Hümeze ve Lümeze ne anlama gelmektedir?
Bir insanı gıyabında ayıplamak, çekiştirmek, gıybetini yapmak, gammazlık yapmak ve ta’n etmek anlamındaki “hemz” kökünden türeyen hümeze, çok ayıplayan, gıybet eden, arkadan çekiştiren kimse demektir.
Yaralamak, bir şeyi şiddetle yakalamak, almak, bir insanı yüzüne karşı ayıplamak, gözle, kaşla, baş ve dudakla işaret ederek ayıplamak
ve alaya almak anlamındaki “lemz” kelimesinden türeyen lümeze ise insanları daima ayıplayan ve alaya alan kimse demektir.
Bu iki kelime Hümeze sûresinin birinci âyetinde geçmiş ve “her hümeze lümeze kişinin vay haline” buyurulmuştur.
Abdullah İbn Abbas; “Bunlar, nemîme ile yürüyen, dostların arasını açan ve suçsuz insanlarda kusur arayan kimselerdir” demiştir.
Müfessirlerin beyanlarına göre hümeze, insanların gıybetlerini yapan, onları ayıplayan, dili ile vuran, kıran, eli ile mahmuzlayan, gözü ile işaret edip alay eden, kötü sözle eziyet eden ve insanlara gülen; lümeze ise, insanları ayıplayan, gıybet eden, dilleri ile çekiştiren, neseplerini tenkit eden, göz, kaş ve baş hareketleri ile alay eden kimselere denir.
“Lemz” kelimesi Kur’ân’da 4 âyette geçmiştir. Münafıkların, sadakaların dağıtımı konusunda Peygamber (a.s.)’i ve sadaka veren
mü’minleri çekiştirmeleri (Tevbe, 9/58, 79) bu kelime ile ifade edilmiştir. Hucurât sûresinin 11. âyetinde, “... Birbirinizi çekiştirmeyin, ayıplamayın, diliniz ile yaralamayın...” buyurulmuştur.
Hemz” kelimesi ise hümeze, hemmâz (Kalem, 68/11) ve hemezât (Mü’minûn, 23/97) şeklinde üç âyette geçmiştir. “Hemmâz”, “hemz”
kelimesinden türeyen mübalâğalı isim olup “hümeze” ile aynı anlamdadır. “Hemezât” ise şeytanın insana vesvese vermesi ve kötülüğe
teşvik etmesidir. “De ki: Rabb’im! Şeytanın hemezâtından sana sığınırım.” (Mü’minûn, 23/97).
Hümeze ve lümeze, günahkâr, fâsık ve âsi insanların vasfıdır.
Hümeze Sûresi
Mekke döneminde inmiştir. 9 âyettir. Hümeze, insanları arkadan çekiştiren,ayıplayan kimse demektir
Mushaftaki sıralamada yüz dördüncü, iniş sırasına göre otuz ikinci sûredir. Kıyâmet sûresinden sonra, Mürselât sûresinden önce Mekke’de inmiştir.
Hümeze Sûresi'nin Konusu
Sûre, insan ilişkilerinde temel olan ahlâk ilkelerinin önemli bir kuralına dikkat çekmektedir.
İnsanları arkadan çekiştirip kötülemek ve karalamak, yüzlerine karşı hakaret ederek veya dolaylı yollardan alay edip küçük düşürmeye uğraşmak, sözlü olarak veya el kol, kaş göz işaretleri yaparak onların şeref ve haysiyetiyle oynamak ve bunu bir alışkanlık haline getirmek çok kötü davranışlardır. “Vay haline!” diye söze başlayarak bu kötü huy sahiplerini şiddetle kınayan sûre kendilerinin çok daha kötü bir duruma düşeceklerini, acıklı bir azaba uğrayacaklarını bildiren âyetlerle son bulur. Üstelik yığdıkları servete ve sayıp durdukları paraya güvenerek insanlarla alay edip kalplerini kıranların, cehennemin, adına “hutame” denilen ve içine atılan her şeyi yakıp bitiren, kırıp geçiren özel bir bölümünde azap göreceklerini haber vermektedir. Bu ateş onları yüreklerinin içinden sarıp yakalayacak, upuzun bir boru içine tıkanıp kalmış gibi çaresiz bırakacaktır. İftiraya ve hakarete uğrayan insanın yüreği nasıl yanarsa dünya malına güvenip herkesi küçük düşürmeye çalışan, küstahça inciten hümeze ve lümeze tipleri de böyle bir özel ateşte yanacaktır. Burada, “Ceza suç cinsinden olmalı” kuralına uygunluk söz konusu olduğu gibi “hutame” kelimesinin “hümeze” ve “lümeze” ile aynı vezinde olması dolayısıyla lafız bakımından da uygunluk bulunmaktadır ki edebiyatta buna “müşâkele” denir.
Hümeze Sûresi'nin Meali
﴾1-2﴿ Arkadan çekiştiren, ayıp kusur arayan, servet toplayan ve onu sayıp duran herkesin vay haline!
﴾3﴿ O, malının kendisini sonsuza kadar yaşatacağını zanneder.
﴾4﴿ Hayır! Andolsun ki o, hutameye atılacaktır.
﴾5﴿ Nedir o hutame bilir misin?
﴾6﴿ Allah’ın tutuşturulmuş ateşi!
﴾7-9﴿ Uzatılmış direklere bağlı olarak içine hapsedildikleri, yükselip yürekleri saran ateş!