Cuma, Müslümanlar için mübarek bir gündür. Cuma namazı, şartlarını taşıyan kimselere farz-ı ayndır. Farz oluşu, Kitap, Sünnet ve İcma ile sabittir.
Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyruluyor:
يَآ اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوٓا اِذَا نُودِيَ لِلصَّلٰوةِ مِنْ يَوْمِ الْجُمُعَةِ فَاسْعَوْا اِلٰى ذِكْرِ اللّٰهِ وَذَرُوا الْبَيْعَۜ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ
“Ey İman edenler! Cuma günü namaza çağrıldığı (ezan okunduğu) zaman hemen Allah’ı anmaya koşun ve alışverişi bırakın. Eğer bilmiş olsanız, elbette bu, sizin için daha hayırlıdır.”120
Abdest alıp camiye giden ve cuma namazını kılanlar hakkında Peygamberimiz şöyle buyuruyor:
مَنْ تَوَضَّأَ فَأَحْسَنَ الْوُضُوءَ ثُمَّ أَتَى الْجُمُعَةَ فَاسْتَمَعَ وَأَنْصَتَ غُفِرَ لَهُ مَا بَيْنَهُ وَبَيْنَ الْجُمُعَةِ وَزِيَادَةُ ثَلاَثَةِ أَيَّامٍ
“Bir kimse güzelce abdest aldıktan sonra Cumaya gelir, susarak hutbeyi dinlerse, üç gün fazlasıyla bu cumadan diğer cumaya kadar olan zaman içindeki günahları bağışlanır.”121
Cuma namazını terk edenler hakkında Peygamber Efendimiz çok önemli bir uyarıda bulunmuştur. Ebû Hüreyre ve Abdullah b. Ömer, Peygamberimizin minber üzerinde şöyle buyurduğunu işittiklerini söylediler:
لَيَنْتَهِيَنَّ أَقْوَامٌ عَنْ وَدْعِهِمُ الْجُمُعَاتِ أَوْ لَيَخْتِمَنَّ اللَّهُ عَلَى قُلُوبِهِمْ ثُمَّ لَيَكُونُنَّ مِنَ الْغَافِلِينَ
“Herhangi bir cemaat ya cuma namazını terk etmekten sakınsınlar yahut da Allah Teala onların kalplerini mühürler de gafillerden olurlar.”122
Cuma günü Müslümanlar için bir bayramdır. Bugün, yıkanıp temizlenmek, tırnakları kesmek, dişleri fırçalamak, güzel koku sürünmek, iyi ve temiz elbiseleri giyerek camiye gitmek müstehabdır. Ezan okununca, cuma namazı kılmakla mükellef olanların işlerini bırakıp hemen camiye gitmeleri gerekir.
Cuma namazının bir kimseye farz olması için Müslüman olmak, akıllı ve ergenlik çağına gelmiş olmaktan başka birtakım şartların daha bulunması lazımdır.
Bunlar, cumanın farz olmasının şartları ile cumanın sahih olmasının şartları olmak üzere iki çeşittir.
1. Cuma Namazının Farz olmasının Şartları
Bir kimseye cuma namazının farz olması için o kimsede altı şartın bulunması gerekir:
1. Erkek olmak,
2. Hür olmak,
3. Mukim olmak,
4. Sağlıklı olmak,
5. Kör olmamak,
6. Ayakları sağlam olmak.
Bu şartlar kendisinde olmayan kimseye cuma namazı farz değildir.
Buna göre, kadınlara, hürriyeti elinde olmayanlara, yolculara, hastalara, iki gözü kör olanlara, ayakları olmayan kötürümlere cuma namazı farz değildir. Ancak bu durumda olanlar, camiye gidip cumayı kılarlarsa namazları sahih olur ve o günün öğle namazının yerine geçer.
Kendilerine cuma namazı farz olmayan hasta ve yolcunun cuma namazı kıldırması caizdir.
Hastaya bakan bir kimse, bırakıp cumaya gittiği takdirde hastanın zarar görmesinden korkarsa cumaya gitmeyebilir.
