Bünyamin ALBAYRAK
Ahmet ÜNAL

Yaşadığı tüm zorluklara rağmen İslami ilimleri öğrenmekten geri durmayan öncü bir âlim. Kore Savaşı’na katılan kahraman ordumuza din hizmeti sunmak ve manevi destek vermek için Kore’ye giden gayretli bir din görevlisi, kısa sürede yüzlerce insanın Müslüman olmasına vesile olan, sözü tatlı, özü güzel bir dava adamı; Zübeyir Koç.

Zübeyir Koç, 1934’te Giresun’un Görele ilçesine bağlı Şahinyuva köyünde dünyaya gelir. İlkokulu Çanakçı nahiyesinde, ortaokulu ise Görele’de okur. Sonra da 15 yaşındayken İstanbul’a gider. Ancak bu yolculuk neticesinde, kendisi için çileli ve zor günler başlar. Nitekim kendisi o günlerini şöyle anlatacaktır: “70 kuruşa aldığım çiğ kestaneyi 100 kuruşa pişirerek satıyordum. Ancak bu durum beni her geçen gün ilimden uzaklaştırmaya başladı. Kendi kendime ‘Ben İstanbul’a okumak için geldim, pazarcılık yapmak için değil!’ dedim. Aklıma İstanbul Müftülüğüne gitmek geldi. O zamanlar müftü Ömer Nasuhi Bilmen Efendi idi. Yanına gittim, sağ olsun beni makamına aldı ve ‘Buyur evladım! Ne istersin?’ dedi. Ben de ‘Efendim! Ben, İslami ilimleri öğrenmek için Giresun’dan geldim. Şu an pazarcılık yapmaktayım. İlim elde etmek gayesiyle çıktığım bu yoldan geriye doğru gitmekteyim. Geçimimi sağlamak için pazarcılık yapıyorum. Eğer böyle devam edersem çok sevdiğim ilmi elde edemeyeceğim, lütfen bana yardım edin.’ dedim.” Ömer Nasuhi Bilmen, henüz 15 yaşında olan bu gencin elinden tutar ve ona şöyle der: “Evladım! Seni bir arkadaşıma göndereceğim. O, ilim taliplerine evini ve gönül dünyasını açan öncü bir âlimdir. Şimdi sen imam hatip kursunun müdürü Celalettin Ökten Bey’in yanına git, selamımı ilet. İnşallah sana yardımcı olacaktır.” Ve öyle de olur. Celalettin Ökten bu azimli genci bağrına basmış, onu öğrencisi olarak kabul etmiştir.

1951 yılına gelindiğinde necip milletimizin talebi, Başvekil Adnan Menderes’in izni, Maarif Vekili Tevfik İleri’nin cesareti ve Celalettin Ökten Hoca’nın gayretiyle imam hatip okulları açılır. İstanbul’da açılan ve ülkemizin büyük umutlarından biri olan bu güzide okulun ilk öğrencilerinden birisi de Zübeyir Koç’tur. 1955 yılına gelindiğinde ise Zübeyir Koç, Bakırköy Osmaniye Hamidiye Camii imam hatipliği için açılan imtihanı kazanır ve Diyanet İşleri Başkanlığında ilk görevine başlar. 1956 yılında onun için yepyeni bir dönem başlayacaktır. Bu yeni dönemi kendisi şöyle anlatır: “Diyanet İşleri Başkanlığından Kore’ye gidecek 7. Türk Tugayı tabur imamlığına girmek üzere Ankara’ya çağrıldım. Konuyu Celal Hocamıza açınca ‘Durma git evladım!’ dedi. Ben de Ankara’ya gittim, imtihanı birincilikle kazandım. 1956 yılının Haziran ayında 7. Türk kafilesi imamı olarak İzmir Limanı’ndan Kore’ye hareket ettik. 28 gün süren ağır ve meşakkatli yolculuğun sonunda Güney Kore’nin batısındaki bir limana ulaştık. Bir önceki 6. Türk kafilesi limana gelmiş, dönüş yapacaklardı. Devir teslim limanda yapılıyordu. Her birimin yetkilisi görevi halefine teslim etmekteydi. Ben de görevi eski Tokat müftüsü Çaykaralı Abdulgafur Karaismailoğlu’ndan teslim aldım.” 16 Temmuz 1956’da Kore’ye ayak basan Zübeyir Koç, Abdulgafur Efendi’den bayrağı teslim alır almaz araştırmalar yapar. İlk iş olarak onun başlattığı konferansları devam ettirir. Bu hususta kendisine en büyük yardımcı ise sonraları İslam ile şereflenen ve adını Hüseyin olarak değiştiren Koreli Hyon’dur. Zübeyir Koç, onun aracılığıyla Seul’de neşredilen gazetelere İslam ile ilgili küçük ilanlar verir. Bunun üzerine Koreli iki genç Müslüman olur, Abdullah ve Ömer isimlerini alır. Zübeyir Hoca, bu iki azimli gençle beraber Kore Müslümanları Derneği’ni kurar. Böylece daha rahat bir çalışma ortamına kavuşur, konferanslar vermeye başlar.
Hocamızın yaptığı çalışmalar, Budizm, Konfüçyanizm ve Şintoizm dinine mensup olanlardan ziyade Hristiyan misyonerlerden tepki alır. Bir seferinde Hocamız, konferans sonunda bir papazla tartışır. Sorulan sorulara öyle güzel cevaplar verir ki münakaşaya şahit olan 39 kişi Müslüman olmak üzere Koreli Müslümanlar Derneğine başvurur ve Hocamızın da katıldığı ihtida merasimiyle Müslüman olurlar. Ayrıca Zübeyir Koç, “İslam Nedir?” isimli bir metin kaleme alır. Bu metni Kore diline tercüme ettirir. Yazmış oldukları öyle ilgi görür ki 200’den fazla Koreli bu vesileyle Müslüman olur. Kore’ye ilk geldiğinde tugayda ezan okuyarak uygun olan bir yerde namaz kıldıran Zübeyir Hoca, Kore’den ayrılmaya sayılı günler kala komutanının desteğiyle tugayda bir cami ve büyük varilleri üst üste koyarak caminin yanı başına bir minare inşa eder. Naif sesiyle de dışarıda ezan okur. İşte bu cami Kore’de yapılan ilk cami; okunan ezan da ilk dış ezandır.

