Bir kimsenin “elinde tarlasının tapusu olması o tarlaya sahip olduğunu göstermez.” Bunun asıl göstergesinin o tarlayı ekip biçmek olduğunu anlatmak için “Tarlayı koçan (ya da tapu) zapt etmez, saban zapt eder.” deriz. Bu atasözünü, bir kimsenin elindeki malın veya sahip olduğu yeteneğin gereği gibi kullanması gerektiğini, aksi hâlde bir fayda göremeyeceğini belirtmek için kullanırız.
Sözgelişi çarşının orta yerinde bir veya birkaç dükkânı olan kimse bunları ticaret yapmak için kullanmıyorsa ya da bir başkasına kiraya vermiyorsa hem kendi kazancına hem de başkalarının ticaret yapmasına engel oluyor demektir. Çünkü tapu kaydı sadece dükkânın kime ait olduğunu gösteren bir belgedir. Bundan fayda sağlamak için ise elindekini en verimli şekilde değerlendirmek gerekir.
Tıpkı bu örnekte olduğu gibi Allah’ın da insanlara bahşettiği türlü türlü yetenekler vardır. Kimi elini kullanmakta mahirken kimi de düşüncesiyle ya da bulmuş olduğu parlak fikirleri ile kültür, sanat, bilim ve teknolojide hüner sahibidir. Bu yetenekleri kullanmayan, hatta zamanla körelten kişiler, elinde tapulu tarlası olan ama ekip biçmeyen veya dükkânını değerlendirmeyen insanlar gibidir. Bize asıl lazım olan şey gayret göstermektir. Bunun için de insanın harekete geçmesi lazımdır.
Bize sorarsanız işin en zor tarafı da budur çünkü harekete geçmeyen beden ve zihinler paslanmaya müsaittir. Peki, harekete geçmenin bir yöntemi var mıdır?
Elbette vardır. Bunun en güzel yöntemi “Bismillah” deyip işe başlamaktır. “Bismillah her hayrın başıdır.”
Hem böylesi güzel bir başlangıç sayesinde bir şeyleri erteleme hastalığından veya tembellik etmekten de kurtulmuş oluruz. Tabii ki tembelliği sabırla karıştırmamak lazımdır.
Sabır başka şeydir, tembellik bambaşka bir şeydir.
Tembelliği kısaca şu şekilde izah edebiliriz; Bir insanın “faaliyet yeteneğine sahip olduğu hâlde vücudunu ve zihnini hareket ettirmede isteksiz davranmasına” tembellik deriz. Sabır ise çalışıp çabaladıktan sonra gelecek olan neticeyi sükûnetle beklemektir. Hiç telaş göstermemektir.
Velhasılıkelam işlerimizi ertelemediğimizde ve tembellik etmediğimizde hayat yolunda azim ve sebatla yürümeye başlarız. İnanın bu yürüyüş sayesinde maddi manevi yönden kendimizi geliştiririz ve karşılaştığımız pek çok engeli de kolaylıkla aşmış oluruz. Ayrıca azim ve sebatı, Allah’ın bize lütfettiği birer kanat olarak da düşünebiliriz. Siz hiç bu kanatları taktığı hâlde “elimdeki malı değerlendiremiyorum” veya “yeteneğimi geliştiremiyorum” diye yakınan birini duydunuz mu?
Şahsen, biz böyle bir şey işitmedik.
Ayrıca “…Azim, dışarıdan gelen olumsuz şartlara karşı dirençli olma ve şartların değişmesi hâlinde dahi aynı azim ve sebatı gösterebilmektir. Azim ve sebatın kaynağı (ise) inançlı olmaktır.”
Başarıya olan inancınız hiç sarsılmasın.
Yüce Allah, bütün hayırlı işlerinizi tamamına erdirsin.