Camiye gidemeyecek durumda hasta olanlar ile camiye gittiği takdirde hastalığının artmasından veya iyileşmesinin gecikeceğinden korkanlara da cuma namazı farz değildir. Yürüyemeyecek derecede düşkün ihtiyarlar da böyledir.
Bir ayağı kesik veya felçli olup da zorlanmadan yürüyebilen cumaya gider, yürüyemeyen ise gitmez.
2. Cuma Namazının Sahih Olmasının Şartları
Bu şartlar da altıdır:
1. Cuma namazı kılınan yerin şehir veya şehir hükmünde olması.
2. Cuma namazını devletçe görevlendirilen bir kişinin kıldırması.
Büyük bir toplulukla eda edilen cuma namazını kıldırmak isteyen kişiler arasında, biri “ben kıldıracağım”, diğeri “ben kıldıracağım” diye anlaşmazlık çıkabileceği gibi, bir grup bir kişiyi öne sürerken diğer bir grup da başkasını öne sürmeye çalışabilir. Namazın vakit içinde hangi saatte kılınacağı hususunda da anlaşmazlığa düşebilirler.
Bu sebeple, cuma kıldırmak yüzünden Müslümanlar arasında çıkabilecek anlaşmazlıklara yol açmamak ve düzeni sağlamak için cumayı kıldıranın, devletçe görevlendirilen bir kişi olması gerekir.
Herhangi bir sebeple izin almak mümkün olmadığı takdirde Müslümanlar, bir kişi üzerinde birlik yaparsa o kişinin kıldırdığı cuma namazı da zarurete binaen caiz olduğu gibi, yöneticileri Müslüman olmayan yerlerde de cuma ve bayram namazlarını kılmak caizdir.123
3. Cuma namazının öğle vaktinde kılınması.
Öğle vakti girmeden cuma namazı kılınamayacağı gibi, öğle vakti çıktıktan sonra da sahih olmaz.
4. Namazdan önce hutbe okunması.
Hutbenin, bir kişi bile olsa cemaat huzurunda okunması gerekir. Cemaatin hasta veya misafir olması da yeterlidir. Başka cemaat bulunmayıp sadece kadın veya çocuk bulunması hâlinde hutbe sahih olmaz.
5. Cuma kılınan yerin herkese açık olması.
Çünkü cuma namazı İslam’ın şiarından ve dinin özelliklerindendir. Bu sebeple açıktan kılınması lazımdır.
İmam namaz kılınan yerin kapısını kilitlese cuma namazı caiz olmaz. Diğer insanların girmesine izin verilirse caiz olur. Bir kalenin kapısını düşman tehlikesi sebebiyle kilitlemek zarar vermez.
6. İmamdan başka en az üç kişi cemaat bulunması.
Hutbe okunurken hazır olan cemaat gider ve hutbe okunduktan sonra başka bir cemaat gelirse cuma namazı yine sahih olur. Cemaatin hasta ve yolculardan olması da caizdir. Çünkü bunlar imam olabildiklerine göre cemaat da olabilirler.
Ancak, başka cemaat bulunmayıp da, cemaat sadece kadın veya çocuklardan meydana gelirse, bunlarla cuma namazı caiz olmaz. Çünkü bunlar imamlık yapamaz. Hatta iki erkekle bir kadın veya bir çocuğun bulunması hâlinde de cuma namazı sahih olmaz.
3. Hutbe
Hutbenin rüknü, Cenab-ı Hakk’ı zikretmekten ibarettir. Arapçadan başka bir dil ile de olabilir.
Allah’a hamd, tesbih ve tekbir getirmekle hutbenin farzı yerine getirilmiş olur, fakat sünnet terk edildiği için mekruhtur.
Hutbenin sahih olmasının şartları
a) Hutbenin namazdan önce okunması,
b) Hutbe kastıyla okunması,
c) Vakit içinde olması,
d) Hutbe okunurken cemaatten en az bir kişinin bulunması,
e) Bu kişinin kendisi ile cuma namazı kılınır bir kimse olması,
f) Hutbe ile namazın, namaza münafi bir iş ile ayrılmaması (yemek, içmek gibi).
