(…) Ve Kudüs şehri.
Artık yer şehri, toprak şehri.
Bakır yaprakların, çelik göğdelerin, acımasız yüreklerin
Demir köklerin, tunçtan ve uranyumdan dalların.
Kurşundan çiçeklerin şehri.
Gülle kusuyor ana rahmi
Bomba parçalıyor beynini bebeğin
Tanklar saldırıyor evlere bir anda ev yok tank var
Uçak var gök yok utanç var
Ve kime karşı bütün bunlar
Masum müslümanlara karşı
Binlerce yıl oturdukları yurtta kalmak isteyenlere karşı
Ve kim tarafından bütün bunlar
Romanın, Babilin, Asurun ve Firavunların
Ve nice milletlerin zulmünü görenler tarafından
Zalime olan öcünü mazlûmdan almak
Zalim olmak ve en zalim olmak
Ve artık ne İbrahim ne Yakup ve ne Musa var
Tersinden okunan Tevrat hükümleri
Karaya boyanmış mezmurlar
Ve Kudüs şehri.
İçiyle ve ruhuyla suskun
Göklere kaçmış hayaliyle
Bir pervane gibi ışığa uçmuş gönlüyle
Bir başka âleme göçmüş hakikati
Tanrı katına varmış
İki elini kavuşturup divana durmuş
Hüküm istemiş (…) Sezai Karakoç
7 Ekim 2023… O gün sabahın ilk ışıklarıyla beraber dünya sadece yeni bir güne değil adeta yeni bir çağa uyandı.
Mütekebbir ve gasıp Yahudiler, hırsızlıklarının yanı sıra burnundan kıl aldırmayan tavırlarıyla, -sözüm ona- dünyanın en güçlü istihbaratına sahip olduğunu söylüyorlardı. Buna rağmen kendileri dahil bütün dünya bir süreliğine de olsa dondu kaldı. Olup bitenleri anlamaya çalıştı fakat bir türlü anlayamadılar.
Anlayamazlar çünkü dünyayı şakına çeviren Hamas’ın yiğit mücahitleri, İsrail şehirlerinde dolaşıyor, karakolları basıyor, rütbeli subayları tutukluyor, Siyonist askerleri yerlerde sürüklüyor, tankları ateşe veriyor, esir aldıkları onlarca kişiyi ciplerin arkasına doldurup Gazze’ye götürüyordu.
Filistinli mücahitler, İsrail’in haksız ve hukuksuz bir şekilde gasbettiği 13 yerleşim yerinde, 22 noktada çatışmalara girdi. Ellerindeki haritaya göre ilerliyorlardı. Batı Şeria’ya sadece 10 km kalmıştı.
Yaşanan bu olaylardan sonra şoku atlatmaya çalışan İbranî haber kaynakları, ölen Yahudi asker sayısının önce 600, kısa bir süre sonra 1400, bir müddet sonra da 1200 olduğunu duyurdu.
O gün ölen Yahudi sayısı; 1948, 1967, 1973 ve daha sonra yapılan Arap-İsrail savaşlarının tamamından fazlaydı.
Tekrar ifade etmek gerekirse, Kassam Tugaylarının yaptığı bu eylem karşısında başta Yahudiler olmak üzere bütün dünya dondu kaldı! Özellikle de şeytan Amerika.
Yahudilere asırlar gibi gelen bu sürede sahnede sadece Hamas mücahitleri vardı, bir de İsrail’in yerlerde sürüklenen, merhamet dileyen askerleri.
BBC’nin Orta Doğu uzman editörü, Jeremy Bowen yaşanan bu olay için ‘İnanılmaz! Bir neslin gördüğü en iddialı operasyon.’ diye anons edecektir.
Yine Orta Doğu’nun deneyimli gazetecisi Abdülvari Atwan "Bu operasyona yönelik düşünce, planlama ve yönetim dünyanın en iyi askeri akademilerinde öğretilen şeylerle eş değer." diyecektir.
Sizin anlayacağınız, 7 Ekim 2023’te olanı sadece BBC spikeri değil dünyada hemen herkes inanılmaz buldu.
Niçin inanılmaz bulunduğuna gelince;
"Açık hava hapishanesi" olarak tanımlanan, çocuk bezi sokmanın dahi mesele olduğu 364 km²’lik bir yerleşim yerinde, tünellerin içinden çıkan 1400 civarındaki mücahit, nasıl olmuştu da uluslararası sistemi şoke eden böylesi bir operasyonu gerçekleştirebilmişti?
Her şeyi güçte ve güçlüde görenler bu durumu elbette anlayamaz!
Artık olan oldu. Taş yerinden oynadı. Galip, mağlup belli oldu: Filistinliler kazandı. Kibirli Yahudi ve sınırsız destekçisi ABD özelinde Batı kaybetti.
SAHÂBE ve HAMAS
Sahabe olunmaz. Sahabe gibi olunur.
Sahabe; Müslüman olarak dünyada Peygamberimizi görmekle olunur.
Henüz yeni iman etmiş bir sahabî, cihada giderken bunun karşılığında ne var yâ Resûlallah deyince "Cennet!" karşılığını alır. Bunun üzerine "Karlı bir alışveriş." diyerek savaşa girer ve şehit olur.
Filistinli mücahitler de dünyayı şaşkına çeviren operasyonu gerçekleştirmeye giderken birbirine "Allah’a ısmarladık kardeşim, inşallah cennette buluşuruz." diyordu.
