El-Melikü’z-Zahir Rüknüddîn Baybars, Mısır ve Suriye'de hüküm sürmüş dördüncü Memlüklu Sultan’ıdır.
Baybars 1227 yılında Karadeniz'in kuzeyinde doğmuş bir Kıpçak Türk’üdür.
Altın Ordu hakanı ve Cengiz Han’ın torunu Berke Han’ın damadır. Bundan dolayı kendi yerine geçecek oğluna Berke adını vermiştir. Hanlar sülalesindendir.
Kaynaklara göre Moğollar tarafından Kıpçak steplerinde yakalanarak esir edilir. Köle olarak Bizans tüccarlarına satılır. Köle tüccarları önce Sivas’a ardından Halep’e ve Hama’ya getirirler. Şehrin yöneticisi köle olarak satın almak ister. Ne var ki annesi beğenmez.
Ardından köle olarak Kahire'ye getirilir ve Memlüklu askeri olarak yetiştirilir. Daha sonra da Eyyubilerin hassa ordusuna girer.
1249 yılında VII. Haçlı Seferinde Dimyat, Haçlıların eline geçti. Bu esnada Memluklu Sultanı el-Melik Salih hastaydı. Bir müddet sonra da öldü. Sultanın oğlu el-Melik Muazzam idareyi ele aldı.
Sultanın ölümünü ve boşluğu fırsat bilen Haçlılar, 1250 tarihinde tekrar saldırıya geçtiler. Orada büyük bir yararlılık gösteren Baybars, ordunun öncüleri arasına katıldı.
Sultan El-Melik Muazzam, serkeş ve uygunsuz hareketleriyle dikkat çekiyordu. Kendine rakip olarak gördüğü kişileri devre dışı bırakıyordu.
Hatta büyük yararlılık gösteren orduyu bile yok etmek istedi. Bu ve buna benzer hadiseler toplumda ciddi huzursuzluğa sebep oldu.
Devletin daha fazla zarar görmemesi için -bir rivayete göre- Baybars tarafından öldürüldü. Vaadinde durmayan, serkeşlik yapan sultanın ölümünden sonra askerler ve halk ortaya koyduğu üstün başarıdan dolayı Baybars’ı sultan seçti.
Baybars’ın Tarih Sahnesine Çıkışı
Meşhur Moğol komutanı Hülâgû, Şam’ın ardından Bağdat’ı da aldı. Yaptığı katliam ve yıkımın yanı sıra imha ettiği değerli kitaplardan dolayı İslâm’ın ve insanlığın ilim alanındaki geleceğini kararttı. Bir müddet sonra Kahire’ye Memlüklü sultanına haber göndererek şehri teslim etmesini istedi.
Memlüklu Sultanı Muzaffer Seyfettin Kutuz, bir dizi önlem aldı.
Aldığı önlemlerden ilki; din hizmetlerinde görev yapan hocalara, “Camilerde hiç kimse Moğol ordusu ve Hülâgû’nün kahramanlığından, acımasızlığından bahsetmeyecek, aksine inancın üstünlüğünden, şehadetten, cennetten Müslümanların yiğitliğinden ve cesaretinden bahsedin.” dedi.
İkincisi; tüm vali ve komutanları toplayarak, “Beylerim, paşalarım! önümüzde iki seçenek var. a) alçakça ve zillet içinde bir ölüm veya esaret, b) yahut yiğitçe çarpışarak şehitlik veya gazilik. Bunlardan hangisini istersiniz?” dedi. İttifakla ikinci yolu tercih ettiler.
Derhal hazırlıklara başladılar. Kullanılacak tüm yöntemler değerlendirildi. Bu arada cesaret ve yiğitliğiyle bilinen Baybars’ı çağırarak özel birliğin başına geçirdi. Aynı zamanda Halep valiliğini teklif etti.
Baybars, Hülâgû’nün ordusunu vur-kaç taktiği ile hırpalayacak, sonunda iki orduyu karşı karşıya getirecekti. Plan tuttu. İki ordu Hz. Davud’un da askeri olduğu Tâlût’un ordusunun Câlût’u yendiği Ayncâlût mevkiinde Hülâgû’nün ordusunu yendi. Bu savaştan sonra bir daha toparlanamayan Moğol ordusu, gün be gün zayıflayarak tarih sahnesinden silindi.
Böylece Baybars’ın eşine az rastlanır kahramanlığı sayesinde Moğollar, 1260 tarihinde Ayncâlût'ta ilk kez yenilmiş oldu. Böylece Moğolların ilerlemesi durduruldu. Daha da önemlisi “yenilmez”, “güç yetirilmez” denen Moğollar perişan oldu.
Yenilmez insan, güç yetirilmez devlet yoktur.
Her gücün üstünde bir güç her zaman için vardır.
Görülmeyen, gücünün ne olduğu bilinmeyen, inanmış bir grup mücahidin, dünyanın en gelişmiş silahlarına sahip olduğu söylenen Yahudilerin kimyasını bozdu. Üstelik yok olmaya yüz tutan, içten içe çürüyen ABD ve köhneleşmiş batılının her türlü desteğine rağmen…
Yahudilerin itibari yerle yeksan oldu.
