Vazife yaptığım yerlerden birinde hoş geçimli ama namaza serin bir komşum vardı. Aralıklarla şakalaşır “seni camide görmeden buradan ayrılırsam gözlerim açık gidecek” derdim.

Cuma günleri ben kürsüde sohbet ederken camiye gelirse gördüğümden emin oluncaya kadar oturmazdı. 
Güzel bir insandı. Rabbim onu da bizi de razı olduğu kullarından eylesin. 
Ravza-i Mutahhara’da, mescitte, Kabe’de, tavafta, vakfede…
Hem hac günlerinde hem diğer yerlerde orada olduğumuzu gösterme çabası ne kadar yaygınlaştı. Sanki Allah Teala’nın görmesi, bilmesi yetmiyor gibi!
İnsanlar bilsin, arkadaşlar görsün, komşular şahit olsun!
Başlığa” görmek mi görünmek mi” diye yazdım. 
Asıl mesele bu herhalde!
Hakikati görmek, ibadetin hazzını tatmak, kalbi sahibine raptetmek. 
İbadetlerimizi Rabbimizin rızasını kazanmanın dışında bir amaçla yaparsak ibadet olmaktan çıkar. 
Sevap da beklenmez mükafat da!
Rabbimiz de bilmek ve görmek için resme, videoya, kameraya ihtiyaç duymaz. 
Aracısız görür, her yerde görür, her zaman görür, her şeyi görür. 
İnsanın önemli anlarını kaydetmesi anlaşılabilir. Ama paylaşmasının izahı olmaz herhalde. 
İbadetlerimizi eda ederken, iyilik ve güzellik yaparken en hassas husus “Allah rızası”dır. 
Niyete başka rızalar, amaçlar karışırsa bakın ne olur:
“Ey iman edenler! Allah’a ve ahiret gününe inanmadığı hâlde malını insanlara gösteriş için [infak] eden (veren) kişi gibi, [sadaka]larınızı başa kakarak ve inciterek iptal etmeyin! Böylesinin durumu, üzerinde biraz toprak bulunan kayaya benzer ki ona sağanak yağmur isabet etmiş de onu çıplak (topraksız) hâle getirmiştir. Bunlar, kazandıklarından hiçbir şeyi elde edemezler. Allah o kâfirler topluluğunu doğru yola ulaştırmaz.” (Bakara, 264)
“Malını insanlara gösteriş için infak eden” ifadesi mutlaka üzerinde durmayı gerektiriyor. 
Burada iman etmeyenlerden bahsediliyor diye düşünülmemeli. Peygamber Efendimiz (sav)’in riyakar şehit, hayırsever ve alimin akıbetini anlattığı hadis hepimizin hatırındadır tahmin ediyorum. 
“Şüphesiz ki münafıklar, Allah’ı aldat(tıklarını san)ıyorlar; (Hâlbuki) O onları(n kendilerini) aldat(masını sağlayand)ır. Namaza kalktıkları zaman insanlara gösteriş yaparak üşenerek kalkarlar; azı hariç Allah’ı hatırlamazlar. (Nisa, 142)
Hem burada hem de hepimizin bildiği Maun suresinde “gösteriş için” ibadet etmekten bahsediyor Rabbimiz. 
Velhasıl asıl olan görünmek, göstermek değil görmek ve etmektir. 
O bilir, isterse bildirir!
O görür, isterse gösterir. 
Ve O severse sevdirir.