Allah (cc), Hz. Muhammed (s.a.s.) hakkında “O sizin için güzel örnektir” der. (Ahzab,21)
İyi insan ve iyi Müslüman olabilmek için Peygamber'i örnek alıp, söz ve davranışları ona göre belirlemek gerektiğini ifade buyuruyor.
Hz. Muhammed (s.a.s)'in nasıl bir kişilik olduğunu ise Kur’an şöyle anlatır:
“Sizin sıkıntıya düşmeniz ona çok ağır gelir.
O size çok düşkündür.
Müminlere karşı da çok şefkatli ve merhametlidir.”(Tevbe,128).
Kur’an’ın tasvir ettiği bu karekter, Hz. Peygamber'in kendisini, insanların mutluluğuna adadığını ortaya koyuyor. Bir insana veya bir canlıya zarar vermek bir yana dursun, kendisinin dahli olmaksızın herhangi bir sebeple bir insanın başına sıkıntı geldiğini gördüğünde canı sıkılıyor, kendinden ve dünyasından vazgeçiyor. İnsana verilen değer bundan daha iyi anlatılamaz. İnsanlara Hz. Peygamber'den daha fazla değer veren de olamaz.
Hz. Muhammed bütün insanlara örnektir. Ama ilk önce, ona inandığını iddia eden ve iddiasında samimi olan Müslümanlar örnek almalıdır.
Şimdi, o güzel şahsiyeti karşımızda hayal edelim, bu ayette anlatılan üç örnek davranışıyla kendimizi hesaba çekelim!
Bir insanın başına bir sıkıntı geldiğini gördüğünde ne tepki veriyorsun?
O insanın başına gelen sıkıntı sana da ağır geliyor mu, acısını hissediyor musun? Peygamber'in yolundan giden mü’min, böyle bir durumla karşılaştığında sevinemez, tam aksine sıkıntısı ona da çok ağır gelir, üzüntüsünü hissedip elinden geldiği ölçüde derdine derman olmaya çalışır. Müslüman kendisi hiç kimseye, ne eliyle ne de diliyle asla zarar vermez. Mü’min herksin güven duyduğu kimsedir.
İkincisi, insanlara düşkün müyüz?
Baba, anne, kardeş, patron, işçi, komşu olarak sorumlu olduklarımıza karşı görevlerimizi tam yapıyor muyuz? Anne-baba haklarını, evlat haklarını, vatan ve millet haklarını, kul hakkını biliyor ve uyguluyor muyuz? Kazancımız temiz mi? Kendinin ve çocuklarının yedikleri helal mi? Kazancını nasıl harcıyorsun? Sorumluluk altında olan anne baba ve ailene mi harcıyorsun yoksa onları ihmal edip keyfine göre mi harcıyorsun? Yoksul ve yetimlerin senin dünyanda yeri var mı?
Hz. Muhammed (s.a.s.) de hakaretlere maruz kaldı. Kur’an’ın bildirdiğine göre ona sihirbaz ve deli derlerdi. Çünkü anlattıkları, kalbi mühürlü kimselerin aklını alıyordu, bunun dışında cevap verecek kelime bulamıyorlardı. Hz. Muhammed (s.a.s) bu sözlerinden dolayı üzülürdü. Ama nefsi için değil, kendisine hakaret edildiği için değil, o sözleri sarfedenlerin çukur ve bataklıkta heba olduklarına üzülürdü. Asla onların seviyesine inip aynı üslupla karşılık vermemiştir. Kendisini taşlayarak kovalayanlara dahi “Allah’ım! Hakkı bilmiyorlar, sen onları doğru yola ilet” diye dua etmişti. Din dili, Kur’an ve Hz. Peygamber'in hadisidir. Bu dilin dışında sarfedilen sözler din değil, nefsi tatmindir.
Sünnet, sadece Hz. Peygamber'in yaptıklarını yapmak değil, yapmadıklarını da yapmamaktır. Hz. Muhammed (s.a.vs)’e söyleyemeye cesaret edemedikleri sözler de vardı.
En katı düşmanları bile ona yalancı, sahtekar, dolandırıcı, hırsız, hain, iki yüzlü, dedikoducu gibi kötü sözlerle itham edememişlerdi. Aynı şekilde mü’min de bu kötü davranışlarla anılmamaya özen göstermelidir.
Ya şefkat ve merhametimiz ne durumda?
Hz. Peygamber insanlara düşkün olmakla birlikte, ayırım yapmaksızın bütün müminleri seviyordu, onlara karşı çok şefkatli ve merhametliydi. Kur’an onu böyle anlatıyor. Ayetin vermek istediği mesaj, hiç bir yoruma gerek duyulmayacak derecede açık ve nettir; Peygamber Efendimizi örnek göstererek Müminlerin de diğer bütün Müminlere karşı şefkatli ve merhametli olmalarını istiyor.
O halde Hz. Peygamber'in Müminlere karşı sergilediği merhamet, şefkat ve sevgisinden sende ne kadar var?
Bütün müminleri seviyor musun? Yoksa kendi grup ve cemaatinden olanları gerçek mümin sayıp sevgini ve merhametini sadece onlara mı gösteriyorsun?
Hz. Muhammed’e (s.a.s.) inandık ve onu örnek aldık diyebilmek için yukarıdaki örnek davranışlarını bilfiil yaşayarak göstermek gerekir.
Batı dünyası, İslam’ı terör ve şiddet diniymiş gibi gösteren İslamofobi propagandasıyla İslam’a karşı gençlere kin, nefret ve düşmanlık duyguları aşılarken, Hz. Peygamber'in insan düşkünlüğü, insan sevgisi, merhamet ve şefkat örnekliğini Müslümanlar yaşayarak insanlığa gösterebilseydi, İslamofobi savaşı büyük ölçüde başarısız kalabilirdi.
Biz güzel örnek olamadık, İslam düşmanlarını haklı çıkarırcasına birbirimizle kavga ederek, zaman zaman savaşarak onların değirmenine su taşıdık ve sonuçta gençlerin İslam’dan soğumasına farkında olmadan destek olduk.
Sonuç olarak, Hz. Peygamber'in bu üç örnek davranışı hayata geçirildiği takdirde, aramızda yaşanan bütün kavgalar, ayrışmalar, tekfirler, saldırılar, hakaretler sonlanır, dünya insanlarına örnek, model toplum olabiliriz.
Yoksa, “Lafla peynir gemisi yürümez.”