15 Temmuz 2016’da gerçek yüzünü bütün çıplaklığıyla gördüğümüz ihanet yapılanması FETÖ, bu alanı son derece aktif kullanarak kendini yıllarca gizleyebilmiştir.
Tarih boyunca bireysel ve toplumsal gelişim, değişim ve dönüşümün en önemli etkeni, insanın ihtiyaçları ve eşyayla ilişkisi ekseninde gelişen “bilgi” olmuştur. Bu bağlamda her yeniliğin ve gelişmenin, aynı zamanda yeni ihtiyaçlara ve gelişmelere kapı araladığı da bir gerçektir. Nitekim 18. yüzyılda sanayi devrimiyle büyük ivme kazanan bilimsel gelişmeler, hayatın pek çok alanına getirdiği kolaylıkla beraber sürekli yeni ihtiyaçları da gündeme getirmiş ve bu minvalde gelişen teknoloji ile aradan geçen yaklaşık üç asrın ardından bugün neredeyse tüm mekanik sistemler yerini artık dijital sistemlere bırakmıştır. Halihazırda bütün bu gelişmelerin bireysel ve toplumsal düzlemde ortaya çıkardığı yeni ihtiyaçların, her geçen gün dünyayı daha büyük değişime ve dönüşüme zorladığı da bir gerçektir. Zira gelinen noktada artık “yapay zekâ” ve “nesnelerin interneti”nden bahsedilmesi, 4. sanayi devrimi olarak da isimlendirilen dijitalleşmenin geleceğe dair taşıdığı potansiyeli göstermesi bakımından son derece dikkat çekicidir.
Bugün eğitim, bilim, kültür, sağlık, iktisat, ticaret gibi alanlarda büyük dönüşümlere sebep olan dijitalleşmenin en fazla etkilediği alanlardan biri de kuşkusuz iletişimdir. Baş döndürücü bir hızla gelişen bilgisayar teknolojileri, internetin icadı, arama motorları, sosyal medya ve bu çerçevede ortaya çıkan akıllı cihazlar, insanlara dünyanın her yerinden ortak bir dijital ağa erişme imkânı sağlamakla, bilgiye erişimi ve bilgi paylaşımını ciddi anlamda kolaylaştırmaktadır. Zira dünya ölçeğinde sayıları milyarlarla ifade edilen internet kullanıcısı, artık günlük hayatın bir parçası haline gelen dijital araçları kullanarak okumakta, yazmakta, ticari işlemlerde bulunmakta ve sosyal medya üzerinden başkalarıyla iletişim ve etkileşim sağlamaktadır. Tabi bireyler ve toplumlar arası geleneksel iletişim ve etkileşim biçimlerini tümden değiştiren bu yeni durum hem psikolojik hem de sosyolojik açıdan köklü dönüşümlere sebep olmakta; kültürel değişim ve kültürler arası etkileşim süreçlerinde önemli bir rol oynamaktadır.
Diğer yandan hayatla iç içe giren internet ve özellikle sosyal medya araçlarının, birçok alanda büyük imkânlar, kolaylıklar ve fırsatlar sunmasının yanı sıra mahremiyet, gizlilik, güvenlik gibi pek çok alanda ciddi riskleri de beraberinde getirmektedir. Söz konusu platformlar her ne kadar sanal dünya olarak adlandırılsa da ölçüsüz ve bilinçsiz kullanıcılar için buradaki sanal sebepler, içinden çıkılmaz gerçek problemlere yol açabilmektedir. Örneğin; siber zorbalık, kimlik hırsızlığı, sanal dolandırıcılık gibi risklerin yanı sıra internet aracılığıyla suç aletlerine erişimin kolaylaşmasıyla toplumlar, ciddi tehlikelerle karşı karşıya kalmaktadır. Ayrıca yanlış veya zararlı bilgi, kul hakkı ihlalleri, şiddet/nefret/ırkçılık faaliyetleri, kumar ve bağımlılık gibi durumlar, dijital dünyanın sıkça karşılaşılan sorunları arasında yer almaktadır.
Dijital dünyanın bir başka açmazı da kötülüklerin örgütlenmesine ve istismara zemin hazırlayan boyutudur. Söz konusu durumu fırsata dönüştürmek isteyen terör ve suç örgütleri, menfur emellerini gerçekleştirmek için bilhassa sosyal medyayı etkin bir şekilde kullanarak destek ve insan kaynağı devşirmektedir. Nitekim 15 Temmuz 2016’da gerçek yüzünü bütün çıplaklığıyla gördüğümüz ihanet yapılanması FETÖ, bu alanı son derece aktif kullanarak kendini yıllarca gizleyebilmiştir. Bu alanda yaptıkları yayın ve faaliyetlerle kavramlarımızı ve değerlerimizi istismar etmiş ve gençlerin inanç, duygu ve zihin dünyalarını ifsat etmiştir. Ne yazık ki bunun gibi birçok istismar örgütü ve illegal yapı, bugün yasal ve hukuki kanallar üzerinden yapılan bütün engellemelere rağmen küresel bir platform olan sosyal medya üzerinden kara propaganda ve tezviratlarla toplumları ifsat etmeye devam etmektedir. Bu da göstermektedir ki, dijital dünyanın tehlikelerine karşı bireysel, toplumsal ve kurumsal bazda dikkatli ve tedbirli olmak önemli bir sorumluluktur.
