstanbul’da basılan “Terceme-i mevlud ala lisani Arnavud” ismiyle yayımlanarak Arnavutça’ya (Dizdari, İslam, “Mevludet në gjuhën shqipe u ndikuan nga mevludi Sulejman Çelebiut”, Uluslararası Süleyman Çelebi ve Mevlit Sempozyumu, Osmangazi Belediyesi Yay., Bursa, 2007, s. 353-356.) ve Nikşiçli Salih Gaşeviç tarafından da Boşnakça’ya tercüme edilmiştir. Arnavutça ilk mevlit metni, elyazması olarak XVIII. asırda yazılmıştır. Daha sonra XIX. asırda Osmanlıca yazıyla Arnavutça mevlitler yayımlanmaya başlamıştır.

Kuzey Makedonya ve Kosova’da Türkçe ve Arnavutça mevlit okunmakta, az da olsa Makedonca ve Boşnakça da okunmaktadır. Türkçe olarak sadece Süleyman Çelebi’nin Vesiletü’n-Necat adlı mevlidi okunmaktadır. Dizdari’ye göre Arnavutça yazılan mevlitlerin çoğu Süleyman Çelebi’nin mevlidinden esinlenerek kaleme alınmış, hatta bazı bölümler bu mevlidin tercemesidir. Hz. Peygamber’in hayatının anlatımında hemen hemen hepsi Süleyman Çelebi’nin anlatımıyla yetinmişlerdir. Bir kısmı bazı bölümlere eklemede bulunmuş veya bazı bölümleri çekmişlerdir. Buna örnek, ilk mevlit olan Hasan Züko Kamberi’nin mevlididir. 

Mevlit okuma merasimleri incelendiğinde Arnavutlarda çok etkin olan Türk geleneğini görmek mümkündür. Kuzey Makedonya ve Kosova’da mevlit merasimleri, özellikle Hz. Peygamber’in doğumu, kandil geceleri veya özel durumlarda yani yöre halkının mutlu veya yakınlarının ölümü gibi hüzünlü günlerinde okunmaktadır. Mevlide, Kur’an’dan bir aşır okunarak başlanmakta; günün önemine binaen bir konuşma, aralarda ilahilerle birlikte mevlidin tüm bahirleri okunmakta, arada salavatlar getirilmektedir. Peygamber Efendimizin doğum anını anlatan bölüme gelindiğinde saygı ifadesi olarak herkes ayağa kalkmaktadır. Sonunda mevlit duası okunur. (Dizdari, age, s. 362-367.)

Osmanlı döneminde Balkanlarda mevlit merasimleri

Osmanlı döneminde Balkanlar’da mevlit törenlerini iki başlıkta incelemek mümkündür:

1- Konaklarda ve evlerde icra edilenler.

2- Resmî devlet ricalinin katıldığı merkezî camilerden birinde yapılanlar.

Bosna’da başlıca mevlit töreni Gazi Hüsrev Bey Camii’nde gerçekleşir. En yüksek devlet ricalinden avama kadar bütün halk, kalabalık bir kitle hâlinde camiyi doldurur, törenden sonra da özellikle XIX. yüzyılda vali konağına gidilir ve zamanın valisi  Mevlid-i Nebi vesilesiyle tebrik edilirdi. Bosna resmî gazetesi olan Bosna’nın 14 Haziran 1870 tarihli nüshasında öyle bir haber yer almaktadır. Dolayısıyla Osmanlı döneminde diğer bölgelerde olduğu gibi Balkanlar’da da Süleyman Çelebi’nin (ö. 825/1422) “fâilâtün fâilâtün fâilün” kalıbıyla hicri 812’de (1409) yazdığı Vesiletü’n-Necat adlı eser, bu coğrafyanın hemen her yerinde özellikle Resul-i Ekrem’in doğum yıl dönümü münasebetlerinde okunmuş, bestelenmiş, çeşitli dillere çevrilmiş ve nazireleri yazılmaya çalışılmıştır. 

