“Bu, şükür mü, yoksa nankörlük mü edeceğim diye beni denemek için, Rabbimin bana bir lütfudur. Kim şükrederse ancak kendisi için şükretmiş olur. Kim de nankörlük ederse (bilsin ki) Rabbim her bakımdan sınırsız zengindir, cömerttir.” (Neml, 27/40)
Hz. Süleyman (as), Sebe halkının güneşe taptıklarını duyunca bir mektupla onları Allah’a (cc) imana davet etmiş, Melike Belkıs da teslimiyetini ifade etmek üzere yola çıkmıştı. Hz. Süleyman (as), kendi bilginlerine, Belkıs’tan önce onun tahtını getirmelerini söyledi. Kitaptan biraz ilme sahip olan bir âlim “göz açıp kapayana kadar onu getiririm” dedi. Hz. Süleyman (as) başını çevirip tahtı yanında görünce “Bu rabbimin bana bir lütfudur.” diyerek Allah’ın (cc) kendisine verdiği nimetleri andı. Belkıs da Hz. Süleyman’ın (as) köşkünü ve kendi tahtını gördükten sonra Allah’a (cc) teslim olup iman etti.
Allah’ın nimetleri kulların nasıl davranacaklarını ölçen bir imtihan vesilesidir. Allah’ın kullardan gelecek şükür ve hamde ihtiyacı yoktur. İnsan bir nimete kavuştuğunda her şeyden önce bu nimetin Allah’tan olduğunu bilmeli ve O’na şükretmelidir.
Fazl: İyilik, erdem, lütuf, fazlalık, üstünlük.