Hırçınlaşan, ne yaptığını bilmeyen Yahudiler, ABD’nin de sınırsız desteğiyle, elindeki avcundaki bütün silahlarıyla masum insanların üstüne ölüm yağdırdı/yağdırıyor…
Yaptıkları bu çılgınlığa rağmen, ürkek ve korkak Museviler tedirgin. Sokakta, plajda, yemekte velhasılıkelam hemen her yerde uzun namlulu silahla geziyor. Gasp ettikleri, hırsızlıkla elde ettikleri topraklardan kaçacaklar, lakin Yahudi yöneticiler gitmelerine müsaade etmiyor…
İlahi mesajın takipçisi olarak, hiç şüphe duymuyorum ki, hayatı seven, menfaatperest, uyumsuz ve hainliği ilke edinen Yahudiler, er veya geç gasp ettikleri toprakları terk edecektir.
Savaştan bir müddet sonra çıktığı avda Seyfettin Kutuz öldü. Ölüm anında Baybars’ı sultan ilan etti.
1260’ta hükümdar olup 1277'deki ölümüne kadar hüküm süren Sultan Baybars dönemi, Mısır Türk Devleti en kudretli dönemini yaşadı. “Devletü’t Türki" yani "Türk Devleti" adını ülke adına ekledi ve bu adı kullanan ilk hükümdar oldu.
Cesur bir asker olan Baybars, uygulamalarıyla kudretli, adil bir hükümdar ve iyi bir idareciydi. Hayatı boyunca bir taraftan Haçlıların elinde bulunan Suriye ve Filistin'de, diğer taraftan ise Moğolların idaresine girmiş Hıristiyanlarla ve Moğollarla mücadele etti.
Baybars’ın Başlıca İcraatları
Orta Çağ tarihinin en büyük ve örnek hükümdarlarından biri olan Baybars, devlet teşkilatında büyük bir reform yaptı. Haçlıları Yakın Doğu’dan çıkardı.
Baybars, çok etkin ve örnek bir devlet başkanlığının yanı sıra, çoğu günümüze kadar gelen çeşitli imar ve kültür projeleri de uyguladı.
Memluklu Devletinin en önemli iki şehri olan Kahire ve Şam arasında atlı ulak sistemini oluşturdu. Bu sistem için altyapı kurumları (yollar, menzil istasyonları vb.) yaptı. Böylelikle iletişim ve ulaşımın çok yavaş olduğu o dönemde Kahire ile Şam arasındaki bir mesajın dört günde gitmesini sağladı.
Diğer ulaştırma projeleri olarak ülkesindeki köprüleri, su ulaşım kanallarını ve limanları yeniledi. Ülkesinin tarımına katkıda bulunma hedefiyle eski sulama yollarını tamir ettirip yeniletip yeni sulama kanalları açtı.
Kahire'de ismini taşıyan Baybars Camii'ni yaptırdı. Şam'da bulunan türbesi ve yanındaki Zekeriya Medresesi onun adına yapılan ünlü mimari eserlerdendir. Zekeriya Medresesi'ne bağlı olan Zekeriya Kütüphanesi günümüze kadar gelen çok sayıda önemli bilimsel yazma eserleri içinde bulundurmaktadır. Ayrıca Şam'da da Zahiriye Kütüphanesi’ni yaptırdı.
Baybars, Kahire'de ve ülkesinde İslâm bilginlerine ve bilim adamlarına büyük destek sağladı. Ölümünden sonra İslâm dünyasında olduğu gibi özellikle Mısır ve Suriye'de bir kahraman olarak anıldı ve anılmaktadır. (II)
Altınordu ve Bizans ile de siyasi münasebetler kuran Baybars, Haziran 1277’de, 54 yaşında öldü. Ölümü öncesi derviş kıyafetiyle bir gece ansızın sarayı terk edip doğduğu topraklara gittiği de rivayet edilmektedir.
Türbesi Şam’dadır.
Kölelikten sultanlığa, sultanlıktan yenilmez, güç yetirilmez denen Moğolları mağlup eden, Haçlılara kök söktüren, aziz komutan Baybars’a rahmet diliyorum.
1- Haçlılar Önünde Sultan Baybars, Ramazan Şeşen, Yeditepe Yay. II. Baskı, İst. 2016
2- Yaptıklarını özellikle de savaşlarını anlatan ‘El-Zahir Baibars'ın Hayatı’ adlı hatıra eseri Arap edebiyatında popüler bir eser olarak önemini korumaktadır.
Not: Memlükler (1250-1517) Abbasî Hilafetinin İslâm dünyasını yerle bir eden Moğollar tarafından yıkılışından 6 yıl önce, 1250 yılında Mısır'da kuruldu. 1517 yılında Osmanlı Devleti (Yavuz Sultan Selim) tarafından ortadan kaldırıldı.
Türk Devleti adıyla zikredilen bu büyük ve uzun ömürlü devletin tarihi, günümüzde genellikle sultanlarının mensup olduğu ırka göre ikiye ayrılmaktadır.
1. Türk asıllı sultanların hüküm sürdüğü birinci döneme (1250-1382) "Bahrî Memlükler veya Türk Memlükler"
2. Çerkez asıllı sultanların hüküm sürdüğü ikinci döneme (1382-1517) ise "Burcî Memlükler veya Çerkez Memlükleri" isimleri verilmiştir.