Alman Psikiyatri ve Psikoterapi Derneği’nin bünyesinde Ruh Sağlığı Eylem İttifakı biriminin 2023 yılı için seçtiği “Korkuları Birlikte Hafifletelim/Giderelim” temasıyla, DİTİB’de bu yıl ilki gerçekleştirilen hafta kapsamında; özelde ölüm korkusunu, genelde ise “korku” kavramını ve korkuları gidermenin, hafifletmenin yolları ve metotları ele alınacak. Konular hem dini hem de bilimsel açıdan ilahiyat, psikoloji, sosyal ve diğer danışmanlık alanlarında uzman kişiler tarafından işlenecek.
Köln DİTİB Genel Merkez’de “Def-i Gam Haftası” kapsamında düzenlenen açılış etkinliğine; DİTİB Genel Başkanı Dr. Muharrem Kuzey, yönetim kurulu üyeleri, birim müdürleri ile davetliler katıldı.
Kur’an-ı Kerim tilavetinin ardından MoscheeForm Direktörü Murat Şahinarslan, Def-i Gam Haftası kapsamında hafta boyunca düzenlenecek etkinliklerle ilgili bilgi verdi.
İnsanın yaratılışının iki temel boyutundan bahseden Dr. Muharrem Kuzey, “İnsanın yaratılışına baktığımız zaman bir taraftan Allah'ın ilahi nefhasından ruhuna üflendiğini görüyoruz. Yani özümüzde bir manevi yüce Rabbi’mizin o lütfunu taşıyoruz. Bir taraftan da topraktan yaratıldığımızı görüyoruz. İşte tam imtihanın sırrı da burada ortaya çıkıyor diye düşünüyorum. Çünkü bizi insan yapan bu iki kutuplu olmamız ve bizleri Allah katında belki makbul kul konumuna getirecek olan da bu iki kutbumuzu dengeleyebilmek, o manevi tarafımızla nefsani olan topraktan gelen tarafımızı dengeleyebilmekle mümkün diye düşünüyorum. Biz bu dünyada imtihan için varız. İmtihanın birisi de bu korkuyla alakalı yüce Rabbi’miz çok açık bir şekilde korkuyla imtihan edileceğimizi bize haber veriyor.” ifadelerini kullandı.
Def-i Gam Haftası’nı Almanya genelinde yaygınlaştırmak istediklerini dile getiren Kuzey, “Günümüzün en önemli sorunlarından bir tanesi insanların bedensel sıkıntılarından daha ziyade psikolojik sıkıntıları. Belki yaptığımız bu programlar bir nebze olsun yol gösterici mahiyetindedir. Bir bilinç oluşturmaya, bir hassasiyet oluşturmaya gayret gösteriyoruz. Rabb'im inşallah hayırlara vesile kılsın diye dua ediyorum.” diye konuştu.
Hafta boyunca sürecek etkinliklerin ilkine konuşmacı olarak katılan DİTİB Yönetim Kurulu Üyesi Uzman Psikolog Dr. Emine Seçmez’de “Neden korkarız? Korku nasıl algılanır?” konu başlığı ile sunum yaptı.
Korku duygusunun hayatta kalma mekanizması olduğunu söyleyen Seçmez, “Korku dediğimiz kelime sadece noktasal manada bir tek şeyi belirten değil, çok karmaşık, çok derin ve geniş alanları olan bir durumdan bahsediyoruz. Heyecan da korkunun bir parçasıdır. Eğer boyut fazla olursa, heyecan dediğimiz duygu hem olumlu hem olumsuz olabildiğini görüyoruz. Korku bizi yerine göre hayati tehlikelerden korur, yerine göre motive eder. Yani korkunun içerdiği geniş yelpaze aslında hiç de öyle olumsuz içeriklerden mevcut, kaçmamız gereken, engellemeye çalışmamız gereken, korkmayalım diye uğraşmamız gereken herhangi bir olgu değildir. Hayatın aslında ta kendisidir.” ifadelerini kullandı.
Örnekler vererek konuşmasını sürdüren Seçmez, “Korku aslında Allah’u Teala’nın bize bu dünyaya gelirken monte ettiği alarm sistemidir” dedi. Seçmez şöyle devam etti: “O kadar harika bir alarm sistemi ki bu, hayattaki süremiz boyunca biz bir yolcuyuz ve bu dünyada misafiriz diyoruz. Ve madem misafiriz, madem yolcuyuz, bir yerden geldik, bir yere gidiyoruz, burada geçireceğimiz yani ömür dediğimiz süre içerisinde de donanımımız bu dünyaya uygun olması gerekiyor ki ayakta kalabilelim. İşte tam da bu manada korku aslında bizim hayatta kalma mekanizmamızdır. Biz insanlar hayatımızın belli zamanlarında, belli dönemlerinde bu alarm sisteminin kullanım kılavuzunu uygun kullanmıyoruz. Yani alarm sisteminin gerekli gereksiz çok fazla yıpratmış oluyoruz. Dolayısıyla da bazı patolojik durumlar ortaya çıkıyor.” diye konuştu.
Seçmez, “Korkunun iyi taraflarından faydalanmak istiyorsak korkudan korkmayacağız, hayatımıza entegre edeceğiz.” diyerek sözlerini şöyle tamamladı:
“Yapmamız gereken görevlere odaklanacağız. Korkunun bizi motive etmesine izin vereceğiz. Bizi en çok bunaltan, bizi hasta eden, bizi yoran, şey gerçekten hayatınızda var olan, mücadele etmek zorunda olduğumuz şeyler değil aslında. Zihnimizde canlandırdıklarımız asıl bizi hasta ediyor. O yüzden zihnimizi kontrol altına alacağız.”