Filistin ne demektir?

Akdeniz’in güneydoğu ucunda, Asya ile Afrika arasında köprü konumunda bulunan tarihî bölge.

Adını, milâttan önce XII. yüzyılda Kavimler göçü sırasında deniz yoluyla buraya gelen Filistler’den alır.

Filistin'in başkenti neresidir?

Başkenti ve kalbi daima Kudüs.

Filistin'in Coğrafi Şartları

Coğrafî sınırları içinde Filistin’in tabiat şartları da özellikle iklimi başta olmak üzere ilgi çekici bir çeşitlilik gösterir. Akdeniz kıyı şeridi yeterince yağış alan yarı tropikal bir iklime sahipken orta kısımda bol yağış alan kuzeyden güneye, Necef çölüne doğru yağışların giderek sıfıra yaklaştığı ve kışın soğuk geçen birkaç ayın dışında yılın büyük bölümünde gündüzlerin sıcak, gecelerin serin olduğu bir kara iklimi hâkimdir. Şeria vadisinde ise kış aylarında ılık bir havanın yaşandığı, buna karşılık yılın geri kalan kısmında ısının hayli yükseğe çıktığı daha sıcak bir kıta iklimi dikkati çeker. Bölgenin bu iklimi, daha ziyade yağış miktarına bağlı olarak değişik yörelerde bitki örtüsünü ve ekilebilir arazi kapasitesini belirlemektedir

Filistin için “süt ve bal akan diyar” denilmiştir.

Filistin’e giden ve orada vefat eden sahâbîler


Çeşitli sebeplerle Filistin’e giden ve orada vefat eden sahâbîlerden bazıları şunlardır:

Kâ‘b b. Umeyr el-Gıfârî, Zeyd b. Hârise, Ca‘fer b. Ebû Tâlib, Abdullah b. Revâha, Hâris b. Nu‘mân, Abdullah b. Sehl, Üsâme b. Zeyd, Dihye b. Halîfe el-Kelbî, İkrime b. Ebû Cehil, Ayyâş b. Ebû Rebîa, Amr b. Saîd b. Âs, Ebân b. Saîd b. Âs, Amr b. Tufeyl, Nuaym b. Abdullah, Fazl b. Abbas, Abdullah b. Tufeyl, Ebû Ubeyde b. Cerrâh, Muâz b. Cebel, Süheyl b. Amr, Şürahbîl b. Hasene, Ubâde b. Sâmit. Burada vefat eden tâbiîlerden bazıları da şunlardır: Ravh b. Zinbâ‘, İbn Âmir el-Yahsubî, Recâ b. Hayve el-Kindî, Hânî b. Mektûm, Cünâde b. Kebîr ed-Devsî.

Kudüs ne demektir?

Şairin “Gökte yapılıp yere indirilen şehir” dediği dünyanın en eski şehirlerinden biri. Birçok peygamberin uğradığı mekân. Üç ilâhî dinde de önemli bir yere sahip olan ve kutsal sayılan şehir.

Kudüs şehri Moriya (Moriah, II. Tarihler, 3/1), Yebus (Hâkimler, 19/10), Sion, Dâvûd’un şehri (II. Samuel, 5/7, 9; I. Tarihler, 11/5, 7) ve Ariel (İşaya, 29/1) gibi isimlerle de anılır. Öte yandan buraya şehir, adalet yurdu (Yeremya, 31/23), inananlar şehri, barış şehri, doğruluk şehri (İşaya, 1/26), Allah’ın şehri (‘ir Elohim; Mezmur, 46/4), orduların rabbinin şehri (‘ir Yahveh şebâôt; Mezmur, 48/8), mukaddes şehir (‘ir haqqodeş; Nehemya, 11/18) gibi isimler de verilmiştir (DB, III/2, s. 1319; EJd., IX, 1379). Şehrin Arapça’daki adı olan Kuds’ün bu son isimden geldiği belirtilmektedir.

Müslümanlar da şehre çeşitli isimler vermiş olup bunların başında “bereket, mübarek olmak” anlamına gelen Kuds yer almaktadır (Lisânü’l-ʿArab, “ḳds” md.). 

