2. CÜZDEN BAZI MESAJLAR

BAKARA SÛRESİ

152- "Artık siz beni anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin, bana nankörlük etmeyin!"

İnsanın normal hayatını yaşarken kalple zikir halinde olması yani Allah’ın hoşnutluğunu gözetmesi, amelleriyle zikir halinde olması en önemli zikirdir.

İnsan, her türlü eylemini Allah’ın rızâsına uygun düşüp düşmeyeceği ölçüsüne göre yapar, bu şekilde Allah'ı anarsa Allah da insanı anar.

Allah'ın bir kulunu anması o kul için büyük bir şereftir.

153- "Ey iman edenler! Sabır ve namazla yardım dileyin. Şüphesiz Allah sabredenlerin yanındadır."

Sadece  musibet ve acılara katlanma durumunda değil; ibadetleri yerine getirme, haramlardan kaçınma, öfkeyi kontrol etme gibi durumlarda sabretmek bu ayetteki buyruğun kapsamına girer.

Yüce Allah, kullarından sıkıntılı dönemlerde namaz kılarak  kendisinden yardım dilemelerini istemiş; sabredenlerin yanında olduğu müjdesini vermiştir.

Namaz kişinin bedeni, dili ve kalbiyle kısaca bütün varlığıyla Allah’a yönelmesi halidir.  Sabırla benliğini güçlendiren, namazla da Allah'a dayanan insan O'nun rızasına uygun davranmış olur.

155- "Andolsun ki sizi biraz korku ve açlıkla; mallardan, canlardan ve ürünlerden eksiltmekle sınayacağız. Sabredenleri müjdele!"

Zorlu süreçlerde  Allah’a dayanıp isyana düşmeyenler hem dinî hem de dünyevî bakımdan hep kazanmışlardır; bu Allah’ın yasasıdır.

Mü'min hayatı boyunca sabır imtihanına tabi tutulacağını unutmamalı, her durumda Allah'a hamd etmelidir.

156-"Onlar, başlarına bir musibet geldiğinde, "İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn" “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” derler."

Mü'min sadece vefat haberi aldığında değil,  karşılaştığı her zorlukta, her sıkıntıda "İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn"  “Doğrusu biz Allah’a aidiz ve kuşkusuz O’na döneceğiz” demeyi alışkanlık haline getirerek Efendimiz (s.a.s)'in bu konudaki sünnetini hayata geçirmelidir. Zira bu cümleyi zikredip zorluk anında isyana düşmeyenler sonraki âyette belirtildiği üzere büyük bir müjdeye mazhar olacaktır.

157- "İşte Rablerinin lütufları ve rahmeti bunlar içindir ve işte doğru yola ulaşmış olanlar da bunlardır."

Bu âyet, karşılaştıkları sıkıntılara sabreden; Allah’a olan güven ve teslimiyetlerini, iyimserliklerini koruyan yüksek karakterli müminler için daha yücesi düşünülemeyecek güzellikte bir iltifattır.

✅Çünkü bu ayette müminlere övgülerde bulunup onların hidayette olduklarını bildiren bizzat Allah’tır.

Bir mümin için bundan daha büyük bir lütuf ve şeref düşünülemez.

174- "Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar karınlarına ateşten başka bir şey doldurmuyorlar. Allah kıyamet gününde onlarla konuşmayacak, onları arındırmayacak! Onlar için elem verici bir azap vardır."

Kutsal değerleri kullanarak çıkar sağlayanların bu sayede yiyip içtikleri şeyler gerçekte cehennem ateşidir. Allah onları kendisine muhatap almaya değer bulmayacak, onları arındırmayacak ve acı bir azaba çarptırarak cezalandıracaktır.

✅Çünkü onlar, Allah’ın âyetlerini çıkarlarına araç edinmek suretiyle dünyevî bakımdan dalâleti hidayete tercih etmiş bulunmaktadırlar.

Bu günah karşılığında elde edilen menfaat maddî olarak ne kadar fazla olursa olsun, işlenen suçun ağırlığına nispetle son derece önemsiz kalacağından, âyette bu menfaat için “az bir karşılık” tabiri kullanılmıştır. 

175- "Onlar, doğru yol karşılığında sapkınlığı, mağfiret karşılığında azabı satın almış kimselerdir. Ateşe ne kadar da dayanıklılarmış!"