Hutbe ikidir, araları hafif bir oturuş ile ayrılır. Her birinde Allah’a hamdedilir. Kelime-i şehadet okunur ve salavat-ı şerife getirilir. Birinci hutbede ayet okunarak vaaz ve nasihat yapılır. İkinci hutbede Müminlere dua edilir.
a) Hutbenin Sünnetleri
1. Hatibin, hutbeden önce minber tarafında bulunması,
2. Minbere çıkınca oturması,
3. Ezanın hatibin huzurunda okunması,
4. Ezan okunduktan sonra hatibin her iki hutbeyi ayakta okuması (Özürsüz, hutbeyi oturarak veya yaslanarak okumak mekruhtur.).
5. Hutbeyi cemaate karşı okumak,
6. Hutbeye —gizlice Eûzü Besmele çektikten sonra— Allah’a hamd ederek başlamak, şehadet kelimelerini okumak ve Peygamberimize salavat getirmek.
7. Vaz ve nasihat etmek,
8. Kur’an’dan bir ayet okumak,
9. İki hutbe okumak ve iki hutbenin arasında üç ayet okuyacak miktardan fazla olmamak üzere oturmak,
10. İkinci hutbeye de Allah’a hamd ve Peygamberimize salavat getirerek başlamak,
11. Müslümanlara mağfiret, yardım ve afiyetle dua etmek,
12. İkinci hutbede, sesini birinci hutbeden biraz daha alçaltmak,
13. Her iki hutbeyi de fazla uzatmamak.
14. Hutbe bitince ikamet getirmek.
Hutbe okunurken konuşmak mekruh olduğu gibi, konuşana susmasını söylemek de mekruhtur.
Hatibin minbere çıkışından itibaren cumanın farzı kılınıncaya kadar, konuşmak, konuşana sus demek, Kur’an okumak, salat ve selam getirmek, (Peygamberimize salat ve selam getirilmesi gereken durum olursa, bunu içinden getirir) tesbih çekmek, verilen selamı almak, yemek ve içmek gibi hutbeyi dinlemeye engel olan şeyler mekruhtur. Görülen bir yanlışı baş, göz ve el işareti ile düzeltmeye çalışmak mekruh değildir. Hutbe okunurken namaz kılmak da mekruhtur. Hatip minbere çıkmadan önce cumanın ilk sünnetine başlayan kimse, hatip henüz hutbeyi okumaya başlamamış ise vaciblerini yerine getirerek namazı hemen tamamlamalıdır. Hutbe okunurken istediği gibi oturulabilir, ancak namazda oturur gibi oturmak müstehabdır.
Bir özür sebebiyle cuma namazına gidemeyenlerin (hasta, yolcu ve hapiste olan kimseler gibi) cuma günü öğle namazını, cuma namazı kılındıktan sonra kılmaları müstehabdır. Cumadan önce kılmaları ise mekruhtur.
Bir özürden dolayı cumaya gidemeyen veya özürsüz olarak gitmeyenlerin cuma günü, cuma kılınan yerde öğle namazını cemaatle kılmaları mekruhtur. Cuma kılınmayan köy ve kırlarda ise mekruh değildir.
Cuma namazında imama ikinci rekâtın oturuşunda yetişen kimse, imam selam verdikten sonra cumayı tamamlar ve cumaya yetişmiş sayılır.
4. Cuma Namazının Kılınışı
Cuma namazı, dördü ilk sünnet, ikisi farz ve dördü de son sünnet olmak üzere on rekâttır.
Cuma günü öğle vakti ezan okunduktan sonra, önce dört rekât olan ilk sünneti kılınır. Bunun niyeti şöyledir: “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının ilk sünnetini kılmaya.”
Cumanın ilk sünnetinin kılınışı, aynen öğle namazının dört rekât sünneti gibidir. Sünnet kılındıktan sonra hatip minbere çıkar ve oturur. Bundan sonra camiin içinde bir ezan daha okunur. Hutbe bitince ikamet getirilir ve cumanın iki rekât farzı cemaatle kılınır. İmamın arkasındaki cemaat şöyle niyet eder: “Niyet ettim Allah rızası için bugünkü cuma namazının farzını kılmaya, uydum imama.”