Tarihi oldukça eski olan Kudüs şehrinin adının geçtiği bilinen en eski belge milâttan önce XIX ve XVIII. yüzyıllara ait Mısır metinleridir (IDB, II, 843; EJd., IX, 1379). Milâttan önce XIV. yüzyıla ait Tell Amarna mektuplarında şehrin adı Urusalim, Geç Asur metinlerinde Urusilimmu veya Ursalimmu, İbrânîce Masoretik metinde Yruşlm, bazan da Yruşlym biçiminde yazılmakta ve Yerûşâlayim, Eski Ahid’in Ârâmîce metinlerinde Yerûşâlêm şeklinde telaffuz edilmektedir. Grekçe Hierosolyma adı şehrin kutsallığını (hieros = kutsal) yansıtmaktadır. Latince’ye Jerusalem ve Jerosolyma olarak geçmiştir. Kudüs şehrinin Batı dillerindeki adı da Jerusalem’dir.

Mescid-i Aksâ ne demektir?

Müslümanların Kudüs’te bulunan ilk kıblesi, en kutsal sayılan üç mescidden biri.

Asıl adı Ârâmîce Beth makdeşa, İbrânîce Beth ha-Mikdaş ve Arapça Beytülmakdis olup “mukaddes ev” demektir; ilk kuruluşundan beri taşıdığı bu ad sonradan şehrin tamamını kapsamına almıştır (İA, VI, 953). Şehir için müslümanların benimsediği Kudüs adı da aynı kökten gelmekte ve aslında şehri değil mâbedi ifade etmektedir. Minhâcî mâbedin on yedi kadar adı olduğunu söyler (İtḥâfü’l-aḫiṣṣâ, I, 93 vd.).

İslâm âlimleri, Kur’ân-ı Kerîm’de el-Mescidü’l-aksâ adıyla anılan ve çevresinin mübarek kılındığı belirtilen yerin (el-İsrâ 17/1) Beytülmakdis olduğu konusunda ittifak halindedir (Nevevî, III, 327). Arapça aksâ “uzak” anlamındadır ve mâbedin Mekke’ye uzaklığından dolayı bu ad verilmiştir (Taberî, Câmiʿu’l-beyân, XV, 5 vd.).

Beytü’l-makdis ne demektir?

Mâsivâdan arınmış, dünyevî alâkalardan tamamıyla kurtulmuş kalp demektir. 

Üç ilâhî dinde de önemli bir yere sahip olan ve kutsal sayılan şehir.

Mekke'ye uzaklığından dolayı "uzak mescit" anlamında "el Mescidü'l Aksâ", kutsallığından dolayı da "mukaddes ev anlamında "Beyt'ul Makdis" denilmektedir.

Kubbetü’s-Sahra ne demektir?

Kudüs haremindeki kutsal kaya üzerinde yer alan, Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân’ın yaptırdığı ortası kubbeli sekizgen yapı.

  • Kubbetü’s-Sahra, İslâm mimarisinin bilinen ilk kubbeli eserlerindendir.

Kubbetü’s-Sahra, Harem-i Şerif (Haram Alanı) üzerindeki platformun çevrelediği alanın üzerinde Kutsal Kaya’yı (Hacer-i Muallak) içine alacak şekilde inşa edilmiştir.

Hz. Muhammed(sas)’ in  iraç’a yükseldiği yer ve bastığı kaya üzerine kurulan Kubbetü’s-Sahra, Sahratü’l-Muazzama ve Sahratü’l-Müşrife gibi isimlerle de anılmıştır

Kudüs’ün fethinden sonra Hz. Ömer tarafından yaptırılan mescidin yerine inşa edildiği için -daha çok Batılılar tarafından- Ömer Camii olarak da tanınır. Binanın üzerinde bulunduğu kutsal kaya (sahre, hacerü’l-muallak) rivayete göre Hz. Mûsâ’nın kıblesidir (Taberî, XXVI, 183) ve Resûl-i Ekrem’in kıble değişikliğiyle ilgili âyetler (el-Bakara 2/143-145, 149-150) gelinceye kadar namaz kılarken yöneldiği Kudüs’ten maksadın da o olduğu söylenir (a.g.e., II, 4). 

