“De ki: Ben kendisine hiç kimseyi ortak koşmaksızın yalnız rabbime yakarıp kulluk ederim.” (Cin 72/20)
Dua için semaya açılan ellerin sahipleri değişiyor, secdeye varan alınların rengi de öyle! Konuşulan diller de farklılaşıyor, yaşanan şehirler de! Bir gün diğeri ile aynı geçmiyor, hiç bir yönüyle! Değişmeyen tek şey, değişen her şeyin yegane sahibi Yüce Yaradan (cc) ve O’nun (cc) için yürekleri saran iman! Şükürler olsun Allah’a (cc) ki, bugün dünya, bir baştan diğerine, müminlerin gayretiyle inşa edilen Yeryüzü İncileriyle dolu! O inciler ki, gerçek aydınlığın sembolü! O inciler ki, ibadetlerimizin, birliğimizin, kardeşliğimizin simgesi. Nerede olduğumuzun bir önemi yok! Adımızın, sanımızın kıymeti de! Bir saniye sonra ne olacağından hiç birimizin haberi yok ki; ne mal mülk kalacak geriye ne de yanımızda gelecek bir kimse!
Lakin vakit varken hala elimizde, işte Yeryüzü İncileri bekliyor bizi her yerde!
Cuma Mescidi bunlardan biri! Yüzyıllardır her vakitte hayra çağırıyor hepimizi! Üzerinde ince ince işlenmiş göz nuru, el emeği! Hayran bırakıyor kendine her göreni! İslam bayrağının alemdarlarından Babür İmparatoru Şah Cihan; imparatorluğunun başkentini Agra’dan Delhi’ye taşıyınca yaptırıyor bu görkemli mabedi! Şehre de Şahcihanabad ismini veriyor. Şehrinin baş camisi olmasını arzu ettiği Cuma Mescidi'ni, o zamana dek, eşine pek rastlanmamış bir büyüklükte inşa ettiriyor burayı!
Bugün, kimse anmasa da Şahcihanabad diye Delhi’nin ismini; herkes biliyor Cuma Mescidi’ni! Zira, aslolan iman! Aslolan o iman dolu göğüsleri namazı edâ etmeye koşturandır!