İlk orucunuzu hatırlıyor musunuz nasıl bir gündü, hangi mevsimdi?
Evet, biz çocuklar tekne orucu tutardık. Tekne orucu da şuydu: Oruç tutardık, belli bir saate kadar gücümüz yeterdi, açlığa susuzluğa dayanabilirdik. Muhtemelen öğlenden sonra yavaş yavaş yemem lazım, içmem lazım noktasına gelirdik. Dört-beş-altı yaşında çocuklar olarak genellikle ikindi vakti orucu bozardık. Babam, amcalarım, “Sen orucunu tuttun, maşallah tekne orucu tamam.” diyerek meyve ikram ederlerdi. Meyveyle ya da suyla orucumuzu açardık. Tam teşekküllü oruç ilk ne zamandı? Hatırıma gelen, bir bahar ayında ramazan gelmişti. Oruç tutmuştum. İlk defa akşama kadar yememenin sevinci ve mutluluğuyla bir hoştum. Oruç tutuyorum artık. Ben de yiğit adam oldum, delikanlı oldum filan. Bize böyle diyorlardı: delikanlısın, yiğitsin, orucunu tutman lazım. Bir çeşme var, köyün hemen bir kilometre yakınında, oyun oynarken diğer çocuklarla çeşmenin yakınına geldim, suya baktım, kendime baktım. Tekne orucu olsaydı ben şimdi bu sudan içerdim, diye geçti aklımdan. Bu da tekne orucu olsun, dedim. Çeşmenin yanına gittim, eğildim, suyu içemedim. Bak yiğitlik gidecek elden, sen artık yiğit bir adamsın, orucunu tut, sabrettin akşama kadar, diye düşündüm. Rahmetli babama, baba az daha tekne orucuna çeviriyordum, dediğimde babam, “Ne yaptın oğlum!” demişti. Baba ben yiğit adamım ya tuttum orucumu, dedim. Beni bir sevdi, kucağına aldı muhabbet etti benimle. İlk orucumu böyle hatırlarım.
Bayram yeri denince ilk aklınıza gelen yer neresi?
Erzurum’un Horasan ilçesinin Pinadus köyünün camisinin önüdür. Çünkü camide bayram namazı kılınırdı. Camiden çıkınca herkes birbiri ile muhabbet eder, sarılırdı. Birbirlerinin bayramını tebrik ederlerdi ve babam orada bazı insanları alır eve bayram yemeğine getirirdi. Hiç unutmuyorum, bir gün götüreceği kimse kalmamıştı, babam bayram olmasına rağmen üzgün bir şekilde eve döndü. Kimseyi bulamadım bugün, bayram yemeğine götüremedim, diye. Amcamın çocukları kendi evlerine giderken onları durdurdu. “Çocuklar evde kimse olmazsa bayram yemeğinde ben çok üzüleceğim, siz gelin.” dedi ve amcamın çocuklarını aldı bize bayram yemeğine getirdi. Mesela şunu da unutmuyorum. Bizde bayram yeri köy camisinin önüydü ve bütün evlerdi. Çünkü bayram görmesinde de bütün evlere giderdik. Hem bize akide şekeri, değişik hediyeler verirlerdi hem de bayramlaşırdık insanlarla.
İlk bayram namazını nerede kılmıştınız hatırlıyor musunuz?
Evet, biraz önceki söylediğim köyün camisinde kılmıştım. İlk orucumu anlatmıştım. Babamın “sen yiğit adamsın”, “bravo” deyip beni rahatlattığı günden sonra hiç oruç yemedim. O ayın tamamını tuttum ve tamamını tuttuğum bir ramazan ayının bayram namazı da muhteşem olmuştu. Oruç tutmayacağım. Ben artık rahat rahat şeker de yiyebilirim. Her türlü yemeği de yiyebilirim. Annemin pişilerini yiyebilirim, ketelerini yiyebilirim filan diye böyle hoşlukla, mutlulukla gittiğim bir bayram namazıdır, ilk Ramazan Bayramı’m.
Kapınıza gelen bayram çocuğuna ne söylemek istersiniz?
Kapıma gelen bayram çocuğuna bir defa maşallah diye başlarım. Maşallah yiğit adam ya da yiğit kızım, bayramın mübarek olsun. Nice bayramlara ulaşasın. Rabbim iki cihan saadeti versin sana, yüzünü hep güldürsün inşallah. İslam’a hadim kılsın, hizmetçi kılsın, bayramın mübarek olsun, der verebileceğim hediye ne varsa şeker ya da başka hediye kendisine veririm. Çünkü o çocuğun, bizim yapacağımız ikramlarla da bayramın mutluluğunu perçinlemesi, bayramı bir daha unutmaması lazım. Çocuklarımıza da güzel davranıp hediyeler verip onlara da bayram dualarını öğretmeliyiz. O duaları işittiklerinde hafızalarından çıkmayacak ve kendilerinin büyük olduğu bayramlarda çocuklara o duaları edeceklerdir.
Bayram denilince hangi mısralar aklınıza gelir?
Bayram denilince aklıma, Yahya Kemal Beyatlı'nın “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri gelir. O şiirden mısralar okunabilir. Orada çok güzel bir bayram tasavvuru vardır. Süleymaniye’de bayram namazına gelip orayı tıklım tıklım dolduran Müslümanları ve onların duygularını belki o şiiri bir bayram sabahı yâd etmek, okumak bizim için de güzel olacaktır.
