“Gerçek dostun üzüntülü ve sıkıntılı günlerde insanı yalnız bırakmayan” kimseler olduğunu anlatmak için “Dost, kara günde belli olur.” deriz. Bu atasözünü genellikle iyi günde etrafımızda pek çok kimsenin bulunduğunu fakat gerçek dostların tıpkı yıldızlar gibi karanlık çöktüğünde, yani kötü günde ortaya çıktığını belirtmek için kullanırız.

İyi de kötü günümüzde etrafımızdaki bunca insan nereye gider?

Tabii ki herkes ait olduğu yere gider. Gerçi zora düştüğümüz bir günde çekip gidene de dost denmez ki! Olsa olsa bunlar, iyi gün dostlarıdır. İyi gün dostları, sağlığımızın ve maddi imkânlarımızın yerinde olduğu günlerde mutluluk ve sevincimizi paylaşırlar. Hepsi bu kadar!

Sahi, bunlar neden sadece iyi günde yanımızda olurlar?

Çünkü iyi günlerde hiç kimsenin bedel ödemesine veya fedakârlık yapmasına gerek yoktur. Oysa kara günler böyle midir? Zor zamanlarda insanın karşısındakini dinlemesi, derdine ortak olması ve gerektiğinde elini cebine atması gerekir. Gerçek dostluk bunu yapmayı gerektirir. Zor günümüzde bizi yalnız bırakan vefasızları gördükçe, Âşık Veysel gibi sazı elimize alıp şöyle diyesimiz gelir:

“Dost dost diye nicesine sarıldım,

Beyhude dolandım, boşuna yoruldum,

Benim sadık yârim kara topraktır.”

Toprak demişken, sakın etrafımızdaki kuru kalabalıklar bizi aldatmasın. Nihayetinde “Yalnız öleceğiz, kabre yalnız gireceğiz, o kabirden yalnız başına kalkacağız ve hesabı da kendimiz vereceğiz.”

İşte bize bu zor zamanlarda gerçek bir dost gerektir.

Gerçekten de böyle bir dost var mıdır?

Elbette vardır. Gerçek dost tek olan Allah’tır. Her şey O’na muhtaçken O, hiçbir şeye muhtaç değildir. Bu yüzden derler ki, “Dost isteyene Allah yeter!”

Peki, Allah’ın dostluğunu kazanmak için ne yapmak lazımdır?

“Allah’ın rahmetini, bağışlamasını, rızasını ve muhabbetini kazanmak istiyorsak eğer, bir kul için zikir hayatının bir parçası olmalıdır.” Sözgelişi namaz bir zikirdir. Öyleyse cennet bahçelerinde Yüce Allah’ı zikredelim, yani o “…bahçelere uğradığımız zaman (oranın) nimetlerinden yararlanalım.” Bu bahçelerin neresi olduğunu merak edenler için hemen söyleyelim; dünyadaki cennet bahçeleri mescit ve camilerdir. İstersek evimizin bir köşesini de tek başına ibadet edebileceğimiz, Kur’an okuyacağımız (bize özel) bir cennet bahçesine çevirebiliriz.

Ayrıca zikir denince aklımıza başka şeyler de gelmektedir. Mesela “Her organın bir kulluk şekli vardır; zikir kalp ve dilin kulluğudur. Zikretmeyen dil; görmeyen göz, işitmeyen kulak, tutmayan el gibidir. Nitekim bir hadiste, ‘Zikreden kimse ile zikretmeyen kimse diri ile ölü gibidir.’ denilmiştir.”

Nefes alıp verdiğiniz sürece bütün uzuvlarınız diri, Allah ile dostluğunuz samimi olsun.