ÖN SÖZ
İslam bilginlerinin çeşitli tanımlarından hareketle dini, “Allah Taâla tarafından konulmuş ve peygamberlerin aracılığıyla insanlara tebliğ edilmiş olan, akıl sahibi kimseleri kendi iradeleriyle hayra ve iyiye sevk eden, onlara Allah’a nasıl ibadet edileceğini bildiren, öğreten ve böylece onları dünya ve ahirette mutluluğa kavuşturan ilahî kanunlar manzûmesidir” şeklinde tanımlamak mümkündür. Din, kaynağı açısından Allah Taâlâ’ya, tebliğ edilmesi yönünden peygamberlere ve kabul edilmesi ve yaşanması bakımından da iradesini kullanabilen akıl sahibi insanlara nispet edilmektedir.
Allah Taâlâ’nın Hz. Âdem’den Hz. Muhammed’e (s.a.s.) kadar peygamberleri aracılığıyla insanlara gönderdiği “hak din”in itikadî, amelî ve ahlâkî boyutları vardır. “Senden önce gönderdiğimiz bütün peygamberlere, “Şüphesiz, benden başka hiçbir ilâh yoktur. Öyleyse bana ibadet edin” diye vahyetmişizdir.” (el-Enbiyâ 21/25) meâlindeki ayette ifade edildiği gibi bütün peygamberlerin tebliğinde tevhid inancına dayalı itikadî boyut/akîde hiç değişmemiştir. Allah Taâlâ’ya kulluğun yanında insanın yaratılmışlar ile arasındaki hukukî muameleleri ihtiva eden amelî boyutta ve insanın diğer insanlar ve canlı-cansız varlıklarla ilişkilerini düzenleyen vicdanî kuralları ihtiva eden ahlâkî boyutta peygamberlerin mesajlarında değişiklikler söz konusu olabilmiştir.
İnsan, Allah Taâlâ’nın varlığını ve birliğini, eşyada iyi ve kötü olanı kendi aklı ve tefekkürü ile bulabilir. Ancak tevhid inancına temellendirilmiş olan iman esaslarını, Allah’a nasıl kulluk edileceğini ve dinî hükümlerin tamamını kendi çabasıyla bilemez. Bu noktada peygamberliğe olan ihtiyaç ve peygamberlere imanın önemi ortaya çıkmaktadır. Tevhid inancından sonra mü’minin dinî hayatını itikadî, amelî ve ahlâkî bütün boyutlarıyla oluşturması açısından peygamberlere iman konusunun açıkça ele alınması ve anlaşılır hale getirilmesi kaçınılmaz bir ihtiyaçtır.
Geçmişte ve günümüzde inananlar için sorun teşkil eden ve sonu Allah’ın varlığı ve birliğini inkâra varabilecek şüpheci, materyalist ve ateist söylemler, tevhid inancı yanında nübüvvet inancının da açıkça ortaya konulmasını, ileri sürülen itiraz ve şüphelerin bertaraf edilmesini zorunlu kılmaktadır.
“Peygamberlere İman” konusunun işlendiği bu kitap, iman esasları içinde peygamberlere imanın yerinin belirlendiği “Giriş”ten sonra yedi kısımdan oluşmaktadır. Peygamberlikle ilgili terimlerin ele alındığı ilk kısımda ağırlıklı olarak “nebî” ve “resul” terimleri üzerinde durulmuştur. İkinci kısımda peygamberliğin imkânı ve gerekliliği farklı açılardan temellendirilmeye çalışılmış; üçüncü kısımda peygamberliğin vehbîliği, her ümmete peygamber gönderilmesi, peygamberlerin sayısı, beşerîliği ve cinsiyeti yanında peygamber-gayb ilişkisi gibi peygamberlikle ilgili temel konular Kur›an-ı Kerîm ve sahih hadîsler çerçevesinde ele alınmıştır. Dördüncü kısımda ise peygamberlerin doğru, güvenilir, sabırlı, zekî ve anlayışlı olmak, korunmuşluk (‘ismet) ve tebliğ gibi temel özellikleri görevlerinin gereği açısından işlenmiştir. Allah Taâlâ’dan peygamberlere gerçekleşen ilahî hitabın şekilleri “Vahiy” başlıklı beşinci kısımda ele alınmış; altıncı kısımda ise nübüvveti ispat açısından mûcize ve mûcizenin çeşitleri Kur›an-ı Kerîm ve sahih hadîsler esas alınarak ortaya konulmaya çalışılmıştır. Kur’an’da adı geçen peygamberler, peygamberler arasında derecelendirme ve Hz. Muhammed’in (s.a.s.) son peygamber oluşu konuları yedinci kısımda ele alınmıştır. Kitap kullanılan kaynakların sıralandığı “Bibliyografya” ile tamamlanmıştır.
Kitapta peygamberlere iman konusu Kur'an-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in mütevâtir olarak rivayet edilen hadîsleri esas alınarak ana hatlarıyla işlenmiştir. Mü’minlerin dinî hayatını doğrudan ilgilendiren bazı itikadî meselelerin tevhid ve nübüvvet anlayışı ile de irtibatlı olduğu dikkate alınarak -konuya açıklık getirmek adına- bazen itikadî İslam mezheplerinin görüşleri ana hatlarıyla verilmiştir. Bu çerçevede gerekli görüldüğünde kelâmî tartışmalar da sınırlı muhteva ile aktarılmıştır.
Kitabın temel kaynaklarını, Kur›an-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in hadîslerinden sonra başta İmam Mâtürîdî’nin Te’vîlâtü’l-Kur›ân’ı olmak üzere Zemahşerî’nin el-Keşşâf, Tabersî’nin Mecme’u’l-beyân fî tefsîri’l-Kur›ân, Fahreddin er-Râzî’nin Mefâtîhu’l-gayb ve İbn Kesîr’in Tefsîrü’l-Kur›âni’l-’azîm adlı dirayet ve rivayet tefsirleri yanında bazı erken dönem akâid ve kelâm kitapları oluşturmaktadır. Konuyla ilgi son dönemde kaleme alınan çeşitli akâid ve kelâm kitaplarından, makaleler ve ansiklopedi maddelerinden de istifade edilmiştir.
İman esasları içinde peygamberlere imanı, Kur›an-ı Kerîm ve Hz. Peygamber’in hadîslerinden hareketle anlaşılır ve sade bir dil ile ortaya koymayı ve açıklamayı hedefleyen bu eserin yayımlanmasına vesile olan Diyanet İşleri Başkanlığı, Dini Yayınlar Genel Müdürlüğüne ve emeği geçen arkadaşlarıma teşekkür ederim.
Prof. Dr. Mustafa Sinanoğlu
14 Mayıs 2018, Üsküdar