Allah’ın âyetlerini gerçek anlamlarından saptıranlara  âyetin sonunda şöyle denmiştir:

" فَمَٓا اَصْبَرَهُمْ عَلَى النَّارِ "

"Onlar ateşe ne kadar dayanıklılarmış!"

“Onlar cehennem ateşine bu kadar mı dayanıklıdırlar ki böylesine ağır günahları işlemeye cesaret edebilmişlerdir!” anlamında bir ifade kullanılarak son derece etkili bir uyarıda bulunulmaktadır.

183- "Ey iman edenler! Sizden öncekilerin üzerine yazıldığı gibi sakınasınız diye sizin üzerinize de sayılı günlerde oruç yazıldı."

Bu âyetle hicretin 2. yılında Ramazan orucu farz kılınmıştır.

Oruç ibadeti İslâm’dan önce de bilinen, farklı da olsa uygulanan bir ibadet idi.

“Sakınmanız için, sakınasınız diye” ifadesi oruç ibadetinin hikmetine ışık tutmaktadır.  Oruç,  günaha girmeme konusunda inananların iradesini güçlendirerek onları günahlardan uzaklaştırır.

238- "Namazları ve orta namazı aksatmadan kılın, huşû içinde Allah’ın huzurunda durun."

Müminlerden en değerli varlıklarını korudukları gibi namazlarını korumaları istenmektedir. Namazın muhafazası namazın düzenli olarak kılınması anlamına geldiği gibi dille beraber zihnin de namazda olması manasını da içerir.

Huşû, namaz kılan müminin huzurunda bulunduğu Rabbinin büyüklüğüne yaraşır bir saygı ile O'na yönelişi şeklinde gerçekleşir.

✅Huşûsuz namaz, ruhsuz ceset gibidir. Bu nedenle  âyette “huzur ve huşû içinde” kaydı getirilmiştir.

239- "Bir şeyden korkarsanız yaya veya binek üzerinde kılabilirsiniz. Korkunuz geçince Allah’ı, daha önce bilmediğinizi size öğrettiği gibi anın"

Korkulu ve tehlikeli hallerde bile namaz kılmanın emredilmesi, namazın, müminin hayatıyla iç içe, vazgeçilemez, ihmal edilemez olması gerektiğini gösterir.

245- "Kim Allah’a güzel (karşılık beklemeden) bir borç verirse Allah da bunu kat kat fazlasıyla öder. Daraltan da genişleten de Allah’tır ve O’na döndürüleceksiniz."

Karz-ı hasen (güzel borç), Allah rızâsından başka bir menfaat beklenmeden verilen borçtur.

✅Yüce Allah, güzel borç vereni kendisine borç veren gibi kabul ederek yardımsever mümine şereflerin en büyüğünü bahşetmiştir.

250-...رَبَّنَٓا اَفْرِ غْ عَلَيْنَا صَبْراً وَثَبِّتْ اَقْدَامَنَا وَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَؕ

 “.. Rabbimiz! Bizi sabırla donat, bize sebat ver ve inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!

Allah yolunda savaşan Tâlût ve askerlerinin bu duası, müminler için direnme ve sebat gösterme konusunda bir güç kaynağıdır. İnananlar bu duayı öğrenmeli ve fırsat buldukça okumalıdır.

GÜNÜN DUA AYETİ

...رَبَّنَا لَا تُؤَاخِذْنَٓا اِنْ نَسٖينَٓا اَوْ اَخْطَأْنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تَحْمِلْ عَلَيْنَٓا اِصْراً كَمَا حَمَلْتَهُ عَلَى الَّذٖينَ مِنْ قَبْلِنَاۚ رَبَّنَا وَلَا تُحَمِّلْنَا مَا لَا طَاقَةَ لَنَا بِهٖۚ وَاعْفُ عَنَّاࣞ وَاغْفِرْ لَنَاࣞ وَارْحَمْنَاࣞ اَنْتَ مَوْلٰينَا فَانْصُرْنَا عَلَى الْقَوْمِ الْكَافِرٖينَ

286- “Rabbimiz! Unutur veya yanılırsak bizi cezalandırma! Bizden öncekilere yüklediğin gibi bize de ağır yük yükleme! Üstesinden gelemeyeceğimiz şeyleri boynumuza borç kılma! Bizi bağışla, ayıplarımızı ört ve bize rahmetinle muamele buyur! Sen bizim sahibimiz ve yardımcımızsın; artık inkârcı topluluğa karşı bize yardım et!”

( Bu metin DİB Kur'an Yolu Tefsiri'nden istifade edilerek hazırlanmıştır.)