Farzdan sonra cumanın dört rekât son sünneti kılınır. Bunun kılınışı da cumanın ilk sünneti gibidir. Niyeti şöyledir: “Niyet ettim Allah rızası için cumanın son sünnetini kılmaya.”
Cuma namazı böylece tamamlanmış olur.
5. Zuhr-i Âhir Namazı
Bir yerleşim yerinde birden fazla camide cuma namazı kılınıp kılınamayacağı konusunda İslam âlimleri arasında farklı görüşler vardır. Hanefi mezhebinde kabul edilen görüş, bir yerleşim yerinde birden fazla camide kılınan cumanın sahih olmasıdır.
Ancak İmam Ebû Yûsuf’a göre cuma namazı bir yerde sadece bir camide, şehrin büyük olması veya ortasından nehir geçmesi hâlinde ancak iki camide kılınabilir.
Şafiiler ise “ihtiyaç yoksa sadece bir camide kılınabilir” diyor. Bu imamlara göre, bir yerde birden fazla cuma namazı kılındığı takdirde namaza ilk önce başlayanların namazı sahih olur, sonraya kalanların namazı sahih olmaz. Hepsinin beraber kılması ve hangisinin ilk önce kıldığının şüpheli olması hâlinde ise hiçbirinin namazı sahih olmaz.
Bu durumda cumanın şartlarından biri kaçırılmış ve cuma namazının caiz olması şüpheli hâle gelmiştir.
Bu görüşte olanlar, cumanın sahih olmaması ihtimaline karşı ihtiyaten vaktin farzını kılmak maksadıyla “Zuhr-i Âhir” adıyla dört rekât namaz kılınmasını gerekli görmüşlerdir.
Birden fazla camide kılınan cuma namazlarının sahih olduğu ve bu sebeple Zuhr-i Âhir kılmaya gerek olmadığı görüşünde olanlar: “Cuma’dan sonra ‘Zuhr-i Âhir’ kılmak ihtiyat değildir. Asıl ihtiyat, iki delilden en kuvvetlisi hangisi ise onunla amel etmektir. Bu meselede en kuvvetli delil, birden fazla camide cuma namazı kılmanın caiz olmasıdır” demişlerdir.
Bu durumda cuma namazı caiz olup, öğle namazının yerine geçtiğine göre, o gün ayrıca öğle namazını kılmaya gerek yoktur.
Bu iki görüşten herhangi biri ile amel etmek caizdir. Bu sebeple, cuma namazını kılan bir kimse, cumadan sonra “Zuhr-i Âhir = son öğle” niyetiyle dört rekât daha namaz kılmak mecburiyetinde değildir. Çünkü cuma namazı öğle namazının yerine geçtiğinden o gün ayrıca öğle namazı kılınmaz. Bununla beraber “Zuhr-i Âhir” kılmaya bir engel de yoktur. Dileyen dört rekât “Zuhr-i Âhir=son öğle” ile iki rekât da vakit sünneti kılar.
Zuhr-i Âhir namazına, “Niyet ettim Allah rızası için vaktine yetişip henüz kılamadığım son öğle namazını kılmaya” diye niyet edilir. Bu son öğle namazı, öğlenin dört rekât farzı gibi kılınmakla beraber, sünnetlerde olduğu gibi dört rekâtın hepsinde Fâtiha’dan sonra sure okunması daha iyi olur.
İki rekâtlı vakit sünnetine de şöyle niyet edilir: “Niyet ettim Allah rızası için vaktin sünnetini kılmaya.” Bu namaz da sabah namazının sünneti gibi kılınır.
KAYNAKÇA:
120. 62/Cuma, 9.
121. Müslim, “Cuma”, 8.
122. Müslim, “Cuma”, 12.
123. Haşiyetü’t-Tahtâvî alâ’l-merâği’l-felâh, s. 331, Reddu’l-muhtâr alâ’d-dürri’l-muhtâr (İbn Âbidiî), I, 540, el-Fetâvâ’l-Hindiyye, I, 146.