Sahre en geniş yeri 17,70 m., en dar yeri 13,50 m. olan ve altında yaklaşık 1,50 m. yüksekliğinde, yontularak düzeltilip genişletilmiş, 4,50 × 4,50 m. boyutlarında bir oyuk (mağara, mahzen) bulunan gayri muntazam yarım daire şeklinde bir kaya uzantısıdır.

Mağaraya, Kubbetü’s-sahra’nın güneydoğu pâyesinin yanındaki 1 m. çaplı bir oyuktan on bir basamaklı bir merdivenle inilir. Burada bulunan düz bir mermer blok üzerine işlenmiş mihrap, ilk olma özelliğiyle İslâm sanat tarihi açısından büyük bir önem taşımaktadır.

Kubbetü’s-sahra mescidden çok bir ziyaretgâh olarak planlanmıştır. İbn Asâkir orada görev yapmış bazı kimseler için “sahre imamı” tabirini kullanmaktadır (Târîḫu Dımaşḳ, XXXII, 181; XXXV, 337); bânisi Emevî Halifesi Abdülmelik b. Mervân’ın da namaz kıldırdığı bilinmektedir (a.g.e., LXX, 164). Mescidlerde olduğu gibi burada da birtakım ilmî faaliyetler devam etmiştir (a.g.e., XXXI, 55).

Kubbetü’s-sahra’nın inşasına 66 (685-86) yılında Abdülmelik b. Mervân’ın görevlendirdiği Recâ b. Hayve ile Yezîd b. Sellâm tarafından başlanmış, inşaat 72’de (691) tamamlanmıştır. 

Kubbetü’s-sahra, tarihi boyunca bölgeye hâkim olan hemen her hükümdardan büyük ilgi ve saygı görmüş, özenle tamir ettirilmiştir. Bilhassa Eyyûbî sultanları kendi elleriyle sahrenin tozunu alır, mescidi süpürür ve gül suyu ile yıkarlardı. Bunlardan el-Melikü’l-Azîz Osman sahrenin etrafına ahşap bir korkuluk yaptırdı. Memlükler’den I. Baybars 1270’te yıkılan kısımları tamir ettirdi ve dış duvar mozaiklerini yeniledi. 1318’de Muhammed b. Kalavun kubbenin içini altın yaldız ve mozaiklerle yeniden dekore ettirip dışını da kurşunla kaplattı. Berkuk güney kapıdan girince göze çarpan mahfeli yaptırdı; el-Melikü’z-Zâhir Çakmak yıldırım düşmesi sonucu yanan kubbesini onarttı. Kayıtbay ise kapılarını üzerlerine kabartma motifler işlenmiş bakır levhalarla kaplattı. Osmanlılar zamanında Kanûnî Sultan Süleyman tarafından çok köklü biçimde tamir ettirilmiş ve harap olan dış mozaik kaplama çinilerle değiştirilerek pencerelere alçı revzenler yerleştirilmiştir. İmar faaliyeti III. Murad, I. Abdülhamid, II. Mahmud, Sultan Abdülmecid, Sultan Abdülaziz ve II. Abdülhamid tarafından da devam ettirilmiş, özellikle II. Abdülhamid büyük masraflarla zemine değerli İran halıları döşetmiş, ortaya görkemli bir kristal avize astırmış ve eskiyen çinileri yeniletmiştir.

İsra ne demektir?

İsra: Kelime anlamı; Sery (geceleyin yürüme, gece yolculuğu yapma),Peygamber Efendimizin bir gece Mekke’deki Mescid-i Haram’dan çok uzaktaki Mescid-i Aksâ’ya götürülmesi mucizesi.

Miraç ne demektir?