Ayrıca tüm Balkan coğrafyasında, mübarek gün ve gecelerin (kandil geceleri) yanı sıra doğum, ölüm, sünnet, evlenme, askere gönderme, satın alınan veya inşa edilen yeni eve girme gibi pek çok vesile ile ve âdeta bir ibadet ciddiyetiyle günümüze kadar okunagelmiştir. Sehl-i mümteni kabul edilen ve sade bir Türkçe ile yazılan Vesiletü’n-Necat adlı eser ayrı bir değer taşımaktadır. Balkanlar’daki Türk, Boşnak, Arnavut, Pomak ve benzeri halklar arasında çok beğenilmiş, Süleyman Çelebi’nin aynen yazdığı Türkçe ile sevilerek okunmuştur. Söz konusu eser, asıl isminden ziyade bu bölgede “mevlid”, “mevlid-i nebî”, “mevlid-i şerif”, “mevlüt”, “mevlûd” veya “mevlûd-i şerif” olarak tanınmaktadır. Boşnaklar ve Pomaklar arasında yeni doğan çocukların bir kısmına “Mevludin”, Arnavutlar’da ise “Mevlüt / Mevlyt” veya “Mevlüdin” isimleri verildiği de görülmektedir. (Aruçi, Muhammed, “Balkanlarda Mevlit Geleneği”, Köprü Dergisi, Üsküp, Aralık, 2006, yıl:4, sayı:19, s.28-31; İzeti, Metin, “Rumeli İnsanında Peygamber Sevgisi”, Yedi İklim Dergisi, İstanbul, sayı 194, Mayıs 2006, s.100.)

Kuzey Makedonya ve Kosova’da mevlit merasimlerinin toplumsal değeri

Bütün Rumeli coğrafyasında olduğu gibi Kuzey Makedonya ve Kosova’da, Osmanlı’nın bu bölgeye gelişinden itibaren mevlit ve mevlit merasimleri dinî ve kültürel değer olarak kabul görmüştür. Mevlit törenleri âdet ve gelenek hâline gelmiş, mübarek gün ve gecelerde, ölüm, doğum, çocukların sünnet merasimi gibi değişik vesilerle düzenlenmiş ve de düzenlenmeye devam etmektedir. 

Özellikle Osmanlının bölgeden çekilişinden ve Komunist rejimin gelmesinden sonra Makedonya ve Kosova Müslümanları, dinî hayatta baskı ve zorlamalara maruz kalmıştır. Dinî eğitim ve uygulamaların yasaklandığı, din, iman, İslam, Allah, peygamber gibi kavramların dile getirilmesinin yasaklandığı, dinî merasimlerin sıkıca yasaklandığı, medrese ve mekteplerin kapatıldığı, camilerin yıkıldığı ve kapatıldığı, Müslümanların bir araya gelip dinlerini öğrenmelerinin yasak olduğu bu dönemlerde Müslümanların toplanmasına, İslam dininin bazı temel esaslarının öğrenilmesine, Kur’an okunup dinlenmesine, Hz. Peygamber’in hayatının bazı bölümlerinin öğrenilmesine, Müslüman çocukların Müslüman olduklarının hatırlatılmasına sebep olan nadir vesilelerden biri de mevlit merasimleridir. Komünizmin ağır şekilde uygulandığı o dönemlerde mevlit merasimlerinin polis iznine tabi tutulması, merasime katılacakların sayısının kısıtlı olmasına müsaade edilmesi ve katılanların tek tek isimlerinin tespit edilerek merasimlere kısmi müsaade verilmesi, yaşlılar ve dönemin uleması tarafından belirtilmektedir. O dönemlerde mevlit merasimleri, toplum düzeyinde dinî hayatın canlılığını koruyabilmesi için Makedonya ve Kosova Müslümanları açısından çok önemli bir yer teşkil etmektedir. Mevlit merasimleri, dinî şuurun canlı tutulması, millî manevi değerlerin yaşatılması, Kur’an ve Allah sevgisinin zinde kalması, Hz. Peygamber’e olan aşkın dile getirilmesi anlamına gelmekteydi. Ayrıca mevlit merasimleri, toplumsal ve siyasi konular gibi temel hususların tartışıldığı günümüz “panel”, “konferans” veya “yuvarlak masa toplantıları” mesabesindeydi.  Akrabalık, dostluk ve komşuluk ilişkilerinin gelişmesinde mevlidin önemli katkısı vardı. Kısacası, millî ve manevi değerlerin yasaklandığı o dönemlerde dinî ve millî şuurun muhafazasında mevlit ve mevlit merasimleri önemli bir görev ifa etmiştir.  

