DİYANET eKİTAP

Kutsal Topraklar Rehberi - eKitap

Eser, hac ve umre ibadetine ilişkin kutsal mekanlar ile Hz. Peygamber ve ashabının yaşadığı tarihî yerlerin daha iyi tanıtılması amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanmıştır

Abone Ol

Ön Söz

Kökeni Hz. İbrâhim’e dayanan ve uzun bir tarihî geçmişi bulunan hac ibadeti, dünyanın çeşitli bölgelerinde yaşayan Müslümanlara zaman ve mekân şuurunu kazandırmakta, gözlerini ve gönüllerini ilâhî semboller olarak nitelendirilen mekânlara çevirmelerini sağlamaktadır.

Hac ibadeti, Hz. Peygamber ve ilk Müslümanların yaşadıkları mekânlarda ifa edilmektedir. Dolayısıyla mümin hac esnasında Resûl-i Ekrem’in ve ashabının bulunduğu coğrafî mekânlarla karşılaşmakta, Kur’an’da “Allah’ın koyduğu dinî işaret ve nişanlar (şeâirullah)” olarak tavsif edilen (Bakara, 2/158; Hac, 22/32, 36) bu yerlerde bulunarak o dönemin manevî ikliminden nasip almaktadır.

Ayrıca hac vazifesini yerine getiren bir mümin İslam’ın ilk muhatapları olan asr-ı saadet Müslümanlarının yaşadığı yerleri gezerek Allah’ın Resulü’nü kitaplarda aktarılan bilgilerle tarihî bir kişilik olarak tanımanın ötesinde, sanki onu bizzat görerek imanını ve ikrarını tazelemiş olur. İslam peygamberi ve arkadaşlarının mücadelesi, bu süreçte yaşanmış acı tatlı hatıralar, âdeta bir film şeridi gibi kutsal mekânları ziyaret eden kişinin gözünün önünden geçer. Bu hatırlama aynı zamanda bu mekânların feyiz ve bereketinden daha yoğun bir şekilde istifade edilmesine vesile olur.

Allah Resulü’nün yaşadığı mekânları görmek, yürüdüğü yerlerde yürümek, ashabının kabirlerini ziyaret etmek, onlarla ilgili hatıraları yâd etmek, vahyin indiği ve tebliğ edildiği kutsal yerlerin havasını solumak her Müslüman’ın en tatlı özlemidir.

Müslümanların kıblesi Kâbe’nin bulunduğu ve hac ile umre ibadetinin yerine getirildiği Mekke’de yer alan ve her biri İslam’ın ilk dönemini hatırlatan çeşitli ziyaret yerleri mevcuttur. Bunlar arasında Mescid-i Harâm ve civarındaki Arafat, Mina, Müzdelife gibi önemli mekânlar, çeşitli mescidler, Cennetü’l-Muallâ, Hira ve Sevr mağaraları sayılabilir. Hz. Peygamberin kabrini ve mescidini bünyesinde barındırması ve diğer tarihî zenginlikleri sebebiyle Medine bütün Müslümanların ziyaret etmek istediği, hac ve umre için Mekke’ye gidenlerin mutlaka uğradığı bir şehirdir. Mescid-i Nebevî, Mescid-i Kubâ, Mescid-i Kıbleteyn başta olmak üzere çeşitli mescidler, Cennetü’l- Bakî’ ve Uhud, Bedir, Hendek savaşlarının cereyan ettiği mekânlar, Medine ve çevresinin önemli ziyaret yerleri arasında sayılabilir.

Tarih boyunca Mekke ve Medine’nin tarihi, coğrafyası ve faziletine dair çeşitli eserler yazılmış; ayrıca bu iki şehir “hac rehberi” niteliğindeki pek çok risâle ve kitaba konu olmuştur. Diğer taraftan İslam dünyasının önemli şehirlerini görmek ve hac görevini ifa etmek isteyen seyyahların yazdığı seyahatnamelerde de Mekke, Medine, Harem ve hac menâsikinin yerine getirildiği mekânlar hakkında coğrafî ve tarihî bilgilerin geniş bir şekilde aktarıldığı görülmektedir.

Elinizdeki bu eser hac ve umre ibadetine ilişkin kutsal mekanlar ile Hz. Peygamber ve ashabının yaşadığı tarihî yerlerin daha iyi tanıtılması amacıyla Diyanet İşleri Başkanlığınca hazırlanmıştır. “Kutsal Topraklar Rehberi (Hicaz Albümü)” isimli bu eserde hac ve umre yolcularının ziyaret edecekleri mekanlar tarihî ve coğrafî özellikleriyle fotoğraflar eşliğinde tanıtılmaktadır.

Bu kitapla, hac ve umre yolcularımızı hem zihnen hem de kalben Hz. Peygamberin yaşadığı günlere götürmek, bedenen o mekanlarda bulunmanın anlamı üzerinde düşünmelerine katkıda bulunmak amaçlanmıştır. Ayrıca, hac ve umre yolcularının ibadetlerinden elde edecekleri manevi lezzeti arttırmak, ziyaret edecekleri mekanların hafızalarında daha kalıcı bir iz bırakması diğer bir ifadeyle fizikî mekan ile tarih bilincinin buluşması hedeflenmiştir.

Bu eserin, kutsal topraklardaki ziyaret mekânlarının tarihin derinliklerinden getirdikleri çağrıyı anlamaya yönelik bilgilenme ve düşünme faaliyetine katkıda bulunarak, söz konusu yerleri sıradan bir gezi mantığının ötesinde, gerçek anlamda “ziyaret” etmeye vesile olmasını diliyoruz. Ayrıca sağlıklı bir tarihî bilgi donanımıyla mukaddes beldelerin kendine özgü manevî ikliminden daha fazla istifade edilmesine katkıda bulunmasını temenni ediyor, emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz.

Diyanet İşleri Başkanlığı