Rabbine yaklaşma ve ümmetine yakınlaşma vesilesi olarak kurban kesen Resûl-i Ekrem Efendimiz, bir hadisinde şöyle buyurmuştu: “Kurban, daha kanı yere düşmeden Allah katında kabule mazhar olur.” (Tirmizî, Edâhî, 1)

Kurban Bayramını idrak ettik. Hac mevsiminin bağrında, Hz. İbrahim’in yolunda kurbanlar kestik. Kabul olunması niyazıyla dualar ederek, tekbirler getirip içimiz ürpererek kurban sunduk Allah’a. Hamdimizi, şükrümüzü, takvamızı yoldaş ederek yolladık kurbanları. Sıratta karşımıza çıkacakları, hesapta şahidimiz olacakları, salih amel sayılacakları ümidiyle kestik kurbanlarımızı.

Kurban etlerini yakınlarımıza ve sevdiklerimize ikram ettik.Gönülden el uzatmak istediğimiz ihtiyaç sahipleriyle paylaştık. Yakınlarımız var elbet, sevdiklerimiz var. Özünde yakınlaşma olan bu ibadet vesilesiyle bir defa daha sorduk kendimize: En yakınımızda kim olsun istiyoruz? En çok kimi seviyoruz? Kiminle aramızdaki mesafenin kısalmasını diliyoruz? Kime olan bağlılığımızı vazgeçilmez görüyoruz?

Yakınlığa “kurbiyet” diyoruz. Kurban ile aynı kökten geliyor bu kelime. İçinde Hz. İbrahim’in oğlu İsmail’e olan büyük sevgisi de var, İsmail’in Allah’a olan itaati de… Babalarımızın kurbana verdiği emek de var, annelerimizin bayram sabahı ışıldayan samimiyeti de… Doğrusu kurban, bize yakınlarımızın ötesindeki yakını, sevdiklerimizin yücesindeki sevgiliyi hatırlatıyor. Allah’a olan yakınlaşma arzumuz, O’na olan saygımız ve aşkımız kurban ile artarken, Peygamberimizden öğreniyoruz ki Allah da kurban kesmemizden gayet hoşnut oluyor ve derhal kabul buyuruyor. Yeter ki içinde ihlas olsun, yeter ki niyetinde teslimiyet olsun…

Kurbanda bir feda ediş var, feda olmaya işaret ediyor. Kurbanda bir adayış var, adanmaya işret ediyor. Kurban keserken “biz de her an canımızı işte böyle Allah yoluna feda kılmaya hazırız” diyoruz. “Biz de bütün varlığımızla kendimizi O’nun yoluna adadık, yeter ki O razı olsun” diyoruz. “Şu üç günlük dünya hayatı böyle bir anda bitecek, bitişteki yeniden başlangıca hazır mıyım?” diye kendimize soruyoruz. Malımız mülkümüz, evimiz işimiz, evlad ü ıyalimiz yakınımızda ve değerli gibi görünse de aslında kurban ile en değerlimizi en yakınımıza sunmaya ahdediyoruz. Can hazinemizi Allah’a sunacak cesareti topluyoruz…

Biz bu feda oluşun provasını yapaduralım, kendini çoktan O’nun yoluna feda etmiş canlar yatıyor Gazze topraklarında.

Allah’a olan can borcunu şehadetle ödemiş, namazı kılınmasa da kabri kazılmasa da çoktan cennet ağaçlarının dallarına konmuş canlar…

Daha kanı yere düşmeden dergâh-ı izzette makbul olan kurbanlar gibi canlar…

Biz bu bayram, yakınlığa, yakınlaşmaya, kardeşlerimizle bütünleşmeye uğraşırken, meleklerin yakını olmuş, bir ilâhî nida ile huzura çağrılmış canlar…

Filistinli şehitleri rahmetle anıyoruz. Dünyanın hangi köşesinde olursa olsun canını bu yüce din uğruna feda etmekten kaçınmayan şehitleri hürmetle anıyoruz. Vatanımızı bize emanet eden şehit atalarımızı minnetle anıyoruz. Kurbiyetleri bize örnek, Hak katında mübarek olsun.