İslâm dininde iman, ahlâk ve ibadet çok önemlidir. Dinine bağlı bir kimse şekil yanında manevî değerlere de çok önem vermelidir. Hz. Muhammed (s.a.s.)’in hayatı, itidali ve ahlâkı her Müslüman için örnek olmalıdır. Sevgili Peygamberimiz sözleriyle ve davranışlarıyla insanlara doğru yolu göstermiştir. Hatta Yüce Allah tarafından ahlâkın güzelliklerini tamamlamak üzere elçi olarak gönderildiğini açıklamıştır. Peygamberimiz (s.a.s.) kendisine indirilen vahiyleri olduğu gibi tebliğ etmiş ve kısa sürede sapık insanları doğru yola getirmiştir. Zamanla İslâmiyet yayılmış ve büyük bir İslâm medeniyeti kurulmuştur. O derecede ki Orta Çağ’da koyu fikir karanlıkları içinde bulunan birçok Hristiyan bilginler, İslâm medeniyetinden faydalanmak ihtiyacını duymuşlardır. İslâm düşüncesi Güney İtalya ve İspanya halkına etki yapmıştır. Avrupalılar, fikirde, tıpta, fizikte, bayındırlık işlerinde, eczacılıkta ve astronomide Müslümanlardan çok faydalanmışlardır. Daha başka dallarda da Müslümanlardan istifade etmesini bilmişlerdir.
Zamanla Avrupalılar, Müslümanlardan öğrendikleri bilim ve tekniğe yenilerini katmasını başarmışlardır. Ne yazık ki Müslümanlar belli bir süreden sonra bilim ve teknikte ilerlemekte Avrupalılarla boy ölçüşemeyecek duruma gelmişlerdir. Şüphesiz ki dinler içinde en sonra gelen ve en olgun olan İslâmiyet’te bilim ve tekniğin ilerlemesini salık veren birçok hüküm vardır. Çalışma, ahlâk ve manevî değerler hakkında da birçok hüküm vardır. Kur’an’da ilk inen ayetin meâlen “oku” diye başlaması çok derin anlamlar taşımaktadır. Müslümanlar okudukça, çağdaş bilimlerden faydalandıkça, ahlâka ve bütün manevî değerlere önem verdikçe yeniden dünyaya ışık tutacak büyük bir medeniyet kurabilirler. Yeter ki biz dinimizin bilime önem veren, canlı, eğitici ve ahlâkçı ruhunu iyi bilelim.
Biz bu kitabımızda özellikle iman, ahlâk ve manevî meseleler üzerinde çok durduk. Kitapta konular birbirlerine bağlı değildir. Okurlarımız dilediği konuyu okuyup bir sonuca varabilirler. Özellikle kitabın kolay anlaşılır bir dille yazılmasına dikkat etmiş bulunmaktayız. Baş kaynağımız Kur’an-ı Kerim ve sevgili Peygamberimizin hadisleri oldu. Çağımızda insanlığın önemli bir bölümünün güçsüz, ruhsuz ve gayesiz maddenin peşinden gitmesi, bizi maneviyatın değerini gösteren böyle bir eseri yazmaya yöneltti. Bu mütevazı eserimizde din kardeşlerimize ve hatta bütün insanlığa küçük bir hizmet yapabildiysek ne mutlu bize!
İbrahim Agâh ÇUBUKÇU