7. CÜZDEN BAZI MESAJLAR / 1

MÂİDE SÛRESİ

87-  “Ey iman edenler! Allah’ın size helâl kıldığı iyi ve güzel şeyleri haram saymayın, sınırı da aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.”

Bu ayette müminlere, Allah’ın hoşnutluğunu kazanma düşüncesiyle kendilerini ve başkalarını hayatın helâl olan güzelliklerinden mahrum bırakma yoluna girmemeleri çağrısı yapılmıştır.

Kimse dinin yasaklamadıklarını kendi iradesiyle, dine mal ederek yasak sayamaz.

Bu âyetler, İslâm’da, yasaklandığına dair bir delil bulunmadıkça insanın yararlanabileceği her şeyin kural olarak helâl olduğunu ifade eder.

Ayet, bir şeyin haramlığına dair hüküm bulunmadığında, haram olduğunu söylemekten kaçınmaları için müslümanlara bir uyarıdır. Haram olmayan şeye haram demek caiz değildir.

89- “Allah sizi kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerden ötürü sorumlu tutmaz, fakat bilerek ettiğiniz yeminlerden dolayı sizi sorumlu tutar. Bunun da kefâreti, ailenize yedirdiğinizin ortalama seviyesinden on fakire yedirmek yahut onları giydirmek ya da bir köle âzat etmektir. Buna imkânı olmayan ise üç gün oruç tutmalıdır. Yemin ettiğinizde (bozarsanız) yeminlerinizin kefâreti işte budur. Yeminlerinize bağlı kalın...”

Yemin çok ciddi bir sözdür. Kasıtsız olarak yapılan yeminlerden ötürü Allah katında sorumluluk yoksa da bu konudaki yersiz ağız alışkanlığı yeminin ciddiyetini zedeler.

Olur olmaz durumlarda yemin sözcüklerini telaffuz etmekten kaçınılmalıdır.

Yalan yere yemin etmenin sorumluluğu çok ağırdır.

Bozulan yeminden ötürü bu âyette açıklandığı biçimde kefâret ödenmelidir.

Bir fakiri giydirme yada doyurmaya güç yetirilemediği takdirde yemin keffareti olarak üç gün peşpeşe oruç tutulur.

MÂİDE SÛRESİ

91- “Şüphesiz şeytan içki ve kumar yoluyla aranıza düşmanlık ve kin sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak ister. Artık vazgeçtiniz değil mi?”

Yüce Allah, içki ve kumar gibi büyük günah işleyenleri bile “Artık vazgeçtiniz değil mi?” şeklinde yumuşak bir üslupla uyarmaktadır.

Tebliğ ve davet metodu açısından bu ayet bizlere büyük bir örneklik teşkil etmektedir.

EN’AM SÛRESİ

35- “Onların yüz çevirmeleri sana ağır geldi ise, yapabilirsen, yeri yarıp inebileceğin bir tünel ya da göğe çıkabileceğin bir merdiven ara ki, onlara bir mûcize getiresin! Allah dileseydi elbette onları hidayet üzerinde toplayıp birleştirirdi. O halde sakın cahillerden olma!”

Hz. Peygamber (s.a.s), bir kısım insanların doğru yolu kabul etmemelerinden çok üzülmüştür. Fakat şu bilinmelidir ki Allah’ın izni olmadan peygamberler bile insanları hidayete kavuşturamaz.

Bütün insanları hidayete ulaştırma kudreti yalnız Allah’a aittir.

Bize düşen doğruya  davette bulunmak ve bol bol dua etmektir. Kimsenin kimseyi hidayeti seçme konusunda zorlama hakkı yoktur.

 

39- " Âyetlerimizi yalanlayanlar, karanlıklar içinde kalmış sağırlar ve dilsizlerdir..."

Tıpkı karanlıkta kalanın nereye gittiğinin farkında olmaması, bastığı yeri görememesi gibi inkarcılar da hak ile bâtılı ayıramaz, hayatın anlamının ve hakikatinin ne olduğundan habersiz olarak yaşarlar; bundan dolayı ne hakka kulak verirler ne de hakkı konuşurlar.

43- "Hiç olmazsa kendilerine tarafımızdan bir sıkıntı geldiğinde içten bir niyazda bulunsalardı! Fakat kalpleri iyice katılaştı; şeytan da onlara yaptıklarını şirin gösterdi."

