Cüneyt Suavi’nin "Hayatın İçinden" isimli bir kitabı var. O kitapta "Kâbus" başlıklı bir hikayesi var. Uzunca bir hikaye; çok güzel mesajlar veriyor.

Hikayeyi bir rüya üzerinden anlatıyor. İnsanın “keşke” demesinin ne zaman fayda verebileceğine dair çok güzel bir kurgu yapmış. Bulursanız mutlaka okuyun. Genç kardeşlerime özellikle tavsiye etmiş olayım acizane…

Ölüm anındaki pişmanlık insana fayda vermez. "Keşke şöyle olsaydı," "Keşke böyle yapsaydım," demenin bir karşılığı yoktu.

Mahşer meydanında da bir karşılığı olmayacak. Mahşer meydanında insanlar, yaptıklarının ve yapması gerekirken yapmadıklarının hesabını vermek üzere toplanacaklar.

O gün, kişi dünyadayken yapıp ettiklerine, dünyadan ahirete gönderdiklerine, işlediği amellere, yaşamış olduğu hayata bakacak ve iman etmeden ölen kimse “Keşke toprak olsaydım, diyecek. Ama o pişmanlık artık hiçbir fayda vermeyecek. Her şey bitmiş, geçti artık.

Bunu korkutmak için söylemiyorum. Allah mekanını cennet eylesin, Gönenli Mehmet Efendi yaşlılık çağında bile haftada otuz beş yerde vaaz verirmiş. Günde beş yerde, her namazda farklı bir camiye gidermiş. Allah o güzel insanlara benzesin halimizi ve akıbetimizi. Mehmet Efendi, bir vaazında azap ayetlerini arka arkaya okumuş. Cehennemden bahseden ayetler peş peşe gelmiş. Cemaatin yüzü asılmış. Bunun üzerine, konuşmasına kısa bir ara verip cennete gidersiniz inşallah demiş. 

Şimdi Cenabıhak, iman eden ve salih amel işleyen, ufak tefek hataları olsa bile büyük günahlardan kaçınan, haram lokmayı ağzına koymayan, dili lal olsa bile yalan söylemeyen, gıybetten uzak duran, başkasının hakkına el uzatmayan, kalbini imanla ve zikirle mutmain kılmış kullarını rahmetiyle kuşatmaz mı? 

"Sen Allah’ı seversen, Allah seni sevmez mi?”dediği gibi Yunus Emre’nin. “Kulum bana bir karış yaklaşırsa, ben ona bir adım yaklaşırım. Kulum bana yürüyerek gelirse, ben ona koşarak gelirim," buyuruyor Rabbimiz. Yeter ki biz adım atalım. Bu hakikatleri bilmek zorundayız. Geç kaldığımız takdirde, pişmanlık duymanın faydası olmayacak. Fırsatı kaçırırsak, “keşke”
demenin faydası olmayacak. Bugün ne yapacaksak yapacağız. Allah bize sağlık ve ömür vermişken, O’nun rızası istikametinde kullanırsak, bunun faydasını göreceğiz. Ertelemeyeceğiz salih amellerimizi, imanımızı, hayır ve hasenatımızı, ibadetimizi ertelemeyeceğiz.

“Hele bir yaşım 50-60 olsun, namaza başlarım,” demek olur mu?

Bunun garantisi var mı? “Hele bir hacca giderim, günahları sıfırlarım,” demek olur mu?

Bunlar, şeytanın söylettiği sözlerdir. Bırak bu düşünceleri. Allah fırsat vermişken, tek bir nefes alıyorsan bile, o nefesi “Allah” diyerek alacaksın. Allah, öyle diyebilmeyi nasip eylesin hepimize.

Bir nefeslik fırsatımız bile olsa, Süleyman Çelebi’nin dediği gibi, “Bir kez “Allah” dese aşk ile lisan / Dökülür cümle günah, mislü hazan.” Rabbim öyle diyebilmeyi cümlemize nasip eylesin.

Mahşerde de pişmanlık fayda vermez. Cehennem görüldüğünde, pişmanlık fayda verir mi? Hayır. Cehennem görülünce pişmanlık fayda etmez. Mahşerden bir tablo sunuyor Cenabıhak. Bizim gözümüzün önüne koyuyor. Cenabıhak, Fecir Suresi’nde şöyle anlatıyor:

“Rabbinin emri gelince, melekler saf saf dizilince. O gün cehennem getirilip gösterilince. İnsan o gün aklını başına alır “Ah!” deyiverir. Ama o gün aklını başına almanın ne faydası olur, diyor Rabbimiz. İnsan, “Keşke şu hayatım için iyi bir şeyler gönderseydim. Keşke yetimin başını okşasaydım, garibin elinden tutsaydım, bir fakirin sofrasında bir tas çorba olsaydım. Neden yığıp biriktirdim ki? Keşke göndermiş olsaydım. Keşke nefsimin peşinden koşmasaydım da Allah’ın emrine yönelseydim,” deyiverir ama bu “keşke”lerin faydası olmaz.

Allah bize ne kadar ömür verdiyse, o kadar fırsatımız var. Ömrümüzün ne kadar olduğunu bilmiyoruz, nerede biteceğini bilmiyoruz. Ama şunu biliyoruz ki yaşadığımız gibi bitecek ömrümüz. Nasıl ölmek istiyorsak, öyle yaşamalıyız.