Bu itibarla bizler, öncelikle kaçınılmaz bir şekilde hayatın merkezinde yer alan ve her an iç içe olduğumuz dijital dünyanın gerçeklikleri karşısında sağlam bir duruş sergileyerek imkân ve risklerinden haberdar olmak ve bu alanla ilişkilerimizi sürekli güncel tutmak zorundayız. İnsana, hayata ve dünyaya dair bir gelecek tasavvuru olan hiç kimse, bu çağın gerçekliklerine bigâne kalamaz. Zira hayatın öznesi olma iddiasında olanların, içinde bulunduğu çağın ve sosyal gerçekliklerin dinamiklerini dikkate alması kaçınılmaz bir ödevdir. Diğer yandan ilk oyuncakları elektronik cihazlar olan günümüz çocuklarının ve gençlerinin tasavvur, istikamet ve istikballeri, büyük ölçüde dijital dünyanın aktörleri tarafından şekillendirilmektedir. Dolayısıyla insanımızın internet kullanımı konusunda bilinçlendirilmesi önem arz etmektedir. Bu çerçevede çocuklarımızın ve gençlerimizin, dijital teknolojiyi bilinçli ve sorumlu kullanmalarını temin edecek imkanlar ve araçlar geliştirmek elzemdir.
Diğer taraftan ilgi ve algıların günbegün değişmekte olduğu dijitalleşen dünyada; üretimden tüketime, gıdadan sağlığa, ekonomiden ticarete, eğitimden eğlenceye kadar pek çok alanda her gün yeni meseleler gündeme gelmektedir. Ortaya çıkan her yeni durum, aynı zamanda dini, hukuki ve ahlaki boyutlarda bir meşrûiyet çerçevesi ihtiyacını da beraberinde getirmektedir. Dolayısıyla teknolojik gelişmelerin sebep olduğu toplumsal değişim sürecinin iyi analiz edilmesi ve İslam’ın temel ilkelerinden hareketle güncel meselelerin itikadî, fıkhî ve ahlakî boyutunun bütün açıklığıyla ortaya konulması önem arz etmektedir. Dolayısıyla içinde bulunduğumuz dijital çağın ilmine vâkıf olmak ve ilmihalini oluşturmak gibi bir sorumlulukla yüzleşmek durumundayız. Bu bağlamda Rabbimizin “Neden onların din adamları ve âlimleri, onları günahkarca iddialardan ve her türlü kötülüğe saplanmaktan alıkoymadılar?” (Maide, 5/63) ikazı doğrultusunda din âlimlerimize ve bilim insanlarımıza önemli ve büyük görevler düşmektedir. Zira temel kaynaklarımız ve medeniyetimizden alınacak güçle günümüze ve geleceğimize rehberlik edecek çalışmalar yapılması, en temel imanî ve insanî sorumluluktur. Bu minvalde sanal âlemin meşrûiyet çerçevesini ve ahlak ilkelerini belirleyerek neslimizin ve tüm insanlığın, bir bilinmezlik içerisinde kaybolmasını önleyecek çalışmalar yapılmalıdır. Gerçek hayatın ilim, hikmet, sekînet, rahmet ve muhabbet limanı olan camilerimiz ve eğitim kurumlarımız gibi insanımızı dijital dünyanın bulanık atmosferinde savrulmaktan kurtaracak güvenli limanlarımız ve muhkem sığınaklarımız olmalıdır.
Bu anlamda, İslam akaidini ve varlık, âlem ve hayat tasavvurunu, çağın getirdiği şart ve algılara uygun bir yöntemle tüm dünyaya yeniden izah etmeliyiz. Teknolojik keşifleri, yenilikleri ve dijital dünyanın tüm gerçekliklerini dikkate alarak aileden topluma, ticaretten teknolojiye, sağlıktan sanata, spordan eğlenceye varıncaya kadar her alanda İslam düşüncesini ve fıkhını inşa etmeliyiz. İslam’ın eğitim, bilim, ticaret, iktisat, sanat, siyaset ve iletişime dair evrensel ahlakını, dijital dünyaya ve onun sağladığı imkanlarla tüm insanlığa yeniden teklif etmeliyiz. Hem gerçek hem de sanal dünyada iyiliğin egemen olması ve hayatın her yönüyle yeniden inşası için gayret sarf etmeliyiz.