Zübeyir Hoca, Kore dönüşü imam hatip okulunu tamamlar. 1960’ta İstanbul Yüksek İslam Enstitüsüne talebe olur. Buradan mezun olunca sırasıyla Alanya, İskenderun, Turhal ve Uşak’ta müftü olarak görev yapar. 1971 yılında ise yedi yıl görev yapacağı Samsun’a atanır. Sonra Uşak müftülüğüne, oradan da Sinop il müftülüğüne atanır. 1982 yılına gelindiğinde ise bir karar alır ve emekliye ayrılır. Zübeyir Hocamız için emeklilik, İslam’a ve insanlığa hizmet için daha fazla koşturmaya başladığı zaman dilimidir. Yapılan bir teklifi kabul ederek Almanya’ya gider ve uzun yıllar burada Müslümanların hizmetinde bulunur. Sonra da Samsun’a dönüp ömrünün sonuna kadar burada hizmet etmeye devam eder. Zübeyir Koç Hocamızın hayatında yurt dışında görev yapacak her bir kardeşimize rehberlik edecek nice ibret ve hikmetler vardır. O, Kore’de bir buçuk yıl kalmıştır ancak insanlarla birebir görüşmüş, evlere ziyarete gitmiş, İslam dinini kırmadan ve incitmeden güzel bir üslupla anlatmış, insanların gönlüne girmiş, günümüzde sayıları on binleri bulan Koreli Müslümanların bugünlere gelmesine vesile olmuştur. Nitekim 1986’da hacca gittiğinde Kâbe’de Koreli gençleri görür ve onlara nasıl Müslüman olduklarını sorar. Gençlerden biri şöyle cevap verir: “Zübeyir Koç diye bir imam varmış, Kore Savaşı’nda bizim ülkemize gelmiş İslam’ı öğretmiş, nice insanın Müslüman olmasına vesile olmuş. Allah ondan razı olsun. Bugün Kore’de elli binden fazla Müslüman varsa hep onun gayretleri neticesindedir.” Bu cevabın ardından gençler tanımadıkları bu adama ismini sorarlar, “Benim adım Zübeyir Koç.” deyince gençler hep birlikte ayağa kalkarak boynuna sarılırlar.

Zübeyir Koç Hoca, 2009 yılında her fâni gibi aramızdan ayrılarak baki âleme göç eyledi. Samsun halkı, müftüsünü son yolculuğunda yalnız bırakmadı. Binlerce seveninin hüsn-ü şahitliğinde kılınan cenaze namazının ardından asri mezarlığa defnedildi. Bu vesileyle ülkemizden binlerce kilometre ötede bulunan Koreli Müslümanlara selam olsun. Kore’ye İslam’ı götüren Zübeyir Koç Hocamıza, onun şahsında hademe-i hayrata Cenab-ı Hak’tan rahmet diliyoruz.