Mesut AKDAĞ

Ankara Etimesgut Güzelkent Mimar Sinan Camii İmam Hatibi

Güneş her gün doğar, hayat tekrar dün kaldığı yerden devam eder. Yaşanan güzelliklerin devamı, aksaklıkların da düzeltilmesi için yeni günde, yeni bir başlangıca adım atılır. Yeni güne, yeni bir hayata başlarken kimi nefesler sönerken yeni canlar hayata gözlerini açar. Bazı kötülüklerin izleri silinir, bazılarının da yaraları deşildikçe deşilir, yeni gün merhem olmak için bu yaraların üzerine serilir. Yeni başlangıçlar ve sonlar için güneş, hayata can katmak üzere her sabah doğar. Bu yeni gün, içinde neler saklıyor neler. Bunları yaşadıkça görürüz.

Bir soru aklıma geliyor. Yukarıdaki saydıklarımız neden oluyor? Kimileri hüzün yaşarken kimileri sevinç yaşıyor. Yeni umutlar doğarken bazı umutlar ölüyor. Yeni canlar hayat bulurken bazı canlar hayata veda ediyor. Bunlar hep yaşanan gün içinde aynı anda oluyor. Herhâlde bu soruya verebileceğimiz cevabı her zaman danıştığımız en büyük rehberimiz olan Kur’an’a bakarak bulabileceğiz. “Güneş ve ay bir hesaba göre hareket etmektedir. Otlar ve ağaçlar (Allah’a) boyun eğerler.
Göğü yükseltti ve ölçüyü koydu. Ölçüde haddi aşmayın. Tartıyı adaletle yapın, teraziyi eksik tutmayın.” (Rahman, 55/5-9.), “Gerçekten biz her şeyi bir ölçü ve dengede yarattık.” (Kamer, 54/49.) ayetlerinde her şeyin bir denge üzerine kurulu olduğu bildirilmektedir. Doğada her şey tam bir denge üzerine kurulmuştur. Yağmur bile yağdığı yere bu dengeyi korumak için belli bir ölçüde yani tam ihtiyacı karşılayacak kadar yağar. “Biz gökten belli bir ölçüde su indirdik de (faydalanmanız için) onu yeryüzünde tuttuk. Bizim onu tamamen gidermeye de muhakkak gücümüz yeter.” (Müminun, 23/18.)

Hayatı daima diri ve canlı tutan, hayatı yaşanır kılan en büyük etken dengedir. İyilik ve kötülük, sevinç ve hüzün, ölüm ve can, hepsi birlikte dengede yani bir uyum ve ahenk içinde devam edecek ki hayatın anlamı ve manası anlaşılsın ve hayattan lezzet alınsın.

Allah, her şeyi bir denge üzerine yaratmıştır. “O, göklerin ve yeryüzünün mülkü (hükümranlığı) kendisine ait olandır. Çocuk edinmemiştir. Mülkünde hiçbir ortağı da yoktur. O her şeyi yaratmış ve yarattığı o şeyleri bir ölçüye göre takdir etmiştir.” (Furkan, 25/2.) Sonsuz kudret sahibi Allah, var olan ne varsa en mükemmel bir şekilde yaratmıştır. Bu mükemmellik tüm varlıkların birbirleriyle uyum içinde hareket etmeleridir. Allah, yarattığı varlıklarının, uyumu devam ettirebilmeleri ve iletişim hâlinde olmaları için dengeyi kurmuştur. Bu sebeple ne gece ne de gündüz, ne yaz ne de kış birbirlerini geçmektedir. Gece ve gündüz, yaz ve kış sırasıyla gelip gitmektedirler.

Denge kelimesinin manalarına baktığımızda şunları görmekteyiz: “Bir nesnenin veya bir insanın devrilmeden durma hâli, muvazene. Ekonomik hayatın uyumlu düzeni. Birbirini ortadan kaldıran güçlerin sonucu olan durma hâli. Zihinsel ve duygusal uyum, istikrar…” Bu manalar içinde insanı ilgilendiren ve insanın hem kendisi ile hem insan ve diğer varlıklarla hem de dünya ile uyumlu olarak yaşamasını sağlayacak manası, “zihinsel ve duygusal uyum, istikrarı” ele alacağız. Bir kişinin çevresiyle barışık yaşaması için ilk önce kendisi ile barışık olması, kendisini sevmesi ve kendi içindeki dengeyi kurması lazım gelir. Kişi kendi içindeki dengeyi kurması için ilk önce kendisinin dünyaya gönderiliş gayesini bilmelidir. Bu gayenin Allah’ı bilmek, tanımak ve O’na iman edip kulluk vazifelerini yapmak olduğunu bilmelidir. Dünyanın ve her şeyin insan için ve insanın tüm varlıkların merkezinde olduğunu ve insan olmadığında evrenin hiçbir hükmünün kalmayacağını anlamalıdır. Kısacası kişi kendi iç âlemi ile çevresi arasında manevi bir bağ kurup o bağı sağlam ilişkilerle kuvvetlendirmeli, bunu da kendi ruhu ile dış dünya arasındaki dengeyi koruyarak yapmalıdır.

“Hey şey zıddı ile kaimdir. (bilinmektedir ve varlığını devam ettirmektedir)” sözü dünyanın bir denge üzerinde olduğunu gösteren delillerden biridir. Sıcaklık kavramını anlamamız için soğuğun olması gerekir. Kısayı ölçmemiz için uzunluğun olması gerekir. Güzeli, karşıtı olan çirkinlikle severiz. İki zıtlık arasındaki ilişki dengedir. Bu zıtlıklar arasındaki dengeyi muhafaza edip zıtlıklar arasında muvazeneli, dengeli bir şekilde yaşadığımız takdirde bizden iyisi olmaz. Bu zıtlıklar arasındaki denge ise kötü hâldeyken sabır, iyi hâldeyken şükür, kötü hâldeyken iyiliği düşünüp bir gün iyiliğe kavuşacağımıza inanarak o kötü hâlin durumuna ve şartlarına göre hareket etmektir.

İnsan bu hayatta huzur, saadet ister. Bu mutluluğu da ancak kendinde ve dünyadaki dengeyi kurabilirse kazanabilir. En başta bu denge bize bulunduğumuz hâlin devamlı olmayacağını, gündüzün, yazın, baharın devamlı olmadığı gibi ister neşe olsun ister hüzün olsun mutlaka bir gün geçeceğine inanmamızı sağlar. Bilhassa musibet anlarında nasıl gece gündüz oluyorsa, biz gecede iken diğer yerler gündüzü yaşıyorsa başkalarının yaşadığı saadetler mutlaka bir gün bize de gelecektir inancı ile hüzünlerimiz sevince dönüşür.

Evet, hayat bir denge üzerine dizayn edilerek yaratılmıştır. Cenab-ı Allah bizden dengeyi kurup ölçüyü bozmamamızı, bilhassa dünya ve ahiret dengesini iyi kurmamızı istiyor. Peygamberimiz (s.a.s.), “Hiç ölmeyecekmiş gibi dünyaya çalış, yarın ölecekmiş gibi de ahirete çalış.” (Camiu’s-Sagir, II/12, Hadis No:1201.) hadis-i şerifi ile hakiki dengeyi nasıl kuracağımızı bize öğretmektedir.