Kütahya İl Merkezinde bulunan Dönenler Camii, Ulu Camii'nin yakınındadır. Cami, 14'üncü yüzyılda Mevlevihanenin semahanesi olarak inşa edilmiştir. Yapının Mevlevihane olması nedeniyle sema ayinleri yapıldığından semazenlere ithafen halk arasında Dönenler Camii olarak anılmıştır.
Dönenler Camii, Erken dönem Anadolu Türk mimarisinin özgün örneklerinden biridir.
Mevlevîhâne, erken dönem mevlevîhâneleri olan Konya ve Afyonkarahisar’dan sonra üçüncü merkezdir.
Mevlana Celaleddin Rumi'nin ikinci göbekten torunu ve ilk Mevlevi seyhlerden Celâleddin Ergun Celebi (ö. 775/1373) Konyada Şems makamında hilâfet aldiktan bir süre sonra Kütahya'ya gelerek Imâdüddin Hezâr Dinari tarafindan yaptırılan mescidi dergah olarak kullanarak ilk postnişini olmuştur. Şecerelere bâni ve ilk postnişin olarak geçmiş bulunan Celâleddin Ergun Çelebi’den (ö. 775/1373) dolayı Erguniyye Dergâhı, Ergun Çelebi Zâviyesi ve Zâviye-i Erguniyye adlarıyla da bilinmektedir.
Kuruluşuyla ilgili rivayete göre mevlevîhânenin çekirdeğini, 1237-1243 yılları arasında Emîr İmâdüddin Hezâr Dînârî tarafından inşa edilen Hezâr Dînârî Mescidi meydana getirmektedir. Önce Celâleddin Ergun Çelebi’nin, ardından diğer postnişinlerin buraya defnedilmesiyle adı geçen mescid Ergun Çelebi Türbesi’ne dönüşmüş, kuzeyine de semâhâne inşa edilip mevlevîhânenin ilk kuruluşu gerçekleştirilmiştir.
XIX. yüzyıldan önce mevlevîhânenin ne tür binaları ihtiva ettiği belli değildir. Ancak Ergun Çelebi’nin kurduğu kütüphane ile (Vahîd Paşa Kütüphanesi’ne nakledilmiştir) XV. yüzyılda inşa edilen Eydemir Vakıf Hamamı’ndan meydana gelen bir kuruluş olduğu bilinmektedir. Mevlevîhâne 1812’de onarım geçirmiş, 1814’te bitişiğindeki evin şeyhlerin harem-selâmlığı olarak vakfedilip külliyeye ilâve edilmesinden sonra 1838-1839 yıllarında yeniden inşa edilmiştir. 1841-1842’de Abdülmecid döneminde tekrar onarılmış, 1848’de postnişin Hacı Abdülkadir Efendi tarafından çeşmeleri tamir edilmiş, 1887-1889 yıllarında II. Abdülhamid’in emri üzerine yeniden yaptırılmıştır. Zamanla harap olan yapılar topluluğundan semâhâne 1959’da esaslı bir onarımla ve Dönenler Camii adıyla kullanılmaya başlanmış, 1964 ve 1972 yıllarındaki onarım ve ilâvelerle günümüze intikal etmiştir.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi’nde bulunan 1254 (1838) tarihli iki krokiye göre mevlevîhânenin yeniden düzenlenmesiyle birlikte külliyenin cümle kapısı kuzey yönünde açılmış ve güneyde yer alan eski cümle kapısı muhtemelen hareme mahsus bir arka kapı niteliğine dönüştürülmüştür.
Semâhânenin ortasında yer alan iki kat yüksekliğindeki dâirevî semâ meydanı, yuvarlak kesitli ve “nezr-i Mevlânâ” sayısına uygun olarak on sekiz sütunun taşıdığı bir bağdâdî kubbe ile örtülüdür. Semâhâneye girişi sağlayan kapı ile eksenindeki türbeye yapışık mihrabın iki yanında kesintiye uğrayan züvvâr mahfilleri meydana göre daha yüksektir. Galeri katına çıkışı sağlayan merdivenin adı geçen krokilerde gösterilmemesine karşılık bugün olduğu gibi kapının sağ tarafında bulunduğu tahmin edilebilir.
Semahane-mescidin giriş kapısının üzerinde iki sütun üzerindeki balkon, ana kapıdan çıkma yaparak giriş cephesini hareketlendirmistir.
Mevlevihane'nin ezanlarının bu balkonda okunduğu söylenmektedir. Günümüzde de minare bulunmamaktadır.