Bayram sevinci kimlerle paylaşılınca artar?
Bayram sevinci aileyle, anne babayla, çocukla, arkadaşlarla, akrabalarla paylaştıkça artar. Ancak bayram sevinci en çok daha önce küstüğünüz, darıldığınız herhangi bir şekilde sıkıntı yaşadığınız bir insanla barıştığınızda doruğa çıkar. Çünkü bir küslüğü muhabbete yeniden çevirmenin bayramı hâline gelir. O bayram yeniden bir insanı dost olarak kazanmanın bayramı hâline gelir. Yaşarken bir insanı kaybetmemenin bayramı olur. Şunu hep söylüyorum, bir insanı ölünce kaybetmek kader-i ilahidir. Ama yaşarken kaybetmek bizim irademizdedir. İnsanları yaşarken kaybetmemek lazım ve bir Müslüman’a küslük üç günden fazla yakışmaz. Bayram bizim yaşarken kaybetme ihtimalimiz olduğu insanları yeniden kazanmanın adıdır.
Bayramı bir şehir ile özdeşleştirseydiniz bu hangi şehir olurdu?
Erzurum olurdu çünkü bayramlarımın pek çoğu Erzurum’da geçti. Babamdan kalanı biraz olsun devam ettiriyor idim bayram günlerinde. Hemen misafir götürmeye çalışıyordum. Yemeğe birilerini götürmeye çalışıyordum. Erzurum’dan İstanbul’a geldiğim ilk bayramda eve götürecek kimseyi bulamadım, eve gittim, canım çok sıkıldı. Eşim hanımefendi sordu. Dedim ki “Kimse yoktu ki bayramda yemeğe getireyim. Kendi başımıza oturup yemek yiyeceğiz.” Bu benim alıştığım bir şey değil. Erzurum’u o yüzden çok seviyordum. Çünkü mutlaka birilerini alıp yemeye götürebiliyordum. Burada kaldım bir anda. O yüzden ben Erzurum’u hiç unutamam. Erzurum benim için bayram şehri demektir.
Nerede o eski bayramlar diyoruz ya eskide olup şimdi olmayan şeyin adı ne sizce?
Eskide olup da şimdi olmayanın adresi sosyal çözülmedir, yabancılaşmadır ve toplumsal bozulmadır. Ailelerin çocuklarına eski âdetleri, gelenekleri, dinî birtakım usulleri anlatamamalarıdır. Onlara öğretememeleri ve dünyada hâkim olan kültürün bizim sahip olduğumuz kültürle çatışmasıdır. Ve bizim kültürümüzün, medeniyetimizin hassasiyetlerinin çocuklarımıza aktarılamamasıdır. Böyle olduğu için eski ramazanları ve eski bayramları yaşayamıyoruz. Bu tehlikenin farkına varıp bayramları ve ramazanları ailelerin yeniden bir düşünmesi lazım.
Siz öğrenim hayatınızda evinizden ayrı kalmışsınız, bayramlarda evinize dönmek size ne hissettirirdi?
Bayramlarda genellikle evime dönemezdim. Okul hayatımda bayramlar eğer yaz aylarına rastlarsa köyde olurdum, evimde olurdum. Ama kış aylarında hep okulda olduğum, köyümüzün dışında olduğum için okul dönemine denk gelen bayramlarda ya Kars'ta ya Horasan'da ya Erzurum'da bir yerlerde bayramla karşı karşıya kalırdım. Çünkü o zamanlar şimdiki gibi değildi, gitmek, gelmek son derece zordu. Bayramda zaten üç dört gün izin varsa iki günü yolda geçer, iki günde eve gider dönerseniz çok sıkıntılı bir işti. Gidemediğim için bayramlarda bazı bayramları Erzurum'da geçirirdim ama yaz aylarına rastlayanları da köyde geçirirdim, böyle olurdu.
Evinize alacağınız bayram çiçeği hangisi olur?
Kesinlikle gül olur.
Bayramda gözleriniz en çok kimi arar?
Bayramda gözlerim en çok annemi babamı arardı. Özellikle bayramda ailemin yanına gidemediğim zamanlarda bir anneye sarılmak, bir annenin elini öpmek, bir babanın elini öpmek, kardeşlere sarılmak arzusu duyardım. Bayramda gözlerim ailemi çokça arardı. Çok sevdiğim arkadaşlarım vardı, onları arardı gözüm. Onlar hayattayken bayramları yanlarında geçirmek en büyük saadetti. Eve gidemediysem de arar sorardım. Onun için buradan tüm okuyuculara sesleniyorum. Hayattayken annelerinin, babalarının ve akrabalarının, kardeşlerinin, kendileri hayattayken de çocuklarının kıymetini bilsinler. Mümkün mertebe ramazanları ve bayramları en azından birkaç defa bir araya gelerek geçirmeye çalışsınlar.
Okurlarımıza hangi şiirle seslenmek istersiniz?
“Sitem” şiirini okuyayım o hâlde.
Benden anlamadın şiirden anla
Senin gülüşünle yaşadığımı
Akşamı ettiğim senden kalanla
Sabaha seninle başladığımı
Benden anlamadın şiirden anla
Ben de diyorum ki biz kendimizden, hâlimizden, birbirimizle olan ilişkilerden bazı şeyleri anlamakta zorlanabiliriz. Ama ramazandan ve bayramdan anlamamız gereken çok şey var. Herkese hayırlı bayramlar diliyorum.