“Şüphesiz (sözde ve işte) doğruluk iyiliğe götürür, iyilik de cennete götürür. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında çok doğru kişi diye yazılır. Yalancılık insanı kötülüklere, kötülükler de cehenneme götürür ki kişi yalan söyleye söyleye Allah katında çok yalancı diye yazılır” (Buhârî, Edeb 69; Müslim, Birr 103).
Hadiste “sıdk” diye geçen kavram, sözün doğruluğu olarak anlaşılabildiği gibi fiillerin doğruluğunu da ifade eder. Hem söz hem de iş olarak söylediklerimiz ve yaptıklarımızın doğruluk ekseninde ilerlemesi gerekir. Doğruluk üzerine inşa edilen amellerin sonucu iyilik, yalan üzerine inşa edilen amellerin sonucu ise kötülüktür. Bu hâl kişinin Rabbi katındaki durumunu da ifade eder.
Sıddık olmak mı yoksa kezzab olmak mı? Allah (c.c.)’nun yanındaki pozisyonumuzu belirlemek bizim ellerimizdedir. Dünya üzerindeki davranışlarımız, hangi sıfatla anılmak istediğimizi belirler. Hayatını doğrular üzerine inşa eden kişi, bu doğruluğu yaşam boyu sürdürdüğünden Allah katında doğru kişi olarak tanımlanır. Yalan konuşan kişi de hayatının merkezine yalancılığı yerleştirdiğinden Allah katında yalancı diye tanımlanır.
Söylem ve eylemlerinin merkezine doğru sözlülük ve doğruluğu yerleştiren kişinin yaptığı işlerin sonucu hep iyiliklere çıkacaktır. İşinde doğru olan bir kişi, bu doğruluğunun karşılığını dünyada görebildiği gibi ahirette de görecektir. Doğruluk ve doğru sözlülük, başarı ve iyiliğin anahtarıdır. İnsanları kandırmayan, aldatmayan ve ticaretini doğrular üzerine inşa eden bir tacirin kârlı ve kazançlı olması gibi sözüne güvenilen kişi de kazançlı olur.
Yalan üzerine kendisine pembe bir hayat inşa eden kimse, yalan söylemeyi sürdürdüğü sürece, söylediği yalanlara kendisi de inanmaya başlar ve hakikate açılan kapıları kendi elleri ile kapatmış olur. Gerçek olmayan beyanlarla, toplum içerisindeki kişilik ve şahsiyetini de yaralamış olur. Sözüne güvenilmeyen, yaptığı işten emin olunmayan biri olarak çevresinde tanınır. Bir Arap atasözünde doğru söz ile yalanın durumu şu şekilde izah edilmektedir: “Sıdk (Doğruluk), sözümüzü güçlendirir, yalan ise işlerimizdeki yılan gibidir.”
Sözün güçlü olması, doğruluğu ile alakalıdır. İslami bir şahsiyet ve kişilik inşası hedefi ile yola çıkan kişinin sözünü ve fiillerini doğruluk üzerine kurması gerekir. Sözüne güvenilmeyen, her söylediğine şüphe ile yaklaşılan bir kişi, temsil ettiği değerlere de iyi bir şekilde hizmet edemez. Sahip olduğu değerleri ve güzellikleri etrafına anlatabilmenin en önemli basamağı sözün doğruluğudur. Sözün gücü, anlatılan hakikatin de gerçekliği ile örtüştüğünde önemi bir kat daha artmaktadır.
Yalan, sahibini sokan yılan gibidir. Bu gün için geçici bir çıkış yolu sunar gibi görünse de aslında en büyük zararı sahibine verecektir. Söylediklerinin doğru olmadığı anlaşıldığında, yaşamı boyunca inşa ettiği güzel bir kalenin gözleri önünde yıkılması gibi şahsiyet ve kişiliğini de yıkmış olacaktır. Bu durum, büyütüp beslediği bir yılanın günün birinde onu sokması gibidir. Ayrıca yalan, insanı kötülüklere götürür. Bir yalanı doğrulamak için başka yalanlar da uydurmak zorunda kalır. Böylece, hayatı baştan sona yalanlarla dolar. Söyledikleri yalanlar kötülüklere de sebep olur, ta ki Allah katında da artık yalancı olarak kayda geçer. Sebep olduğu kötülüklerin onu götüreceği yer ise cehennemdir.
Müslüman, şahsiyet ve kimlik inşasını doğru söz ve doğru amel üzerine kurarak, hem dünyasını hem de ahiretini güzelleştirir. Bu doğru söz ve davranışları da iyiliğe vesile olur. Böylece yaptığı iyilikler sayesinde cennete gidecektir. Sıddık olup cennete mi, kezzab olup cehenneme mi gitmek isteriz. Rabbimiz tercihi bizlere bırakmaktadır.
Rabbim bizleri, sözünde ve amelinde doğru olanlardan eylesin...