Evlerde yapılan mevlitlerde, duanın ardından yemekler ikram edilir ve ev sahipleri arasında büyük bir sevinç gözlemlenir. Müslüman her çocuk, dinin ilk ve en güzel tezahüratını bu tür münasebetlerde bizzat yaşamıştır. Büyük bir coşku ve sevgi ile Hz. Peygamber’i bu tür törenler sayesinde küçücük kalplerde tasavvur etmeyi başarabilmişlerdir. Hatta bölgemizdeki yaşlılarımızdan alınan bilgilere göre, II. Dünya Savaşı ve sonrasında bu coğrafyada piyasadaki şeker kıtlığı yıllarca yaşandığında, ev sahipleri bir yıl boyunca mevlit gecesi için özel olarak şekerin temininde çaba gösterirler, yılın sair günlerini şekersiz geçirmeyi tercih ederlerdi. 

Günümüzde, Makedonya ve Kosova’da mevlit ve mevlit merasimleri hâlâ canlılığını korumaktadır. Mevlit Kandili’nde Üsküp, Kalkandelen, Gostivar, Ohri, Ustruga, Prizren, Priştine, İpek, Gilan, Cakova gibi büyük şehirlerde ve bunlara bağlı köylerin camilerinde mevlit okutulmaktadır. Özellikle büyük şehirlerde, bölgedeki diyanet başkanlıkları ve müftülüklerce merkezî bir camide, Mevlit Kandili ve diğer mübarek gün ve gecelerde halka açık mevlit merasimleri düzenlenmektedir. Ayrıca istenen her camide mevlit merasimleri de düzenlenmektedir. Bu merasimlere diyanet başkanı veya müftülerin yanısıra bölgenin ünlü hafız ve mevlidhanları katılmaktadır. Bölgeye göre Türkçe, Arnavutça ve Boşnakça mevlitler, ilahiler, kasideler ve aşr-ı şerifler okunmakta, vaaz ve sohbetler edilmektedir. 
Bunun yanı sıra nişan, düğün, nikâh, doğum, ad koyma, ölüm, sünnet, askere uğurlama, ev alma, dükkân satın alma, işe girme, iş yeri açma, hacdan dönme, hastalık ve kazadan kurtulma gibi insanların mutlu ve hüzünlü anlarında mevlit okutulmakta ve mevlit merasimleri tertiplenmektedir. 

Her ne kadar 1990’lü yılların başından itibaren Vehhabi/Selefi inanç ve anlayışının etkisinde kalan bazı gruplar ve bazı ilahiyatçılar tarafından mevlit okumanın, dinlemenin ve mevlit merasimi düzenlemenin ve bunlara iştirakin bidat hatta küfür olduğu konusunda yanıltıcı bilgiler yayılsa da halkın büyük bir kısmında mevlit hâlâ güncelliğini korumayı başarmıştır. Hem camilerde hem de evlerde mevlit okunmakta ve mevlit merasimleri düzenlenmeye devam edilmektedir. Bu husus Makedonya’da Kosova’ya nazaran daha canlıdır.  
Makedonya ve Kosova’da Türkçe  mevlit, Süleyman Çelebi’nin mevlidi Osmanlıca harflerle okunmaya devam etmektedir. Arnavutça mevlitler ise çoğunlukla Süleyman Çelebi’nin mevlidinin Tahir Popova tarafından Arnavutça tercümesi Osmanlıca ve Latin harflerle okutulmaktadır. Fakat, yer yer farklı mevlitlerin de okunduğu bilinmektedir.