“Bir işe girişenin, o işin güçlüklerini veya masraflarını göze” almasının lüzumlu olduğunu belirtmek için “Hamama giren terler” deriz. Bu atasözünü, hiçbir bedel ödemeden ya da emek vermeden işlerini yürütmek isteyen kimselerin yanıldığını, bunun için fedakârlık yapmaları gerektiğini anlatmak için kullanırız.

Peki, bir insanın ne gibi fedakârlık yapması gerekir?

Sözgelişi yeşil bir çevrede yaşamak isteyen kimse bir fidan da kendisi dikmelidir. Herhangi bir sanat dalıyla uğraşan kişi de uykusundan feragat edip çok çalışmalıdır. Velhasıl kelam, yaptığımız işin en iyisi olmak istiyorsak işlerimizi bir disiplin içinde yürütmeliyiz. Unutmayalım ki disiplinli çalışmak insana yeni zaferler kazandırır. Sözün burasında durup, kendi hayatımıza bir bakalım. Evet, şimdi ne görüyorsunuz? Durun, bir tahminde bulunalım; galiba üst üste yığılan işler görüyorsunuz değil mi? İlla ki herkesin dünyası bu şekilde karışık değildir ama disiplinden yoksun olan kimsenin varacağı yer tam da burasıdır. Gelinen bu noktanın adı, hayal kırıklığıdır. Hayal kırıklığını bir adaya benzetirsek; bu adanın sakinlerinin yanına yeterince erzak almayan ve hırçın dalgalara karşı da tedbirsiz davranan kimseler olduğunu söyleyebiliriz. Açık denizlere çıkmak ciddi bir hazırlık gerektirir. Herkesin açık denizi kendi hayatı olduğuna göre sizce bu hayatı nasıl yaşamalıyız?

Elbette bu soruyu “hızlı yaşa, genç öl; cesedin yakışıklı veya güzel olsun” şeklinde geçiştiremeyiz. Hiçbirimizin hayatı bu kadar basit değildir. Daha doğrusu olmamalıdır. Bu hayat bize, Yüce Allah tarafından bahşedilmiştir. O sebeple meşru yoldan elde edeceğimiz şeyler için biraz ter dökelim ki kazancımız bereketli olsun.

“İyi de kardeşim, ‘hamama giren terler’ diyorsunuz da ben zaten terliyorum, yani yeterince fedakârlık yaptığımı düşünüyorum ama onca emeğime rağmen beklediğim sonuca bir türlü ulaşamıyorum.” diyenler de çıkabilir.

Bakınız, bu da güzel bir şeydir. Demek ki yelkenleri açmışsınız lakin yeterince rüzgâr alamadığınızdan çok yavaş ilerliyorsunuz. Siz, siz olun, o yelkenleri açık tutmaya devam edin. Beklediğiniz o rüzgâr mutlaka bir gün esecektir ve size ilk zaferinizi kazandıracaktır. İnsan bir kez kazanmaya görsün, artık onu en hırçın dalgalar bile yolundan döndüremez.

Şu dünyada öyle kimseler de vardır ki ilahi sınırları aştıkları için kazanırken bile zarar ederler. İşte bu şekilde terlemek, fedakârlık değildir. Bunun adı, yoldan çıkmaktır. Yoldan çıkan kimse, başkalarının hakkını yiyor veya taşıyamayacağı bir günahı yükleniyor demektir. Başkasının günahını yüklenerek mahşer meydanına gelen bazı kimselerin, “…iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir…” Eğer o kimsenin “…üzerindeki kul hakkı bitmeden sevapları biterse hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.”

En iyisi mi biz, helal olanı seçelim ki hamamda terlediğimize değsin.

Emeğiniz boşuna, kazancınız başkasının borcuna gitmesin.