Cephe ortasında semâhâneye girişi sağlayan çıkmalı cümle kapısının üstünde iki çini levha görülür. Alttaki büyük olanında kobalt mavi üzerine beyaz iri ta‘lik hatla “Yâ Hazreti Ergun” yazılı olup ketebesinde Halil Mâhir imzası bulunmaktadır. Bu levha 1887-1889 yenilemesinde konulmuş olmalıdır. Alttaki küçük levhada da lâcivert üzerine mavi ve kiremit renkli rûmî spirallerle süslenmiş beyaz ta‘likle “Yâ Hazret-i Mevlânâ” yazılı olup Cumhuriyet dönemine aittir.
Beşik kemerli ve üstü çiçek nakışlı mihrap nişi semâhânenin güneydoğu köşesindedir. Kapı ekseninde semâhâne ve türbe duvarlarında açılan sivri kemerler sayesinde iki mekân birbiriyle irtibatlı hale getirilerek mekânın asıl işlevi öne çıkarılmıştır. Türbe ve semâhânenin bu ilişkisi nâdir görülen bir özelliktir. Mihrabın sağ tarafına sivri piramit çatılı, tepesi ve sövesi sarıya ve yeşile boyanmış, destarlı sikkeli ahşap bir minber konulmuştur. Türbe girişinin önündeki direkte, altı sivri dilimli ve yuvarlak torna işi korkuluklu bir ahşap mesnevi kürsüsü asılıdır. Semâhânenin güneybatı duvarında II. Mahmud’un kabartmalı tuğrası, Hâlet Efendi’nin 1227 (1812), Sultan Abdülmecid’in 1257 (1841) tarihli tamir kitâbeleri asılmıştır.
Semâhânenin meydan çevresindeki dalgalı hareketli kemerler sarı, yeşil, mavi ve kiremit renkleri hâkim olan nakış ve hat tezyinatıyla çok ilgi çekicidir. Cümle kapısının önündeki ışınlı desenli, çıtalı tavanın ortasındaki oval göbeğin içinde yapraklarla çevrili, sarı ve beyaz natüralist gül motifli bir kompozisyon yer alır. Mavi mermer taklitli direk başlıkları siyah zemin üzerine “C” kıvrımlı sarı yapraklı motifler ve bordo bir şeritle çevrilidir. Zemin katın yeşil zeminli direk üstü boşluklarında, alttan zarif, sarı ve beyaz çiçekli girlantlarla çevrilmiş sehpa üzerinde yağlı boya destarlı sikke motifleri görülür. Bu boşlukların üstündeki galeri tabanını meydana getiren sarı ve beyaz zeminli kuşakta, “Ey kâşif-i esrâr-ı Hudâ Mevlânâ” mısraı ile başlayan şiir, ta‘likle yazılmış Farsça beyitler ve aralarında, destarlı sikkeli motifler üzerinde dikdörtgen kartuşlar içinde “Yâ Hazret-i Mevlânâ” ibaresi bulunur. Kubbe kasnağını taşıyan sütun üstündeki boşluklarda girlantlarla çevrili Ashâb-ı Kehf’in isimleri yer alır. Galeri katında bulunan kemerin iç tarafındaki üç boyutlu yeşil-sarı zikzak ve sarı-mavi yaprak motiflerinin canlılığı dikkat çekicidir.
Süslemenin ağırlık noktasını kubbe ve kubbe kasnağı oluşturmaktadır. Kasnak eteğinde, ketebesi Ahmed Mâhir Kütahyavî Tekfurdağızâde imzalı, sülüs hatla yazılmış 1304 (1887) tarihli Âyetü’l-kürsî kuşağı dolanır. Kasnak pencerelerinin altında, perdeli yuvarlak nişler içinde sehpa üzerinde destarlı sikkeli kalem işi motifleri tekrarlanır; pencerelerin arasında kurdeleli girlantlar içinde “Allah”, “Muhammed” isimleriyle dört halifenin adı yazılıdır. Pencere üstünde bir sıra “C” ve “S” kıvrımlı iri yapraklar arasında sehpa üzerinde vazolu çiçek motifleri vardır. Kubbe göbeğinde de 1304 (1887) tarihli iri sülüs istifli İhlâs sûresi kompozisyonu mevcuttur. Naif sarı çiçek buketleri arasında kıvrımlı üzüm dallarının yer aldığı zikzak motifli bir şerit bu yazının çevresinde dolanır.
Türbe semâhâneden daha eski olup Beylikler veya Selçuklu dönemine kadar indirilebilir. Semâhâne XIX. yüzyılda esaslı onarımlar ve yenilemeler geçirdiğinden önceki durumu hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değildir.