Sözlükte “yukarı çıkmak, yükselmek” anlamındaki urûc kökünden türemiş bir ism-i âlet olan mi‘râc kelimesi “yukarı çıkma vasıtası, merdiven” demektir. Terim olarak Hz. Peygamber’in göğe yükselişini ve Allah katına çıkışını ifade eder. Olay, Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya gidiş ve oradan da yükseklere çıkış şeklinde yorumlandığından kaynaklarda daha çok “isrâ ve mi‘rac” şeklinde geçerse de Türkçe’de mi‘rac kelimesiyle her ikisi de kastedilir. İslâmî kaynaklarda genellikle ele alındığı şekliyle mi‘rac hadisesi iki safhada meydana gelmiştir. Resûl-i Ekrem’in bir gece Mescid-i Harâm’dan Mescid-i Aksâ’ya yaptığı yolculuğa isrâ, oradan göklere yükselmesine mi‘rac denilmiştir. Literatürdeki bu ayırım her iki terimin naslarda zikredilmesinden ileri gelmektedir. Sery (geceleyin yürüme, gece yolculuğu yapma) kökünden türeyen isrâ’ Kur’an’da mâzi sîgasıyla yer almış ve sûreye ad olmuştur. Buna göre Allah, kudretinin işaretlerini göstermek için kuluna (Hz. Peygamber) Mescid-i Harâm’dan çevresi mübarek kılınan Mescid-i Aksâ’ya geceleyin bir seyahat yaptırmıştır (el-İsrâ 17/1). Mi‘rac kelimesi Kur’an’da geçmemekle birlikte çoğul şekli olan meâric “yükselme dereceleri” mânasında Allah’a nisbet edilmiştir (el-Meâric 70/3). Ayrıca “merdiven” anlamında meâric bir âyette ve urûc kökünden türemiş fiiller çeşitli âyetlerde yer almaktadır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ʿarc” md.).

Kufiyye ne demektir?

Filistin kültürünün bir parçası olan Türkiye'de Poşu olarak da bilinen "Kufiyye", El-Halil kentinde tek olma özelliği taşıyan El-Herbavi dokuma fabrikasında üretiliyor. Filistinlilerin İşgalci İsrail'e karşı direnişleriyle özdeşleşmiştir.

Hanzala kimdir?

Ayakları çıplak, elbisesi yamalı ve sırtı hep dönük, on yaşındaki "Hanzala" karakteri, Filistin'in özgürlük mücadelesinin sembollerinden birisidir. Hanzala karikatürünün çizeri, Filistinli karikatürist Naci el-Ali'dir.

Nekbe ne demektir?

Filistinliler, İsrail'in 14 Mayıs 1948'de tarihi Filistin topraklarını işgal etmesiyle zorunlu göçe ve katliamlara maruz kaldıkları o güne "Büyük Felaket" anlamına gelen "Nekbe" ismini veriyor.
İşgalci İsrailliler için "bir devletin kuruluş" günü olan 15 Mayıs, Filistinliler için ise nüfuslarının yüzde 67'sine tekabül eden 957 bin kişinin vatanlarından zorla çıkarılması ve kültürel, sosyal dokunun yok edilmesiyle başlayan ve günümüze kadar devam eden felaketler silsilesinin başlangıcı anlamına geliyor.

Nekbe sürecindeki Filistinlilerin çoğu, zorla yerlerinden çıkarılarak işgal altındaki Batı Şeria, Gazze Şeridi ve komşu Arap ülkelerine tehcir edildi.

Siyonizm ne demektir?

Filistin’de bir yahudi devleti kurma amacıyla ortaya çıkan siyasî harekettir.

Siyon ne anlama gelmektedir?

Siyon, Ahd-i Atîk’te Kral Dâvûd tarafından fethedilip krallığın merkezi yapılan Kudüs şehri için kullanılmış bir isimdir (II. Samuel, 5/7). Zamanla kapsamı bütün İsrail topraklarını ifade edecek şekilde genişlemiştir. Siyon kelimesine dayanan siyonizm ise yahudi halkının “tarihî yurtlarına dönüşü” mânasında Filistin’de yahudi devleti kurmayı hedefleyen siyasî hareketi belirtir.