ÖN SÖZ
Yüce Allah (c.c.), tüm insanlığa dünya ve ahiret mutluluğunun yollarını göstermek için, ilk insandan itibaren kutsal kitaplar göndermiş, bu kitaplardaki kuralları insanlara bildirmek için de peygamberler görevlendirmiştir. Peygamberler hem ümmetine hak dini tebliğ etmiş, hem de kendinden sonra, insanlara dini anlatabilecek din görevlileri yetiştirmeye çalışmıştır. Bizim peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) de aynı şekilde davranarak, bir yandan Allah’ın dinini tebliğ ederken, diğer yandan ashabını en güzel bir biçimde yetiştirmiştir. Ayrıca ümmetine, kendinden sonra kıyamete kadar tüm insanlık için kaynak ve rehber olarak Kur’an’ı ve sünnetini bıraktığını belirtmiştir. Ne var ki, herkesin bu iki kaynaktan yararlanması mümkün olmamıştır. Bu açıdan müslümanlar bu iki kaynaktan yararlanarak dinî hükümleri bizzat çıkarabilenler ve ancak ehline sorarak bilgi sahibi olabilenler, diye ikiye ayrılmıştır. İlk gruba girenlere müftü, diğerlerine de -dini konular bakımından- halk/avam adı verilmektedir. Bilenlerle bilmeyenler arasında gerçekleşen dinî bilgi alış-verişine ise fetvâ faaliyeti denmektedir.
Fetvâ faaliyeti, önceden olduğu gibi, günümüzde de önemini korumaktadır. Ancak günümüzde, eğitim yaygınlaşmış, eğitim seviyesi yükselmiş, iletişim imkânları artmış, dinî bilgilere ulaşmak daha kolay hâle gelmiştir. Bunun sonucu olarak da, bir yandan yetkili olmayan kişilerin rastgele fetvâ verdiği, öte yandan her hangi bir konu ile alakalı pek çok farklı görüşün yaygınlık kazanması dolayısıyla, özellikle halk kesiminde karışıklığa yol açtığı gözlenmiştir. Üstelik fetvâ vermeye yetkili olanların da, modern iletişim araçları yoluyla halkı dinî konularda aydınlatırken düzeltilmesi zor hatalara düşmeleri ihtimali ortaya çıkmıştır. Bu sebepler, günümüz imkân ve ihtiyaçları da dikkate alınarak, fetvâ faaliyeti ile ilgili kuralların yeniden ele alınmasını gerekli kılmıştır. İşte elinizdeki bu eser, yukarıdaki ihtiyaçları bir nebze olsun karşılayacağını umduğumuz bir çalışmadır. Kısaca eser, günümüzde fetvâ verme sorumluluğunu üstlenen müftülere fetvâ konusunda kılavuz niteliği taşımaktadır.
Eserde, öncelikle ilk dönemlerden günümüze kadar telif edilen fetvâ âdâbı kaynakları, içerik ve metot olarak incelenmeye çalışılmış, daha sonra ilgili kuralların ortak noktaları ve mezheplere göre dağılımı bulunmaya gayret edilmiştir. Ayrıca fetvâ âdâbına dahil olan bazı alt konular, özellikle, müstakil olarak hazırlanmış eserler ve son dönemde yapılmış akademik çalışmalar yardımıyla genişletilmeye ve güncelleştirilmeye çalışılmıştır. Dolayısıyla, klasik fetvâ âdâbı literatüründe bulunmayıp, çağımızın teknolojisi vasıtasıyla yeni meydana gelmiş olan radyo ve televizyon gibi iletişim araçlarından fetvâ hizmetinde nasıl yaralanılabileceği belirlenmeye gayret edilmiştir.
Eser bir giriş ve iki bölüm hâlinde yeniden şekillendirilmiştir. Girişte fetvâ kavramı, fetvâ âdâbının muhtevası, önemi ve kaynakları ile fetvâ vermenin hükümleri üzerinde durulmuştur. Birinci bölümde fetvâ ehliyeti ele alınmıştır. Fetvâ ehliyeti konusunda üç noktaya ağırlık verilmiştir. Bunlar, fetvâ ehliyetini kazanmanın şartları, fetvâ hizmetinin daha iyi yürütülmesi ve halkın da fetvâyı rahatça kabullenmesi açısından fetvâ verenlerin sahip olmaları gereken bir takım ahlaki ve mesleki özelliklerdir. Bu bölüm, özellikle pedagoji, halkla ilişkiler, iletişim ve dinî hitabet ilminin verileriyle geliştirilmeye gayret edilmiştir. Ayrıca fetvâ verenler, klasik “tabakât”a göre değil, fetvâ verebilme ehliyetlerine göre sınıflandırmaya tabi tutulmuştur. Bununla birlikte, daha önceki tabakaları da doğru değerlendirebilmek için, bunlar kendi sınıflandırmamız içinde ayrı ayrı ele alınmıştır.
İkinci bölümde ise, fetvâ verme âdâbı ele alınmış olup, bu bölümde, klasik literatürde yeteri kadar yer bulmayan bazı temel ilkeler üzerinde de önemle durularak, gerek fetvâ istenen konuyu tespit aşamasında, gerekse fetvâyı açıklama aşamasında önemli olan temel ilkeler tespit edilmeye çalışılmıştır. Ayrıca bunlardan daha önemli olduğunu düşündüğümüz fetvâ hazırlama yöntemleri üzerinde de hassasiyet gösterilip, bu yöntemlerin işlerlik imkânları, kim tarafından nasıl kullanılacakları belirlenmeye gayret edilmiştir.
Çalışmamız yayına hazırlama aşamasında, üslup ve içerik açısından yeniden gözden geçirilip gerekli görülen düzeltme ve eklemeler yapılmıştır.
Son olarak, çalışmanın tüm aşamalarında, büyük yardımını ve rehberliğini gördüğüm hocam Sayın Prof. Dr. Muhsin KOÇAK’a, yine yardım ve desteklerini gördüğüm Prof. Dr. Mustafa BAKTIR, Prof. Dr. Nihat DALGIN ve Prof. Dr. Ahmet YAMAN’a, ayrıca çalışmamın çeşitli kademelerinde yardım ve desteklerini esirgemeyen diğer dostlarıma ve daima yanımda olan eşime ve kızıma teşekkürü bir borç bilirim.
Gayret bizden, başarı Allah (c.c.)’tandır.
Doç. Dr. Osman ŞAHİN
Samsun, 2014