Bazı ayetlerde insanların hiç olmazsa zor durumda kaldıklarında, Allah’ın dinini tanıyarak ihlâsla O’na yalvardıkları bildirilmektedir.

Kalpleri iyice katılaşmış olanlar zorluk anında da dua etmeye gerek görmez.

Dua etmemek kalp katılığına işaret olabilir. Duadan kopmamak, duada samimi olabilmek için de dua etmelidir.

44- "Onlar, kendilerine yapılan uyarıları unutunca her şeyin kapılarını onlara açtık. Nihayet kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları zaman onları ansızın yakaladık..."

İnsanlar kıtlıktan bolluğa, hastalıktan sağlığa, sıkıntıdan esenliğe kavuştukları zaman, bu durumların da kendileri için imtihan olduğunu düşünmeli ve her zamankinden daha dikkatli hareket etmeli, bu nimet ve imkânları veren Allah’a minnet ve şükran hissi duymalıdırlar.

Âyette söz konusu edilen kavimler, bir imtihan olan bu bolluk ve rahatlığa aldandılar; “sonunda kendilerine verilenler yüzünden şımardıkları sırada” Allah Teâlâ onları ansızın yakaladı.

68- "Âyetlerimiz hakkında ileri geri konuşmaya dalanları gördüğünde, onlar başka bir söze geçinceye kadar kendilerinden uzak dur. Eğer şeytan sana unutturursa, hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma!"

Bu ayet, Allah’ın âyetleri hakkında ileri-geri konuşmaya dalanların, Kur’an-ı Kerîm’i alaya alan veya eleştirmeye kalkışanların yanlarından –eğer engel olmak mümkün değilse– başka bir konuya geçinceye kadar ayrılmayı emretmektedir.

Bu durum bize, Allah’ın âyetlerine dil uzatmadıkları, İslâmî değerlere karşı saygısızca sözler sarf etmedikleri sürece farklı inanç ve görüşteki insanlarla bir arada oturulup konuşulabileceğini göstermektedir.

Kötü ve yanlış söz veya davranışta bulunmayı alışkanlık haline getiren kimseleri de terk etmek gerekir.

Nitekim gıybet eden kimselerin meclislerini terk etmeyi emreden hadisler de vardır.

“Hatırladıktan sonra artık o zalimler topluluğu ile oturma” ifadesindeki “zalimler” nitelemesi gösteriyor ki, “zulüm”, başta her türlü haksızlığı ve kasıtlı kötülükleri kapsamaktadır. Konumuz olan âyette dini değerleri alaya alan kişiler zalimler olarak vasıflandırılmıştır.

95- "Tohumu ve çekirdeği çatlatan şüphesiz Allah’tır; O, ölüden diriyi çıkarır, diriden de ölüyü çıkarmaktadır..."

Allah azze ve celle, ölüden diriyi, diriden ölüyü, tohumdan ve çekirdekten bitkileri, bitkiden tohum ve çekirdekleri çıkarır.

Nice ölü kalpler O'nun izniyle can bulur, hidayet yolunu seçer.

108- "Allah’tan başkasına tapanlara kötü söz söylemeyin; sonra onlar da bilmeden, taşkınlık yaparak Allah hakkında kötü sözler söylerler..."

Bu âyete göre başkalarına, onların inançlarına ve kutsal saydıkları değerlere hakaret etmek, sövüp saymak İslâmî edep ve ahlâkla bağdaşmadığı için caiz değildir, İslâm’ın izzetine de zarar getirir.

Âyette İslâm’ın tebliğ ve davet metoduna da işaret vardır.

 Buna göre başkalarının inanç ve kanaatleri de onlara göre değerlidir. Güzelliklere ikna etmenin yolu saygı ve nezaketten geçer.

Hakaret ve küfür ise sadece muhatabın düşmanlık duygularını artırır; inatlaşmaya ve çatışmaya yol açar.

(Bu metin DİB Kur'an Yolu Tefsiri'nden istifade edilerek hazırlanmıştır.)

7. CÜZ/ DUA ÂYETİ

MÂİDE SÛRESİ

83- “...Rabbimiz! İman ettik, bizi hakka şahitlik edenlerle beraber yaz."

...رَبَّنَٓا اٰمَنَّا فَاكْتُبْنَا مَعَ الشَّاهِدٖينَ