Mehabetli duruşu, işaret parmağını kaldırarak konuşması, hepsinden öte söylediği sözleriyle hemen herkesin merak ettiği Hamas sözcüsü Ebû Ubeyde, 7 Ekim 2023’de olanlarla ilgili şöyle diyecektir: "7 Ekim’de düşman kalelerine saldırırken Allah’ın yardımının tecelli ettiğini gördük. O kaleler, örümcek ağı gibi önümüzde çöktü."
Sahabî ismi bile adanmışlığı çağrıştırıyor. Bu konuda birkaç örnek vermek istiyorum. Örneğe geçmeden önce sahâbî kelimesinin dahi nasıl bir hidayete sebep olduğuna bakalım: İlkokul hocalığı yapan Alman bir öğretmen, talebelerine ne olmak istediklerini yazmalarını istemiş.
Herkes olacağı mesleği yazmış. Bir Türk öğrenci de "Sahabî olacağım." diye yazmış. Hoca “Bu nasıl bir meslektir?” diye sorunca çocuk izah edememiş. Velisini çağırmış. Gelen babası "Evde Efendimizle ve onun sadık arkadaşlarıyla sohbet ederken çocuk onların Peygambere ve dine bağlılığından etkilenmiş olmalı ki böyle yazmış." diye açıklamada bulunmuş.
Hoca "Bu konuyla ilgili bana da bir kitap getirebilir misiniz" demiş. Getirmiş. Bir de "Hz. Muhammed’le ilgili bir kitap getiriniz lütfen." demiş. Getirmiş. Ardından Kur’an istemiş ve Alman öğretmen Müslüman olmuş.
Filistinli mücahitlere geri dönelim:
Filistin’de hemen herkes evden çıkarken vasiyeti cebinde çıkıyor. Çocuğu şehit olan bir anne "Benim şanssızlığım, onun benden önce şehadete kavuşmuş olmasıdır." diyor.
1- Şehit olan genç Adem’in cebinden çıkan vasiyetinde "Keşke yapabilseydim dediğim çok şey vardı ama hayallerinizi gerçekleştirmenin imkânsız olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Fakat çok mutluyum ki Allah bana hayallerimden biri olan şehitliği nasip etti." diye yazıyor.
2- Bir diğer şehit Ömer Hammar’ın vasiyetinde “Çok şey yapmak istedim. (…) Annemi yalnız bırakmayın. Umarım herkes beni affeder. Kimse beni unutmasın.” yazıyor.
3- Evini zorla almak isteyen Yahudi’ye karşı direnirken şehit olan İbrahim Nablusi “Şehit oluyorum dostlarım. Annemi seviyorum. Benden sonra vatana iyi bakın. Onurumuz adına rica ediyorum, kimse silahını bırakmasın. Burada kuşatıldım ve şehit oluyorum. Benim için dua edin.” diyor.
Hastanede başında bekleyen annesi Rividya; “Yüzlerce İbrahim’den bir İbrahim’i vurdularsa hepiniz bir İbrahim Nablusi’siniz. O çok sevdiği Hz. Muhammed’e doğru yola çıktı. İbrahim kazandı. Allah’a hamdolsun. Ey Rabbim! Ben oğlumu sana bağışladım. Onu şehitlerin arasında kabul et.” diyor.
Filistinli bu kadının, Uhud’da kocası, oğlu, kardeşi ve babasının şehit olduğunu öğrenen Sümeyye binti Kays’ın “Allah’ın Resûlü sağ ya! Varsın bütün yakınlarım şehit olsun ne çıkar!” demesinden farkı ne?
Ebû Ubeyde verdikleri mücadeleyi izah ederken “Bu cihattır. Sonu ya şehadet ya zaferdir.” demiyor mu?
O konuşuyor; eli kanlı ABD ve İngiltere uçak gemilerini Akdeniz’e gönderiyor.
O konuşuyor; bütün bombalar Gazze’ye yağıyor.
O konuşuyor; hastaneler, okullar, fırınlar masumlar bombalanıyor…
Onu bir türlü susturamıyorlar.
Ubeyde; başta Araplar olmak üzere bütün Müslümanları muhatap alan konuşmasında:
“Savaşı ekranlardan izleyen Arap ve İslâm dünyasına, savaşın kalbinden Gazze’den sesleniyorum.
Gazze’deki İslâm’ın çocuklarını savunmak için harekete geçmenizi beklemiyoruz!
Ordularınızı ve tanklarınızı Allah korusun! Onları harekete geçirmenizi de istemiyoruz!
Yıkılan mübarek mescitlerimiz için de gelmenizi beklemiyoruz!
Peygamberimize hakaret edildiği için de öfkelenmeyin!
Miraca ve semaya giden bu yol için de gelmeyin!
Bunları savunmanızı istemiyoruz! Hepsini biz üstlendik. İşgali biz süpüreceğiz. Biz dinimizin ve toprağımızın onuru için savaşıyoruz.
Siyonistler bütün sınırları ihlal ediyor ve acımasızca saldırıyor. Mahallelerden çıkmamız da yasaklandı.
Sizden sadece şunu istiyoruz: Sınır kapısında bekleyen yardımları hareket ettiremeyecek kadar mı acizsiniz?” Şunu iyi bilin ki “Allah’ın izniyle; saldırganlık kırılacak, irademiz kırılmayacak!”
Filistinli şair Nizar Kabbani:
“Tek yol var Filistin’e gider.
O da tüfeklerin namlusundan geçer.” (HECE Dergisi, 324, Aralık 2023.)