“Komşuluk ilişkilerinin ve iyi komşuya sahip olmanın çok çok önemli…” olduğunu anlatmak için “ev alma, komşu al” deriz. Bu atasözünü genellikle kendine ev arayan bir yakınımıza, oturacağı evin güzel olması kadar komşusunun da güzel ahlaklı olması gerektiğini anlatmak için kullanırız.
Peki, kötü komşuya denk gelirsek ne olur?
Maalesef rahatımız kaçar.
Ayağınızı sıkan bir ayakkabıyı açabilir veya yenisiyle değiştirebilirsiniz. Üzerinize uymayan bir elbiseden de benzer bir şekilde kurtulmanız mümkündür fakat kötü bir komşuya denk gelirseniz, ondan bu kadar kolay kurtulamazsınız. Eğer komşunuzdan göreceğiniz eziyetlere katlanırsanız ki - tarihte bu şekilde yapıp da sevap kazananlar ve kötü komşusunu topluma kazandıranlar dahi olmuştur – siz de iyi bir şey yapmış sayılırsınız. Sonuçta ikiniz de rahat edersiniz. Hatta muhitinizdeki insanlara da rahat bir nefes aldırmış olursunuz.
“Hayır, ben böylesine zorlu bir süreçten geçemem, benim bünyem kaldırmaz!” Diye düşünüyorsanız, en iyi ihtimalle bulunduğunuz muhitten başka bir yere taşınmanız gerekecektir. Çünkü huzurunuzun kaçtığı bir mahallede güven içinde oturamazsınız. Güven demişken, bakınız, yeri geldikçe komşuluk haklarının önemine değinen Sevgili Peygamberimiz ne buyuruyor: “Komşusunun, kendisine kötülük yapabileceği kaygısından kurtulamadığı bir kimse cennete giremez.”
Bu ihtar hepimizedir. Nasıl ki bir yerden ev alırken etrafta iyi komşu olup olmadığına bakıyorsak, birilerinin de bizim muhitimize bakarken bu kıstaslara dikkat ettiğini unutmayalım. Yani iyiliği ve güzelliği sadece başkalarında aramayalım, kendimiz de güzel ahlaklı olalım ve bunun için gayret gösterelim.
Gayret etmemiz gereken şeylerden biri de komşuluk ilişkilerini geliştirmek olmalıdır. Artık insanlar eskisi gibi birbirine tahammül edemez oldu. Zihinler ve gönüller dolu olduğundan, bir damla bile bizim taşmamıza, bazen de hırçınlaşıp birilerinin kalbini kırmamıza sebep olmaktadır.
Her ne kadar site ve apartman hayatı gibi nedenlerden ötürü komşuluk ilişkileri heder olsa da biz yine de birbirimizle tanışmak için bahaneler arayalım. Hiçbir şey yapamasak da selamı sabahı kesenlerden olmayalım. Birbirimizle selamlaştıkça gözlerimizin içine bakmaya, gözlerimizin içine baktıkça da havadan sudan konuşmaya başlarız. Bir de bakmışsınız ki birbirini tanıyan insanlar oluvermişiz. İşte kalplerin kaynaşması bu şekilde olmaktadır.
Peki, kalpler kaynaşırsa daha başka neler olur?
Neler olmaz ki!
Öncelikle kendi havamız, sonrasında ise bulunduğumuz muhitin ve şehrin havası değişir. Emin olunuz ki bu değişim mahallenin kedisine, köpeğine bile iyi gelir. O hâlde kalplerin kaynaşması ve komşuluk ilişkilerinin de pekişmesi için güzel davranışları devam ettirelim.