Genel anlamda üç mesajı bulunur:
İlki tebliğdir. Al-i İmran suresinin baş tarafında Hristiyanların hatalarından bahsedildi. Bu hataları;
a. Müteşabih (akılla bilinmeyen/karmaşık) konularda tevil yapmaları,
b. Babasız doğmasından dolayı Hz. İsa’ya Tanrı’nın oğlu demeleri,
c. Bir de ruhbanlık diye bir sınıf uydurup tebliğ ve cihadı terk etmeleriydi (toplumdaki ve dünyadaki kötülüklere ve haksızlıklara sessiz kalmalarıydı).
Onların müteşabihdeki hatalarına; Hz. Adem’in de annesiz ve babasız yaratıldığı halde ona Tanrı’nın oğlu denilmediği hatırlatılıp, Hz. İsa’nın da aynı şekilde yaratıldığı ve onun da insan olduğu açıklandı. Bu cüzde ise onların ikinci hatası ruhbanlığa cevap verilmektedir. Ruhbanlıkla bir köşeye çekilme yerine, ülke içinde tebliğ yapılması, ülke dışından gelen saldırılara karşı da cihad ve savaş yapılması gerektiği anlatılmaktadır. Savaşın birtakım sonuçları ve problemleri bulunmaktadır. Bunlardan birisi de yenilmek ve mağlubiyettir. Allahu Teâlâ burada, Uhud savaşının sonucu üzerinden Müslümanların nasıl davranmaları ve münafıkların propagandasına karşı nasıl hazırlıklı olmaları gerektiğini anlatır.
İkincisi Allah’ın takdirine teslimiyettir. Bu cüzün sonunda ise güzel bir dua vardır (bk. Âl-i İmran, 3/191- 194). Bakara suresindeki muhkem ayetlerde hata yapılmaması, hataların affedilmesi ile ilgili duadan sonra Âl-i İmran suresinde de müteşabih konularda hata yapılmaması ile ilgili bir dua bulunmaktadır. Bunun çaresinin Allah’ın gücünü/otoritesini anlamak ve teslim olmaktan geçtiği açıklanmaktadır.
Üçüncüsü ise toplumsal hak bilincidir. Ayrıca bu cüzde Nisa suresinin baş tarafı da bulunmaktadır. Nisa suresinde savaş sonrası toplumdaki problemler ve çözüm yolları anlatılmakta; yetimler, miras, vasiyet ve ahlaki seviyenin korunması ile ilgili hükümler açıklanmakta ve şahsiyetli bir toplumun inşası emredilmektedir.