Hac ibadetinin rükünleri arasında bulunan Arafat Vakfesi, hac heyecanının en yüksek düzeyde yaşandığı yerdir. Hazreti Peygamberin “Hac Arafat’tır” buyurması, da İslâm’ın beş şartından biri olan hac ibadetinin yerine getirilmesinde Arafat’ın ne kadar önemli bir yeri olduğunu göstermektedir.

Diyanet Haber olarak, Arafat Vakfesini, Bursa İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Emin Ay’la Arafat’ta konuştuk.

Arafat Vakfesinin ardından gerçekleştirdiğimiz söyleşide Ay, “Arafat vadisinde, her tarafı Arafat olan bir meydandayız. İnsanların vakfelerini gerçekleştirmiş oldukları o muhteşem güzellikteki dakikaları yaşayıp gönüllerinin hoşnud olduğu bir zaman dilimindeyiz.” dedi.

Ay, Hazreti Peygamberin “Hac Arafat’tır” buyurduğunu hatırlatarak, “Bu hadis-i şeriften yola çıkarak sanki haccın özü Arafat’tır. Arafe günü burada bulunmaktır. Hac çok farklı bir ibadet. Memleketinden yola çıkarken hacının yanındaki azığının takva olmasını istiyor, Rabbimiz ayet-i kerimede.  Takva kulluk şuuru demektir ve bu kulluk şuurunun cennete gidişte son noktası, son durağı, işte adı üstünde vakfe. Bugünkü Arafat’ta ki vakfe bir durak, bir duruş, bir irfan meydanıdır.” diye konuştu.

İslam alimlerinin bu hususta önemli eserleri olduğunu dile getiren Ay, “Arefe günü ve Arafat mümin için özellikle bir hacı adayı için çok muhteşem bir gün. Çünkü burada rastladım, ‘Hac Allah'a kavuşmadır, Allah ile buluşmadır’ diyor. Cenab-ı Hakk'ın kullarına verdiği özel mi özel bir randevudur vakfe ve vakfenin başka yerde olması söz konusu değil. Arafat’ta gerçekleşen ve Arafe günü gerçekleşen bir olay.” ifadelerini kullandı.  

“Cenab-ı Hak, kulluk şuurunu Rabbine arz edeceği güzelliği kuluna burada yaşatıyor”

Hazreti Adem’in Hazreti Havva ile burada yeniden buluştuklarını belirten Ay, şöyle devam etti:

“Cenab-ı Hak, kulluk şuurunu Rabbine arz edeceği güzelliği kuluna burada yaşatıyor. Dolayısıyla Arafat’ın irfan ile çok önemli bir tarafı var. İrfan, kulun kulluk şuurunu gönlünde en yüksek derecede hissetmesi, bütün benliğiyle hissetmesi manasına gelen takvanın burada perçinlendiği, Rabbimiz tealanın o mührü vurup da kulundan razı olduğunun işaretini, onu affetmekle, ona yeni bembeyaz bir sayfa açmakla uğurladığı bir mekandır Arafat. Dolayısıyla yani Arafat ve arafe kişinin bu kulluk şuurunu nasıl ta memleketinden çıkarken yanına azık edinip aldığı takvasını beraberinde yol boyunca taşıyorsa, mikat mahallinden sonra, “lebbeyk allahumme lebbeyk” “ey Rabbim sen gel dedin, ben de emrine uydum ve geldim. İşte ben buradayım, ne emredersen buyur. Hamdim Senin, şükrüm Senin, bütün mülk Senin. Ben de Senin kulunum, buyur ey Rabbim.” dediği o telbiyelerin burada kendisini Rabbimizden karşılık olarak bulduğu gündür. Arafat da bu yerin mekanıdır.”

“Mevlamızın affedip hepimizin günahlarını sildiği gündür Arafat”

Ay, Arafat Vakfesinin bir bakıma mahşer günün de bir provası olduğuna işaret ederek, “Burada insanlar ayakta durarak Rablerine hallerini arz ediyorlar. Bugüne kadar geçirdikleri hayat içinde hatalarını, kusurlarını, günahlarını itiraf ediyorlar. Bir tavaf duası var, “Uzak beldelerden büyük günahlarla geldik. Senden başka gidecek kapımız da yok.” Bunun çok güzel hissedildiği, yaşandığı andır vakfe anları. Ve bugün gerçekten vakfe duasında muhterem Başkanımızın yapmış olduğu duada gönüller ürperdi, gözler yaşardı. Çok güzel dualara amin denildi. Mevlamızın içimizdeki iyiler hürmetine affedip hepimizin günahlarını sildiği gündür Arefe ve yaşandığı mekandır Arafat. Böylesine muhteşem bir randevu, Allah'ın kulunu en çok affettiği bir gündür.” şeklinde konuştu.